AK Parti MKYK sona erdi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten flaş açıklamalar

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik MKYK sonrası, "Türkiye'nin sınırlarına, insanımıza, devletimize herhangi bir tehdit gördüğümüzde bedeli ne olursa olsun, sonu nereye giderse gitsin bunu yok etmeye, gereken cevabı vermeye kararlıyız." açıklamasında bulundu.

Google Haberlere Abone ol
AK Parti MKYK sona erdi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten flaş açıklamalar

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Çelik, Bartın'daki maden kazasının soruşturmasının şeffaf bir şekilde yapılacağını belirterek, "Bu acı olay nasıl meydana geldi? Bütün boyutlarıyla açığa çıkarılacak ve kamuoyuyla paylaşılacaktır" dedi. Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretiyle ilgili ise, "Daha önce ABD ziyaretiyle ilgili kimin nereye gittiği bizi ilgilendirmez demiştim. Kılıçdaroğlu'nun ziyaretini kendini destekleyenler son derece başarısız olarak değerlendirdiler" ifadelerini kullandı.

Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:

Bartın'daki maden kazasının aydınlatılması için her türlü soruşturma yapılacak. Cumhurbaşkanımız süreci en başından beri takip etti. Parti grubumuz bir komisyon kurulması için teklif verdi. Bu acı olay nasıl meydana geldi? Bu olayın oluşmasına sebep verecek unsurlar nelerdir? Bunlar ortaya çıkarılarak kamuoyu ile paylaşılacaktır.

BAŞÖRTÜSÜ İLE İLGİLİ ANAYASAL DÜZENLEME

Gündemde anayasa ile ilgili konular var. CHP tarafından gündeme getirilen bir öneri var. Biz bunun anayasa değişikliği olduğunu belirtip, aile düzenlemesini kapsaması gerektiğini belirttik. Cumhuriyet bayramından bir gün önce sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Türkiye vizyonu konulu konuşma yapılacaktır.

Çok değerli Diyarbakır annelerinin eylemlerinin 1141. günü. Onlara bir kere daha selamlarımızı iletiyoruz. Bu eylemi sürdüren annelere çok üzücü bir haber aldık. Baba Ekrem Artı 7 yıldır kavuşamadığı evladının peşine düşmüştü, maalesef hayatını kaybetti. Evlat hasretiyle gitti. Allah'tan rahmet diliyoruz.

TERÖRLE MÜCADELE KONUSU

Terörle mücadelede yürüttüğümüz çalışmalarının dünya tarafından nasıl takip edildiğini görüyoruz. Bütün bunlar hukuk içerisinde sürüyor. Kara propaganda faaliyetlerinin ehemmiyeti ve temeli yok. NATO ülkesi olarak egemen bir devlet olarak toprakları koruma konusunda kararlılığımızı sürdürdüğümüz gibi aynı zamanda Avrupa ve NATO'nun ortak güvenliğinin merkezini teşkil ettiğini hiç kimsenin unutmaması gerekiyor. Bu eleştiriyi getiren ülkelerin kendi milli güvenliği açısından da sakıncalı yaklaşımdır. TBMM'de bu tip mücadeleler için verilen tezkerelere hayır oyu veren partilerin terör konusunda ya ilkesiz ya bilgisiz şekilde davrandığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin mücadele ettiği kesimlerden, odaklardan yana tutum ortaya konduğu çeşitli vesilelerle görüldü.

ABD'YE TEPKİ: KENDİSİNE DAYANAK ALDIĞI YERİN PYD/YPG TERÖR ÖRGÜTÜ OLMASI SON DERECE VAHİMDİR

Türkiye açısından terörle mücadele bir tercih değil zorunluluktur. Müttefiklerimizin çeşitli konularda bu meseleyle ilgili olarak yayınladıkları rapor ve açıklamalarda çifte standart ya da ilkesiz tutum sergilemesi devam ediyor. ABD Ekim 2019'dan bu yana ulusal acil durum başlığı ile raporlar yayınlanıyor. En son bir raporda Barış Pınarı ve diğer harekatlarımıza dönük olarak temelsiz, mesnetsiz, haksız hukuksuz çalışmalar olduğunu görüyoruz. ABD'den böyle bir rapor nasıl çıkabiliyor, ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

Türkiye'nin PYD/YPG'ye karşı yürüttüğü mücadelenin ABD'nin DEAŞ'a karşı yürüttüğü mücadeleyi zaafa uğrattığı gibi ifadeler var. Kendisine dayanak aldığı yerin PYD/YPG terör örgütü olması son derece vahimdir. O zaman dünyada kime karşı terörle mücadelen bahsedeceksiniz. Başkaları da DEAŞ'ı kullanmaya kalkarsa o zaman ABD'nin ilkeli ve kararlı tutumdan bahsedebilir mi? ABD'nin taahhüdüne bağlı olması gerekir. Orada terörle mücadele konusundaki açıklamalarının, hükümlerinin yerine getirilmesi gerekir.

Şunu hiç kimsenin unutmaması lazım; Türkiye'nin sınırlarına, insanımıza, devletimize herhangi bir tehdit gördüğümüzde bedeli ne olursa olsun sonu nereye giderse gitsin bunu yok etmeye, gereken cevabı vermeye kararlıyız. Şimdiye kadar verdik, bundan sonra da vereceğiz. Türkiye'nin ulusal güvenliği konusunda şaka yapmadığını, hiç kimsenin icazetini duymaya ihtiyacı olmadığını, kim ne derse desin ulusal güvenliğin yerine getirme noktasında açık ve net tutumda olduğunu görülmüştür.

Madem bu raporlar vasıtasıyla terör örgütlerine destek veriliyorsa, bunu müttefiklerimiz yapıyorsa Türkiye'nin kendi bildiğini yapmaktan, terör örgütlerinin bulundukları her yerde darmadağın etmekten başka yapacağı şey yoktur. Herhangi mütecaviz yaklaşıma izin vermeyeceğimizi bir kere daha ortaya koymuş oluyoruz. Aynı anda birçok cephede bu harekatı gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetlerimizi tebrik ediyoruz. Yurt içinde jandarma, Milli İstihbarat Teşkilatımızı, Sahil Güvenliğimizi tehdit ediyoruz. Adı bilinen bilinmeyen herkese saygılarımızı, desteklerimizi ifade ediyoruz.

2 hafta içerisinde en önemli gündem maddelerinden bir tanesi Cumhurbaşkanımızın Kazakistan ziyaretiyle ortaya çıkmıştır. Kazakistan'la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği toplantısı yapıldı. Orada da görüldüğü gibi Afganistan meselesinden diğer meselelere kadar Cumhurbaşkanımızın da net şekilde ortaya koyduğu gibi en kapsamlı barış perspektifine sahip olan ülke Türkiye'dir.

"TÜRKİYE'NİN GAZ DAĞITIM MERKEZİ, ENERJİ ÜSSÜ OLMASI KONUSUNDA EN GÜVENLİ ÜLKE OLDUĞU KONUSUNDA HERKES HEMFİKİR"

Azerbaycan Devlet Başkanı sayın Aliyev'in ve Azerbaycanlı kardeşlerimizin desteği ile yürütülen Ermenistan'la görüşmeler Türkiye'nin bölge barışına katkı sunmak için ilkeli ajandayı ortaya koyması bakımdan önemlidir. Putin'in Türkiye'nin gaz merkezi olması şeklindeki yaklaşımı dikkat çekti. Cumhurbaşkanımızın bununla ilgili bakanlıklar görüşsün, adımızı atalım dedi. Tahıl krizi nasıl tahıl koridoruyla aşılmışsa, insanların sıkıntıya düşmemesi için Türkiye bir enerji üssü olarak üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Asya'daki başka aktörler de Türkiye'nin güvenilir bir ortak olduğunun altını çizerek Türkiye'nin gaz dağıtım merkezi, enerji üssü olması konusunda en güvenli ve verimli, mekan ve ülke olduğu konusunda herkes hemfikir.

Önümüzde Türkiye'nin merkezde olduğu Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü inisiyatif vasıtasıyla gaz koridoru söz konusu olabilecektir. Herkesi sağduyulu şekilde yaklaşmasını ve Türkiye'ye destek olmasını davet ediyoruz.

KILIÇDAROĞLU'NUN ABD ZİYARETİ

Sayın Kılıçdaroğlu'nun ziyaretini, kendisini destekleyenler son derece manasız, başarısız olarak değerlendirdi. Bu kadar şeffaflık diyen birisi, geziye katılanları da atlatarak 8 saat kayboldu. Şimdiye kadar da bir açıklama yapılmadı. Bu cümle bir CHP'li tarafından söylenmiş: "Cumhurbaşkanı olacak kişinin sadece kapasitesine bakılmaz, aynı zamanda ulusal ve uluslararası aktörlerin kimi işaret ettiğine de bakılır." Bunu hangi CHP'li büyükşehir belediye başkanı söylemiştir sizce? Bir yandan ABD otoritelerinden "Biz Türkiye'deki muhalefeti destekleyeceğiz" diye söylemişken, kendiniz cumhurbaşkanı adayı olmak istediğinizi her yere hissettirirken, bunun vatandaşa izah edilmesi gerektiğini ifade ettim. Tam tersinin olduğunu görüyorum. 8 saat kaybolmalar, benzeri yaklaşımlarla oraya gidenlerin, destekleyenlerin bile son derece başarısız bulduğu gezi olarak gündeme geldi.

"AİLENİN GÜÇLENDİRİLMESİ TEKLİFİMİZİN NE MAHSURU VAR, DAHA GÖRMEDEN REDDEDİYORLAR"

Demokrasi, şeffaflık, hukuk, adalet diye söyleniyor, ama programa gelince yönetilemez cari açık ortaya çıkıyor. Siyasette mesajımızı sözle ulaştırıyoruz ama tarihe eylemlerimiz geçiyor. Biz teklifimizi Cumhurbaşkanımıza sunduktan sonra getireceğiz. Diğer teklifimizin ne mahsuru var, daha görmeden reddediyorlar. Ailenin güçlendirilmesinden bahsediyoruz. İddia ediyorum, bizim getirdiğimiz ailenin güçlendirilmesiyle ilgili teklifin vatandaşımıza sunalım, Türk siyasi tarihinin en ezici desteğini alır. İçinde aile geçen karşısında daha duyarlı olmaları gerekirdi. Orada da maalesef son zamanlarda yaşadığımız tartışmalar çerçevesinde kabul edilemez duyarsızlık olduğunu ifade etmek isterim.

JOSEP BORRELL'İN AÇIKLAMALARINA TEPKİ

Borrell'in değerlendirmesini okudum. Bunu 'Avrupa bahçe dünyanın geri kalanı ormandır, bahçeyi korumamız için duvar etmemiz yetmez, ormanla mücadele etmemiz lazım, bahçıvanlar bununla uğraşmalı' diyor. Herhalde sömürgecilik nasıl savunulur diye bir paragraf yazılması istenseydi Borrell'inki birincilik alırdı. Üstelik bu açıklamayı yeni diplomatlara ders olarak verirken yapıyor. Sömürgeci, ırkçı anlayışla yeni diplomatlara ders gibi sunulması AB açısından bir başka vahameti oluşturmuş.

Avrupa'yı bir küresel proje olarak değerlendirmiyorlar; tamamen indirgemeci, ırkçı, giderek Hıristiyan kulübü anlayışıyla değerlendiren bir yaklaşım içinde oluyorlar. Burada Borrell'in üzerine bu açıklama ömür boyu yapışır, yapacağı tek şey bu açıklamayı baştan aşağı reddedip, özür dilemek olmalıdır.

CEMEVLERİ KONUSU

Cemevleri konusunda yapılan değerlendirmeler, Cumhurbaşkanımızın Şahkulu dergahına giderek dedelerimizle, canlarımızla beraber olması Cumhuriyet tarihinin bence en önemli olaylarından birisidir. Devletin başı olarak ziyaret etmiştir. İçişleri ve Kültür Bakanlığımızın iş birliği ile MKYK üyemiz Ali Arif Bey raporlar ortaya koyuyordu. İhtiyaçların büyük bölümü karşılanmıştır. Cumhurbaşkanımızın orayı ziyaret etmesi, lokma yenmesi büyük kardeşliktir. Birliğimizi, dirliğimizi, büyütme, pekiştirme anlamında büyük adımdır.

Bu tip adımlar atıldığı zaman eksiği, fazlası şudur deniliyor. Bu doğaldır. Ama birilerinin bizim kurumlarımız bizden çıkıyor, ya da bahsettiğiniz HDP kesiminden gelmişti, buraya kayyum atanıyor yaklaşımı, meselenin çözümünden, birlikten, dirlikten beslenen yaklaşımlar değil, çözümsüzlükten, kaostan yana yaklaşım ortaya koyuyorlar. Şimdi bu adım atılmıştır. Sonuç olarak devlette bir muhataplık oluşturmuştur. Alevi kurumlarının asimilasyonuna değil onların otantik geleneklerine saygılı şekilde geliştirilmelerine destek verecektir. Onun ötesinde bir yaklaşım söz konusu olmaz. Kendi siyasi zihniyetlerine farklı örgütlerin kayyum atadığı kesimler böyle diyor. Bunu kategorik olarak mahkum etmeye çalışmanın iyi niyetli yaklaşım olmadığını görüyoruz. Canlarımızla birliğimizi, dirliğimizi pekiştirmeye devam edeceğiz.

YUNANİSTAN'A TEPKİ

Normalleşme için adım atan taraf biziz. Hazımsızlığın karşı taraftan geldiğini görüyoruz. Askerlik bir hayat tarzı, sadece meslek değil. Yunanistan'ın genelkurmay başkanlarının çocukça açıklamalar yapması, ergen psikolojisiyle konuşması Yunanistan'ı kaygılandırmalı. Genelkurmay başkanlığına getirilenler bu makamları taşıyacak ağırlık üretemiyorlar, sürekli Yunan iç siyasetinde aşırı sağcılara seslenen bir yaklaşım ortaya koyuyorlar. Burada Yunanistan sözleşmeleri ihlal etmektedir. Birileri adalarda mangal yapıp, Türkiye'ye karşı laflar söylüyor. Çocuksu tavırlar. Yunanistan'da muhalefet 'Yunanistan'ın tamamını başka devletlerin üssü haline getirdiniz' diyor. Kendi ülkelerinin geleceğini başka ülkelere bağımlı kıldıklarını söyleyen herhalde başka bir hükümet gelmemiştir. Başka ülkelerin eyalet valisi gibi konuşuyor Miçotakis. Bu meseleler diplomasi yoluyla çözülebilir diyoruz. Türk uçakları tacizden, adaları silahlandırmaktan vazgeçerlerse, Ege'yi Yunan gölü yapmaktan uzak dururlarsa tansiyonun önemli bir bölümü aşağı inmiş olur.

"Biz Batı ülkelerin desteğini aldık, onlardan zırhlı araç, uçak alıyoruz" diyerek Türkiye'ye karşı düşmanca tavır içerisine giriyorlar. Tarih boyunca hep böyle oldu, başları ne zaman sıkıştı yanlarında Türkiye oldu. Ülkelerinde deprem oldu, kaçanlar Türkiye'ye geldi. Deprem olur biz gideriz. Ekonomik krizde Türkiye dostça elini uzattı. Neredeyse Yunan siyasetçiler adaların satılmasından bahsederken, Türkiye saygın bir dil kullandı. Birileri Yunanistan'ı belli konularda maceraya sürüklemek istiyor. Biraz kafalarını kaldırıp dünyaya baksınlar, bir kapasiteye ortaya koysunlar. Türkiye'nin çok güçlü diplomatik tarihi var. Saldırganlık ortaya koyarsanız 'bir gece ansızın gelebiliriz' yazılımı devreye girer. En güvenli muhatap Türkiye'dir. Bunlar Yunanistan'ın boyunu aşan politikalardır hiç kimseye faydası yoktur.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin