´100 BİN TİRAJLI BAĞIMSIZ GAZETE YAPMALIYIZ´

Medya düzeninin eleştirildiği Filler ve Çimenler kitabının yazarı Mustafa Sönmez, bağımsız bir gazeteye ihtiyaç olduğunu ve Türkiye´de bunu yaratabilecek bir potansiyeli harekete geçirmek için bir grup arkadaşı ile çalışmalara başladıklarını söyledi. Sönmez Medyatava´nın sorularını yanıtladı.

Google Haberlere Abone ol
´100 BİN TİRAJLI BAĞIMSIZ GAZETE YAPMALIYIZ´

- Türkiye'de medyanın mülkiyet ilişkileri ve bunun sonuçlarınıza ilişkin kaygularınızı dile getirdiğiniz Filler ve Çimenler kitabınızdaki panorama, son 6 ayda ne tür bir görünüm aldı?



- Fazla birşey değişti denilemez. Benim, medyanın görmemeye ve duyurmamaya çalıştığı eleştirilerimin ardından Hürriyet'ten Ege Cansen, medyada satılmış kalemler var, anlamında sıkı bir yazı yazdı. Hürriyet bu yazıyı bir hafta görmezlikten geldi ama sonrasında Ertuğrul Özkök, zevahiri kurtarmak için , bu yazı bir milat olacaktır, dedi.



- Peki oldu mu?



- Tabi ki hiçbirşey değişmedi. Eski tas, eski hamam. Hala Aydın Doğan gazeteleri ve TV'leri , gruplarının bir tür halkla ilişkiler birimi gibi çalışıyorlar. Onca yolsuzluk ve usulsüzlük varken onlar için tek hortumlama vakası , ele geçiremedikleri Sabah ve Turkcell hisselerini kaptırmayan Karamehmet vakalarıyla sınırlı. Savaş ile ilgili , bildiğiniz gibi, çok "savaşçı" bir tavır sergilediler grup olarak.. Doğan, kendi cephesine Zafer Mutlu'nun yanısıra, kanlı bıçaklı olduğu Nazlı Ilıcak'I kattı ve herkese parmak ısırttı..Anti Doğan Grubun medyasında da değişen birşey yok. Karamehmet Pamukbank'ı verdi ama Turkcell hisselerini kurtardı. Bu oerasyonda da medyasını tepe tepe kullandı. Onun medyasında da Grup çıkarları ve rakibi yıpratmada medya silahı yine önplanda. Sabah ile Ciner, Maliye'den ve BDDK'dan mal kurtarma konusunda sıkı bir işbirliği sergiliyorlar. Cumhuriyet, ne yazık ki, Ciner, Karamehmet ikilisinin kontrolüne girdi. Uzanların Star'ı , doludizgin Genç Parti'nin organı olma yolunda.. İslamcı medyanın çoğu ise AKP'nin özürlerini kamuflaj uğraşında. Bu arada TRT'nin de AKP'nin kadrolaşma operasyonlarından bağışık kalmayacağı açıkça görülüyor.



- Çok içaçıcı bir panorama değil bu…



- Öyle tabi. Hele ki, ülkenin nereye gittiğine dair bir sorunun yanıtını aradığınızda endişeleriniz daha çok büyüyor. Tarihinin en büyük krizinin yaralarını saramadan eski filmi gözgöre göre yeniden vizyona sokuyorlar. IMF'nin büyük vebaliyle yaşanan kriz, topluma tarihinin en büyük yoksulluğunu yaşattı. Büyük kentlerde her 4 kişiden biri işsiz. Adana'da işsizlik yüzde 35'e çıkmış. Ama medyaya sorarsanız, ortalık güllük gülistanlık, canlanma bile var. Oysa alttan alta ciddi bir krizin taşları yeniden döşeniyor. Toplum 3 Kasım'da tasfiye ettiği siyasilere tepki duyarak iktidara getirdiği AKP'den de çok erken sıkılma sinyalleri veriyor. Sırayı Uzanların Genç Parti'si almak istiyor, baksanıza. Ne hallere geldik. Bütün bu olup bitenler ve dipsiz tünelden çıkma ile ilgili olarak da medya ortamı hiç içaçıcı değil. Medyalar, sahiplerinin birer silahı, yönetici -gazetecileri de tetikçileri durumunda. Tetikçi olmak istemeyen gazeteciler, neyin haberini, neyin gazeteciliğini yapacaklaını şaşırmış haldeler. 4 milyonu biraz geçen bir tiraj var ama içerik oldukça yavan, oldukça sığ ve gerçek hayattan son derece kopuk.



- Alternatif bir çaba, bir girişim..



- Herşeye rağmen mevcut medyaların içinde birçok dürüst insan kendi köşelerinde, programlarında, sayfalarında düzgün bir duruş göstermeye, eğilip bükülmemeye çalışıyorlar. İnternet ortamı bazı nefes alıp vermelere olanak sağladı. Tirajı çok düşük kalsa da günlük, haftalık, aylık bir alternatif medya tabi ki var. Ama o alternatif ses, hakim gürültünün içinde o kadar boğuluyor, öyle cılız kalıyor ki. Yine de pes etmemek , büsbütün susmamak gerek. Tersine, bazılarının macera, umutsuz gibi görecekleri projelere niyet etmek gerek. Mesela biz, bir grup arkaaşımla, bağımsız bir günlük gazetenin olabilirliği üzerine bir çalışma başlatmış bulunuyoruz.



- Nasıl bir proje ?



- Biz düşündük ki, 4 milyon 200 bin gazetenin satıldığı 70 milyon nüfuslu bu ülkede, bizim hissiyatımızı paylaşan insanların katkısıyla biz de 100 bin tirajlı bir popüler gazete yapabiliriz. Halkın doğru bilgilenmesine özen gösteren, doyurucu yorumları okuyabileceği, TÜSİAD'dan, IMF'den,derin devletten diğer hakim unsurlardan çekinmeden lafını dobra dobra, hem de ortalama okurun hissiyatına tercüman olacak üslupta ve tonda söyleyecek çağdaş, emekten, üreticilikten yana, ilerici bir gazete düşlüyoruz. Görselliği, rengi, hayatın çeşnisini ihmal etmeyen, esprili, deli dolu, kravatsız bir gazete. Kahvelerde, vapurda, metroda okunan, eve taşınan, kendi Güzin Ablası da olan ama sorunlara adam gibi yaklaşım gösteren, rahat bir gazete. Bence böyle bir gazetenin okuyucusu orada bir yerlerde var. Bütün mesele onun beklentisine yanıt vermekte, ona ulaşmakta. Bunu yapabilecek editoryal kadronun da olduğuna inanıyoruz. Şöyle düşünün, 4 milyon küsur gazete satılıyor ve ortalama 200 bin liradan 800 milyar bir ciro bu. Hergün 800 trilyon TL'yi bu gazetelere harcayanlar bizim için de günde 20 milyar TL harcasınlar. Yani onlara harcadıklarının yüzde 2'sinden ibaret. Günlük gazete okuyucusunun yüzde 2'sini yanımıza alamaz mıyız? Olmayacak bir hedef değil. Hatta daha fazlası bile mümkün. Ama buradan, 100 bin tirajdan başlanabilir..



- - Maddi boyut. Böyle bir projenin gerektireceği yatırım?



- Onu da tabi dikkate alıyoruz. Deneyimi olan arkadaşlarımız bütün detaylarla fizibilite yapıyorlar. Hakim bir sermayedar değil aradığımız. Hem maddi olarak hem yazar, okuyucu, dağıtıcı, yaygınlaştırıcı olarak profesyonelleri olan ama gönüllü katkıları da massedecek bir proje, düşündüğümüz. Dolayısıyla projenin mali portresi de çok ortaklı olacak. İrili ufaklı bir dizi sermayeden, ortaktan oluşan bir yapı düşünüyoruz. Ülkenin emekten yana kuruluşlarının, partilerinin, gruplarının bir ortak ses olarak projeyi sahipleneceklerine ve yaşatmak için çaba göstereceklerine inanıyoruz. Bu proje, çok somut bir üretme, dayanışma pratiği olabilir. Ve çoğumuzun ruhunun böyle bir üretim pratiğine katılmaya ihtiyacı var. O zaman niye harekete geçmiyoruz ki ?



- Birileri "rüya görüyorsunuz" diyecek..



- Elcevap: Evet, rüya görmeliyiz. Vah onlara ki, rüya görmeyi bilmezler. Vah onlara ki, rüya görmeyi unutmuşlar…

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin