Anayasa Mahkemesi karar verdi. Emniyet'in ihmali olabilir. Yeniden yargılama başlayacak

İzmir Bornova’da emekli olduktan sonra lüks bir sitede güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlayan 63 yaşındaki polis memuru Hasan Hüseyin Koç, bir gece yarısı bıçaklanarak yaralanmış, iki gün sonra hayatını kaybetmişti. Koç'un eşi başlattığı hukuki mücadelede AYM'ye başvurdu. Başvuru sonucu AYM Emniyet'in ihmali olabileceğine karar verdi.

Google Haberlere Abone ol
Anayasa Mahkemesi karar verdi. Emniyet'in ihmali olabilir. Yeniden yargılama başlayacak

İzmir Bornova’da emekli olduktan sonra lüks bir sitede güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlayan 63 yaşındaki polis memuru Hasan Hüseyin Koç, bir gece yarısı bıçaklanarak yaralanmış, iki gün sonra hayatını kaybetmişti.

Hasan Hüseyin Koç’un ölümünün ardından biri engelli iki çocuğuyla ciddi zorluklar yaşamaya başlayan Safinaz Koç hukuki mücadele başlattı. Katil yakalandı ve ağırlaştırılmış müebbetle cezalanındırıldı ancak Hasan Hüseyin Koç’un hayatını kaybetmesinde önemli bir ihmal daha vardı.

Ailenin avukatlığını üstlenen eski emniyet müdürü Emrullah Aksakal, güvenlik görevlisi emekli polis memuru Koç’un ölümünde polisin ihmali olduğu iddiasıyla dava açtı. Ailenin iddiasına göre, Hasan Hüseyin Koç sitede yaşayan mülk sahiplerinden İ.H.B. tarafından 3 Şubat gecesi ölümle tehdit edilmiş ve cinayetten önce 155’i aramıştı. Ancak olay yerine yakın polis merkezi olmasına rağmen 32 dakika sonra olay yerine gelmişti. Cinayet bu arada gerçekleşti.

Aile, gerek mahkemeler, gerek İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yaptığı başvurulardan sonuç alamayınca son çare Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

Sözcü haberine göre, Yüksek Mahkeme yaptığı incelemede şu tespit ve değerlendirmelere yer verdi:

Hasan Hüseyin Koç, saat 01.58'den 02.00'ye 13 saniye kalıncaya kadar geçen sürede 155 Polis İmdat hattında görevli kişiyle yaptığı telefon görüşmesinde ölümle tehdit edildiğini söylemiştir. Bu görüşme sırasında bulunduğu ortamdan arbede sesleri de gelmiştir.

H.H.K. saat 02.09'da İ.H.B. tarafından bacağından bıçaklanmıştır. Polis ekipleri saat 02.25'te, cankurtaran ise 02.30'da olay yerine gelmiştir.

H.H.K. olaydan iki gün sonra kesici, delici alet yaralanmasına bağlı büyük damar kesisi ile gelişen kanama sonucu vefat etmiştir

Bu olay sonrasında başvurucular İçişleri Bakanlığı aleyhine İdare Mahkemesi nezdinde tam yargı davası açmıştır. Yardım çağrısı üzerine görevlendirilen iki ekipte görevli polisler, disiplin soruşturması kapsamında verdikleri ifadelerinde olay günü Mevlana Mahallesi'nden sorumlu ekibin görevde olmadığını ve bu mahallenin sokaklarını iyi bilmediklerini kaydetmiştir.

Buna rağmen İdare Mahkemesi, polis ekiplerinin olaya etkili bir şekilde müdahale edilebilmesine imkân sağlayacak adres bilgisinin ancak 02.02'de elde edilebildiğini, aynı dakikada 155 Polis İmdat görevlisinin adres bilgisini görevli ekiplere bildirdiğini ve H.H.K.nın 02.09'da bıçaklandığını dikkate alarak olayda ağır hizmet kusuru olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

“YARALIYI BIRAKIP ŞÜPHELİNİN PEŞİNE DÜŞTÜLER”

Koç, bıçakla tehdit edildiği ve yaralı olarak olay yerinde bulunduğu hâlde iki ekibin de olay yerine ivedilikle ulaşmak yerine şüpheliyi aramaya koyulması bir özensizlik olarak görülmüştür. Nitekim yaralanan H.H.K. olaydan iki gün sonra kan kaybından vefat etmiştir.

Başvurucular ayrıca istinaf taleplerine ilişkin dilekçelerinde başka iddialar yanında Bornova Ekipler Amirliğinin olay yerine mesafesinin yalnızca 558 metre olduğunu da ileri sürmüştür. Bunun da değerlendirilmesi gereken bir iddia olduğu açıktır.

“OLAY YETERİNCE AYDINLATILMAMIŞTIR” 

İdare Mahkemesi ve İstinaf Mahkemesince olay günü Mevlana Mahallesi'nden sorumlu asıl ekibin görevde olmamasının polisin olay yerine geç ulaşmasına neden olup olmadığı, ölümle tehdidin öğrenilmesinden sonra durumun olay yerine en kısa sürede ulaşabilecek polis ekibine veya karakola bildirilip bildirilmediği, yapılan anons üzerine harekete geçen ekiplerin olay yerine süratle ulaşmak için azami özen ve gayreti gösterip göstermediği hususlarında Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği düzeyde bir değerlendirme yapılmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu bağlamda derece mahkemeleri, polisin hem bıçaklı saldırıyı önlemek hem de sonrasında yaşam hakkının korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak üzere bir an önce olay yerine ulaşıp ulaşmadığı bakımından başvurucuların son derece önemli olan iddiaları hakkında ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyamamış, olayı bu yönüyle yeterince aydınlatamamıştır.

HÜKÜM: YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ

Anayasa Mahkemesi neticede şu hükmü kurdu:

Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

Yaşam hakkının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin İzmir 2. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

364,60 TL başvurucu harcının başvuruculara AYRI AYRI, 4.500 TL vekâlet ücretinin ise MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin