SERHAT ULUEREN
Yorumcularla baş etmek için yogaya gidiyorum
-Telegol 13 yıl önce başladığında bugünlere geleceğini
tahmin etmiş miydiniz?
Ben o zaman müdür
yardımcısıydım. Her şeye, ilerisi için olumlu düşünerek başlarım.
Yaptığım her işte gelecekte ışık görürüm. O ışık, program 1999’da
başladığında vardı.
-Nedir başarınızın sırrı?
Diğerlerinden
farklı olmak. Yoksa sıradan olursunuz, ben sıradan olmayı
sevmiyorum. İçimde aykırılık ve farklılık var.
-Nasıl aykırılık?
Baskın olmak lazım. Mesela
ilkokuldayken basketbol, voleybol ve futbol takımlarının
kaptanıydım. Daha fazla çalışmak, ekstra güç gerekiyor. Kendimi
farklı kılmak için çalışırım. Programı da diğerlerinden farklı hale
getirmek için hep düşünürüm. Çok rüya görürüm, rüyamda hep işle
ilgili şeyler olur. Sabah uyandığımda unutmamak için not alırım.
Kafam hep işte, çocuklarda ve ailemde.
-Programda birini kıyasıya eleştiriyorsunuz, o kişi
birkaç hafta sonra Telegol’e konuk oluyor. Spor dünyasında
ilişkiler böyle mi?
Birçok kişi bizim art niyetli
olmadığımızı, birçok kişi de art niyetli olduğumuzu düşünüyor.
Mesela bir cacık programı yaptık, ‘Türk futbolundan hiçbir şey
olmaz’ dedik. Türk futbolunu kim yönetiyor? Yıldırım Demirören. 10
gün önce randevu aldım, gittim, kalender yapı gösterdi, demek ki
bizim art niyetli olmadığımızı anlamış. Üç saat röportaj yaptık
kendisiyle.
-Yorumcularınızın hepsi koca koca adamlar, onları idare
etmek zor mu?
Zorlandığım dönemler oldu. Deneyimsizdim,
çok hatalar yaptım ama son beş yıldır iyi gidiyor. İçimizde tabii
ki tartışma olacak ama hakaret olmaz, küfürleşmeyiz. Büyük
konuşmayayım ama inşallah bir program yarıda kalmaz. Bunun
olmaması, ağzımızdan kötü bir şey çıkmaması için dua ediyorum.
KADIN OLSA ÇOK YIPRANIR
-Programın ne kadarı kurgu?
Hiç kurgu yok. Programdan
önce yayında konuşulacak konuları anlatıyorum, herkesin kafasında
bir fikir oluşuyor, o kadar.
-Aranızda neden kadın yok?
Bir ara düşündüm
olmasını. Ondan sonra çok yıpranır dedik, vazgeçtik.
-Neden yıpranır?
Erman Toroğlu, Gökmen
Özdenak, Ziya Şengül’e laf yetiştirmek kolay değil. ‘Kızım otur
oturduğun yerde’ derler akordeonda bir bozukluk olabilir. Bir risk.
Kadın diye kimse ona hoşgörü göstermez. Mesela Ivana Sert’in bizim
programda olmasını isterdim.
-Ivana Sert iyi Türkçe
konuşamıyor.
Konuşamıyor ama geri adım atan bir tip
değil. Mesela futbolu çok iyi bilse, programda olmasını
isterdim.
-Siz işin şov kısmındasınız. Ben futbol bilgisi
açısından soruyorum.
Programı her kadın kaldıramaz. Üçe
kadar kalabilecek mi, sonrasında işkembe içmeye gelecek mi?
-Programda eğleniyor musunuz?
Çok
eğleniyorum. Beş saat boyunca Angry Birds gibi olunmaz ki.
Güleceksin, eğleneceksin, fıkra anlatacaksın.
-Reklam arasında ne yapıyorsunuz?
En
sevmediğim bölüm. Hemen gidip sigara içiyorlar. Ben ve Erman Hoca
içmiyoruz.
Olgun Peker’e kanım ısındı
-Telegol Türk futboluna ne kattı?
Çok şey kattı.
Pislikleri ortaya çıkardı, bu pisliklere bulaşanlar ‘Eyvah Telegol
başlıyor!’ diye kaçacak delik aradı. Bir arınma oldu.
-Sulandırdı mı?
Yok niye sulandırsın?
Sulandıran sulandırmış, biz katılaştırmaya, toparlamaya
çalışıyoruz, İnanın çok büyük hizmetleri ve katkısı var. Şike
operasyonunun tohumlarını biz ektik.
-Şike soruşturmasında sizin de tapeniz var. Olgun
Peker’e “Babacığım” diye hitap ediyorsunuz . Hatta o tape
yayınlandıktan sonra programa çıkmamıştınız.
Olgun
Peker ile yine konuşuyorum. Ben yakın gördüğüm insanlara ‘baba,
kardeşim, canım abim’ derim. Olgun Peker ile hiçbir problemim yok.
Sinan Engin bizi tanıştırdı, kanım ısındı, sevdim. Benden Giresun
ile ilgili bir yardım istiyordu, ben de ona ‘Biz beş saatte
Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı konuşamıyoruz. Ne Giresun’u?’
dedim. Benim ne zamanım ne yerim var programda. Gereksiz bir
takıntı yapmış. Şimdi yine röportaj yaptım, bir değişiklik olmazsa
bugünkü programda yayınlanacak. O dönem programa çıkmamamın bununla
ilgisi yoktu, programı o hafta neden yapmadığımız konusu bizimle
mezara gidecek.
Arkadaşlarım hakkında ne düşünüyorum?
ERMAN
TOROĞLU: Gördüğüm en dobra adam.
Gökmen Özdenak: Melek.
Kaya Çilingiroğlu: Ters bir adam. Bir de karizmatik.
Ziya Şengül: Çok inatçı, tam Arnavut! Ona çok takılıyorum yanık
tenle gelince, ‘Yine solaryuma mı gittin?’ diyorum.
Saçımı beş yıldır eşim kesiyor
-Rüyanızda bile iş gördüğünüzü söylediniz. Nasıl bir hayatınız
var?
Renkli ve güzel. Haftada üç gün yoga
yapıyorum.
-Neden yoga?
Bunlarla nasıl baş edeyim?
Sakinleşmem, zihinsel ve bedensel anlamda arınmam lazım.
-Yeni yayına sakalla başladınız. Neden?
Eşim
bırakmamı istedi, yorumcular da beğendi. Saçımı da beş yıldır eşim
kesiyor. Berberler bana kızıyor. Saç ekim merkezleri çok iyi teklif
getirdiler, reklam yüzü olmamı istediler. Kabul etmedim.
Kulak-burun-boğazcıya gitmiyorum çünkü hemen bıçak altına yatırmak
istiyorlar burnumu yapmak için. Okyanus suyu kullanıyorum.
ERMAN TOROĞLU
Ahmet Çakar ile bir daha program yapmam
-Yıllardır televizyonda yorumculuk yapıyorsunuz. Bu işin
size öğrettiği en önemli şey nedir?
Televizyonda
yorumculuğun ya da gazetede yazmanın öğrettiği bir şey yok.
Yaşıyorsunuz, öğreniyorsunuz, başınızdan geçenleri, profesyonel
hayatta kazandıklarınızı aktarıyorsunuz. Harman yapıyorsunuz,
sunuyorsunuz.
-Siz Türk sporuna ne öğrettiniz?
Öğrettim
değil de yardım ettiğimi zannediyorum ve o yardımın neticesini
aldım. Bundan da büyük keyif aldım. Şike operasyonu yıllarca
mücadele ettiğim bir olaydı. Sonunda tesadüf herhalde, bu işler o
mecraya girdi, sonunda patladı. Tahmin ediyorum gereken dersi aldık
ama gereken eylemler yapıldı mı, hayır. Futbol federasyonları
gerekeni yapmadı. Ama zaman zaman ağır eleştirdiğimiz adalet kısmı,
bu işi Futbol Federasyonu’na göre çok doğru yaptı.
-Şike operasyonu ilk başladığında ‘Acaba sağ yola mı
gidilecek, sol yola mı gidilecek?’ demiştiniz.
İki
tarafa da gidildi. Federasyon sola gitti, mahkeme sağa. Mahkeme
doğrusunu, gereğini yaptı. İki futbol federasyonu da tarihi bir
fırsat yakalamasına karşın nedendir bilinmez korktular. Korkuyla
bir yere varamazsınız. Size şunu da söyleyeyim, bu işin içindekiler
de zannediyorum aynı fikirdeler, bu işin içinde sadece şike değil
iddia denilen olay da var. Mali polis bu işlere girseydi, iddia
kısmında da bir şeyler çıkabilirdi. Girilse tam zemine oturtulurdu,
hiç kimsenin ağzını açacak hali kalmazdı.
-Özellikle şike konusunda programda söyledikleriniz
nedeniyle çok eleştiriliyorsunuz, antipatik bulunuyorsunuz. Sosyal
medyada hakkınızda çok şey söyleniyor. Bunları okuyor
musunuz?
Hayır, beni ilgilendirmiyor. Onlara bakarsanız
yanarsınız. Sonra ne oldu, küfürleri biriktirip çuvala mı koydular,
ne yaptılar? Nereye vardı? Federasyonun verdiği kararlarla adaletin
verdiği kararlar birbirine yüzde 100 zıt. Ben kesinlikle adaletin
verdiği kararların yanındayım. Aklı selim kamuoyu da federasyonun
verdiği kararların doğru olmadığını görüyor. Tek kelimeyle ayıp.
Mızrağı çuvala soktular da çuval 75 santim, mızrak üç buçuk
metre!
-Tehdit alıyor musunuz?
Almadım çünkü
telefonlarım dinlendiği korkusuyla arayamıyorlar. Yedi-sekiz
senedir aynı hattı kullanıyorum. Ha bir tecavüze uğrar mıyız? Alt
tarafı bir kurşun sıkarlar, o kurşunların da nereden geleceği belli
zaten.
-Nereden gelecek?
Geçiniz. (Serhat Ulueren
ve bizim ısrarımıza karşın söylemedi.)
-Ulaşım için zaman zaman metroyu kullanıyorsunuz. Sizi
metroda, sokakta görenler ne diyor?
Helal olsun diyen
de var ama suratından anladığım kadarıyla küfür eden de. Sesli
söyleyemiyor ama suratına bakınca anlıyorsunuz. Öğrenmek için 3-4
metre arkandan biri yürüyecek, yürüdükten sonra ne
dediklerini anlarsın.
-Programa nasıl hazırlanıyorsunuz?
Antrenman
yaparak. Sporda terimi atarım, saunaya girerim, programa öyle
çıkarım. Bir hafta boyunca dersimi çalışırım, eksiklerimi
tamamlarım.
-Daha önceki Telegol’de programda ruh çağırdınız, cacık
yaptınız. Yeni sezonda planlarınız var mı?
Planda ne
olduğu belli olmaz. Bakarsın amuda kalkarız! Onu bilemezsin ki
şartlar ne getirir...
-Ahmet Çakar’ı özlüyor musunuz?
Hayır.
-Bir daha birlikte program yapar
mısınız?
Yapmam. Bazı prensiplerim vardır benim.
Kapıdan çıkan kadının topuğundan bakmam. Bir adam kapıdan çıkıp
gidiyorsa bir daha benimle çalışamaz.
-Program yapmayacağınız başka kim var?
Reha
Muhtar ile bir daha olmaz. Zaten olmayacak idi ama sağ olsun eski
CEO’muz rica etti. Yaptım ama ne kadar yanlış olduğunu sonradan
gördüler.
-Her şeyin bu kadar olumsuz gittiğini düşünürken
yorumculuktan yorulmadınız mı?
Allah razı olsun
onlardan, onlar bunları yapacaklar ki biz iş yapalım. Biz diyoruz
ki iyi olsun. İyi olsalar bizim programlar iş yapmayacak. Bize
diyorlar ki ‘Programınız iş yapsın.’ Biz de ‘Kardeşim şu işleri
toparlayın çekip gidelim’ diyoruz. Onlar ise ‘Ya nereye
gidiyorsunuz, hep beraber çalışacağız’ diyorlar.
-Yorulmadınız mı?
Hayır. Kuştan korkan darı
ekmez, tarla sürer, ekinleri biçer.
Küçük tüp dedikleri yüzük üstü kapalı stadyum
-Takılarınız çok meşhur. Mesela yüzükleriniz hakkında ilginç
yorumlar yapılıyor.
Ne diyorlar? İstiyorlar mı?
-Hayır istemiyorlar, “Hoca parmağına küçük tüp takmış”
diyorlar.
Küçük tüp dedikleri yüzük, stadyum yüzüğü.
Üstü kapalı stadyum. Galatasaray daha kapatamadı stadın üstünü, ben
kapattım. İçinde futbol sahası var. O yüzüğü Ermeni bir arkadaşım
yaptı.
-Altın, gümüş, çelik mi?
Hepsinden var.
Mesela şunları yeni aldım (Bileğindeki kuru kafalı bileklik ve yine
kuru kafalı yüzüğünü gösteriyor). Bunları Türkiye’den aldım ama
ithal.
-Takılarınızı saydınız mı?
60-70 tane
bilekliğim, 70-80 yüzüğüm var. Yine 70-80 saatim var, bir o kadar
da gözlüğüm...
Arkadaşlarım hakkında ne düşünüyorum?
Serhat
Ulueren: İşine aşık. İşinde babasını tanımaz.
Gökmen Özdenak: İnandığını söyler.
Kaya Çilingiroğlu: Düşünerek konuşuyor. Bazı şeyleri söylemiyor
gibi geliyor.
Ziya Şengül: Fenerbahçe’de kaptanlık yapan biri olarak son bir sene
bayağı zorlandı. Ona hak veriyorum. Fenerbahçe’nin aleyhine tek bir
eylem yapmamasına rağmen kulüp tarafından ona haksızlık
yapıldı.
GÖKMEN ÖZDENAK
Kovboy şapkamı karım ve kızım görmeden kaçıyorum
-Programa değişik kıyafetlerle geliyordunuz. Kovboy
şapkanız çok konuşuldu ama uzun zamandır
takmıyorsunuz.
Gençliğimden beri Kızılderilileri ve
kovboyları çok severim. O şapkadan bende 10-12 tane var. Zaman
zaman giymek istiyorum ama karımla kızım istemiyor! Kavga gürültü
giyiyorum. O gün kanala gelmeden önce maça gittim, sonra programa
katıldım. Şapkayı resmen evden kaçırdım!
-Programda Serhat Ulueren size çok takılıyor. Bazen onu
çok sinirlendiriyorsunuz.
Serhat benim canım kardeşim.
Uzun senelerdir dostum. Birbirimizi sinirlendiririz ama aramızda
hiçbir zaman çatışma olmaz. Biz bir ekibiz, ekip olursanız sorunu
çözerseniz. Futbolda da yönetici, teknik heyet, taraftar ve
sahadaki futbolcuyla ekip olmayı deneseler daha başarılı olurlar.
Ama onlar ekip olmayı tercih etmiyor. Herkes kendine yonttuğu için
bir türlü futbol ilerlemedi. Senelerdir Türk futbolunda bu var. Ama
geçmişte teşvikler suç değildi, istedikleri gibi at oynatıyorlardı.
Geçmiş dönemde hukukun gücüne inanmak istiyordum ama maalesef
hukukun gücü yetmiyordu. Bu olaydan sonra hukukun gücüne inanmaya
başladım, içim rahatladı. Bundan sonraki periyotta kimse
kaçırmayacak! Biz futbolun iyi olmasını istiyoruz. Bunlar
halledilse bir sisteme oturtulsa biz futbol da konuşarak programı
götürürüz. Olayın şovunda değiliz, gerçekleri söylemek için
buradayız. Özhan Canaydın döneminde Galatasaray’ı eleştirdim diye
taraftarla yumruk yumruğa birbirimize girdik. Bana ‘Nasıl
Galatasaraylısın!’ diyorlar. Ben yıllardır bu takımda oynamışım.
Sen kimsin?
-Yaptığınız yorumlar nedeniyle nasıl tepkiler
alıyorsunuz?
Takdir eden de küfür eden de var. Bir gün
Bebek’te yürürken bir cip yanımda durdu. Cam açıldı, sarışın bir
bayan. Hakaret eder gibi ‘Sen çok kötü yorumcusun’ dedi. Ben de
şöyle bir baktım ve ‘Ben yorumculuğumu yarın düzeltirim ama siz hep
çirkin kalacaksınız’ dedim.
-Çok ağır olmuş!
Bunu söylemek zorunda
bırakıyorlar! Sokakta her türlü taraftar çeviriyor, her şeyi
sıkılmadan anlatıyorum. Ama Türkiye’de maalesef ne kadar büyük
yalan söylersen o kadar büyük halk kitlesi inanıyor. Bunu kulüp
yöneticileri inandırdı. Herkes haddini bilecek.
İNANILMAZ TEHDİTLER ALIYORUZ
-Ne zaman olacak o?
Eski alışkanlıklarla
bundan sonraki süreçte futbol gelişemez. Yöneticiler camiaların
gücünü kullanarak kendi menfaatleri adına tribüne oynayarak,
taraftarı birbirine düşman ederek bir yere varamayacaklarını
gördüler. Bundan sonra ya değişecekler ya da zor da olsa
değiştirilecekler.
-Sizin bunda olumsuz bir katkınız yok
mu?
Kesinlikle yok. Herkes bir gün bizim
söylediklerimizin yanına gelecek! Ben Galatasaraylıyım, neyse onu
söylerim, eyyam yapmam. Zaten Telegol bunun için izleniyor. Hem
küfür ediliyor hem seyrediliyor.
-Tehdit alıyor musunuz?
Alıyoruz. İnanılmaz
tehditler alıyoruz.
-Mesela?
Telefonuma mesaj atıyor ‘Senin
ayağına sıktıracağım’ diyor. ‘Galatasaray’ın sırtından düş,
şerefsiz’ diyen de var. Neler neler!
Korkuyor musunuz?
Onların hepsi yüreksiz.
Korkak köpektir onlar. Karşınıza geldikleri zaman kuzu gibi olur,
‘Abicim’ der, yalakalık yaparlar.
Arkadaşlarım hakkında ne düşünüyorum?
SERHAT ULUEREN: Avcımız. Avı bulup getiriyor, masaya koyuyor,
hep beraber parçalıyoruz.
ERMAN TOROĞLU: Tanıdığım en delikanlı yorumcu. Bir sene önce neyse
şimdi aynı.
Kaya Çilingiroğlu: İnandığı doğruları babası gelse yüzüne karşı
söyler.
Ziya Şengül: Delikanlı yorumcu, doğru neyse onu söyler, aynı benim
gibi.
RÖPORTAJ ARKASI
- 13 yıl önce yayına başlayan Telegol, Serhat Ulueren moderatörlüğünde tv8 ekranlarında başladı. Yorumcular geçen yılın aynısı: Erman Toroğlu, Gökmen Özdenak, Ziya Şengül ve Kaya Çilingiroğlu. Program pazar ve pazartesi günleri yayımlanacak.
- Hepsi fit, hepsi spor giyinmiş. Ekranda gördüğünüz kilolarından beş kilo eksik düşünün hepsini.
- Röportaja Ziya Şengül ve Kaya Çilingiroğlu katılamadı. Ama Serhat Ulueren’in odasında üç yorumcuyla konuşurken ‘mini Telegol zirvesi’ yaşanmadı diyemeyiz. Röportajda Ziya Şengül ve Kaya Çilingiroğlu’nun kulaklarını çok çınlattık...
- Serhat Ulueren, programda nasılsa röportaj sırasında da öyleydi. Yine herkesi toparladı, röportaj için bir araya getirdi, sakinliğinden taviz vermedi.
- Erman Toroğlu, özellikle fotoğraf çekiminde çok sıkıldı. Çünkü fotoğraf çektirmeyi sevmiyormuş.
- Birbirleri hakkında yorum yaparken Serhat Ulueren “Hep olumlu
şeyler söylüyorsunuz, adam değil filan de” diyor. Gökmen Özdenak
ise “Onu sen söyle, hatta gebersin ölsünler de” diyor.
(Star Pazar-İNCİ DÖNDAŞ)