25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Gününde kadınlardan ortak çağrı: Yasaları uygulayın, kadınları koruyun!

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla BM Genel Kurulu kararı ile ilan edilen gündür. Dünya'da olduğu gibi bizim ülkemizde de kadın cinayetleri bitmiyor, azalmıyor ve katlanarak devam ediyor. 

Google Haberlere Abone ol
Medyatava Özel 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Gününde kadınlardan ortak çağrı: Yasaları uygulayın, kadınları koruyun!

Berfin Bakay - MedyaTava Özel

Türkiye, sokakta yürürken aynı Ceren Özdemir gibi ‘güçsüz olduğu’ bahanesiyle samuray kılıçlı bir erkeğin saldırısına uğrayarak hayatını kaybeden Başak Cengiz’e ağlarken 24 Kasım tarihinde İstanbul, Kadıköy- Tavşantepe metrosunda akşam saatlerinde bir kadına elinde bıçakla tehditler savuran saldırganla tekrar sarsıldı. Başak Cengiz için döktüğümüz gözyaşı kurumamışken evde, iş yerinde, sokakta, metroda bir kadının daha eksilmesine tahammülümüz kalmadı. 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Gününde kadına şiddeti Av. Yağmur Kerimoğlu, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) Tuzla Şube Başkanı Gözde Çetin Kayhan ve Kadın Dayanışma Vakfı'ndan İlgi Kahraman ile konuştuk. Kadınların ortak söylediği bir cümle var ‘’Yasaları uygulayın, kadınları koruyun.'’

 Av. Yağmur Kerimoğlu: ''En başta yasalar etkin uygulanmıyor, kadınları korumuyor. Özellikle de ilk derece mahkemelerinin verdiği kararlar ve soruşturma evresinde verilen tutuksuz yargılama kararları kadına şiddet özelinde karşı tarafa cesaret veriyor. Ataerkil toplum yapısı ataerkil yargıyı doğuruyor. 6284 sayılı kanun kadına şiddetle mücadelede çok önemli bir adım olmasına rağmen hem 6284 hem Türk Ceza Kanunu hem de CMK hala birçok dosyada eksik ve/veya hatalı uygulanıyor. Maalesef ülkemizde namus kavramının kadının giyim, yaşam ve cinsel hayatı olarak algılanması yönelimi yargı erklerinde de kendine yer buluyor. Bunu medyaya yansıyan davalarda da gördük. “Kot pantolon giydi, bakire değildi, bağırmadı, şüphelinin evine gitti, şüpheliyle içki içti” gibi birçok sığ ve ataerkil bahanelerle tecavüz dosyalarında iyi hal ve tahrik indirimi uygulandığına şahit olduk. Kısacası istediğimiz kadar yasa yapalım, caydırıcı olacağını düşündüğümüz cezalar getirelim; yasalar yukarıda kısaca bahsettiğim kafa yapısıyla uygulandığı sürece her gün kadınlar öldürülmeye, katiller cesaret bulmaya devam edecek'' dedi.

‘SÖZLEŞMEDEN ÇIKMAK YANLIŞ BİR HAMLEYDİ’

 Kerimoğlu, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının yanlış bir siyasi hamle olduğunu ifade etti. Sözlerine şöyle devam etti: ''Bu hamle devletin ve yargının erkek egemen tavrının daha güçlendirilmesi, zaten korunmasız hisseden biz kadınların daha da çaresiz hissetmesi dışında bir işe yaramadı. Gerekçe olarak elimize verdikleri “iç hukukumuz kadına şiddetle mücadelede yeterli” savının ise bugün baktığımızda büyük bir savsata olduğunu görebiliriz. İç hukukumuz İstanbul Sözleşmesi’nin yanında dar kapsamlı kalıyor. İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet gibi iç hukukumuzda olmayan birçok kavramı barındırdığı gibi aynı zamanda 6284 sayılı kanunun uygulanmasında yol haritası görevi görüyordu. Şimdi ise öksüz kalan 6284 sayılı kanun keyfi ve belirsiz uygulanıyor. Erkekler bu durumdan cesaret aldı mı? Elbette aldı.''

 ‘ÖNCE BİZ KADINLAR BİRBİRİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ’

Kadınlar hiç tanımadığı erkekler tarafından da öldürülüyor, en yakınları  olan baba, abi ya da eşleri tarafından da. Yani şiddetin nereden ve kimden geleceğini bilmiyoruz. Biz kadınlar birbirimizi erkek şiddetinden nasıl koruyacağız diye sorduğumuz Av. Yağmur Kerimoğlu, ''önce biz kadınlar birlikte olacağız. Biz birbirimizin elini ne kadar sıkı tutarsak erkek şiddetiyle de okadar etkili ve etkin bir mücadele yürütürüz.

Bizim birbirimize destek vermemiz dışında köylerde, küçük yerlerde yaşayan ve uzun yıllar erkek şiddetine maruz kalan kadınlar var. Bu kadınlarda bizim için çok çok önemli. Pek çok Sivil Toplum Kuruluşu kırsla bölgelerde yaşayan kadınlara ulaşmaya çalışıyor ve eğitim veriyor. Bukadarı yeterli mi? Hayır. Bu konuda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ciddi bir görev düşüyor. Öncelikle bu kadınlara eğitim, çalışma, sosyal güvence gibi olanakların sağlanması ve ulaştırılması gerekiyor. Özellikle taşralarda görev yapan memurların bu konuda eğitim alması, ve kırsaldaki kadınları bilgilendirmesi gerekiyor. Öte yandan televizyon burada önemli bir araç. Yönlendirici kamu spotları, programlar yapılması sadece taşra değil tüm ülke kadınlarına ulaşmak için değerli olacaktır.'' 

Av. Kerimoğlu, son olarak kadınların her alanda ve anlamda eşit yaşadığı ve kadın şiddetinin son bulduğu bir dünya diliyorum hepimize'' dedi.

KA-DER Tuzla Şube Başkanı Gözde Çetin Kayhan ise: '' Ülkemizde de kadınlara yönelik uygulanan şiddet ve baskı her geçen gün kendini sadece fiziksel olarak göstermiyor aynı zamanda şiddet, cinsel, ekonomik ve duygusal olmak üzere de birçok noktadan kendini yüz yüze veya sosyal medya üzerinden de göstererek yayılıyor. Yaşam hakkı ellerinden alınan kadınların 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanunla korunmaları gerekiyor. Ve bizler kadınlar gerçekten korunana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Özgür ve eşit bir yaşam için hep birlikte mücadele edeceğiz'' dedi.

 ‘KADINLAR HAYATIN HER ALANINDA EŞİTSİZLİĞE MARUZ KALIYOR’

Kadın Dayanışma Vakfı İlgi Kahraman: ''Biz  şiddeti ataerkil bir yapının sonucu olarak görüyoruz. Kadınların ev içi alanlarda, aile hayatlarında, okulda, işte, kamusal anlanlarda yani her yerde eşitsizliğe maruz kalıyorlar. KADES uygulaması bu noktada tek başına yetmiyor. Sadece maruz kaldığımız şiddet anında başvurabileceğimiz bir uygulama. Fakat sonrasında kadının bu şiddet içeren ilişkiden çıkması ve kendine bir hayat kurması için başka desteklerede ihtiyacı oluyor. 

'6284 SAYILI KANUN ETKİN UYGULANSIN''

Ülkemizde malesef yasalar etkin bir şekilde uygulanmıyor. 6284 Sayılı kanun geniş kapsamlı bir kanun. Fakat bir çok idari kurumun, adli kurumların bu kanun kapsamında görevlerini yerine getirmediklerini görüyoruz. Bu kanun kapsamında şiddete maruz kalan kadın şiddet uygulayanı tanısın ya da tanımasın uzaklaştırma kararı çıkartabiliyor. Fakat bizim gördüğümüz bu uzaklaştırma kararları artık 15 güne kadar düştü. Bu da aslında uygulamada aksaklık olduğunu düşünmemize sebep oluyor. Kadınları korumak için bu kanunu etkin uygulamalıyız. ''

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin