Diyarbakır'da Demokratik Yerel Yönetimler Ara Dönem Toplantısı'nda konuşan Tuncer Bakırhan dil uyarısında bulundu.
Bakırhan şunları söyledi:
"Dikkat edilmesi gereken bir şey de dildir. Allah aşkına akşam çocuklarınız ailelerinizle televizyon kanallarını, yorumları izlediğinizde bu ülkede gerçekten 100 yıllık bir mesele çözülüyoru çıkarabilir misiniz? Ülkede barış tartışılıyor. Son 50 yıllık çatışma ve şiddet ortamı ortadan kaldırılıyor diyebilecek tek bir kul var mı? Dile dikkat edilmesi gerekiyor.
Demokratik bir toplum ancak demokratik bir dil üzerinden inşa edilebilir. Barış süreci dille şekillendirilir. İktidarın medyasında kullanılan dil ve söylemler çok rahatsız edicidir. Eminim siz de rahatsız oluyorsunuzdur. Bu dil toplumsal barışı dinamitliyor. Dolayısıyla en başta iktidarı ve ona yakın medya kuruluşlarını dil konusunda bir samimiyete bir ciddiyete davet ettiğimiz belirtmek istiyorum. Siz de izliyorsunuz karaktersiz karakteri küçük kimi insanlar yüzeysel irite edici rahatsız edici dil kullanıyor. Reddediyoruz. Küçük karakterli insanlarla Türkiye’nin yüz yıllık toplumsal barışı konuşulur tartışılır mı? Neymiş siyasi tutsak demeyecekmişiz! Ne diyeceğiz? Eşya adıyla çağırılır. Danışmana danışman diyoruz. Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a da siyasi tutsak diyoruz. Sanki hukuk var, sanki insanlar düşüncelerinden inançlarından dolayı içeride değil, sanki demokrasi var, siyasi tutsak demeyecekmişiz. Bir taraftan da haklı aslında siyasi rehine mi diyelim o zaman! Bu dilden bir an önce vazgeçin demek istiyorum.
İki gün boyunca kadın arkadaşlar çok önemli tartışmalar yaptılar, ben de izledim. Tebrik ediyorum kendilerini. Bu sefer katılım ve katılımcılık kendi yerelindeki sorunları yerelle buluşturan bir tartışmalar dizisi oldu bunlar kıymetliydi. İki gün daha uzunuzadıya bunları tartışacağız. Önümüzdeki dönem pusulamızı belirleyeceğiz tekrar ediyorum barış yerelden kök salacak. Şimdiye kadar belediyeler olarak eksiğiyle fazlasıyla gerçekten demokrasi adına çok büyük şeyler yaptık. Onunla her birimiz gurur duyabiliriz. Bunca baskı ve zulüm altında bir de yerel yönetimlerde dünya deneyimlerine Kürt deneyimi, devlet deneyimi ne derseniz deyin çok önemli deneyimler bırakmak gerçekten onur vericidir.
Yeni bir döneme girdik bu yeni dönem eskisi gibi olmayacak. Yeni dönemde yeni bir dile ihtiyaç var. Danışmanların kullandığı dil değil, bu karakteri küçük ama büyük büyük laflar eden kimi basın mensuplarının dili değil, daha kapsayıcı bir dil. Bu mevcut sürece uygun bir dil, yeni bir bakış dili kullanacağız. Aynı zamanda da mevcudu aşan bir pratik, bir yoğunluk içerisinde olacağız.
Değerli arkadaşlar, zor işler yapıyorsunuz biz de gördük biliyoruz ama varsa halkın kafasındaki soru işaretlerini gidermek onları ikna etmek, halkla bu süreç arasında köprü arasında köprü olmak görevi sizlerindir. Çünkü sizler sadece belediye binalarına hapsolan değil, takip ediyoruz yedi yirmi dört halkının halklarının sorunlarını çözmeye çalışan çok yiğit fedakâr bu mücadelenin en temel dinamitlerindensiniz. Dolayısıyla yeni dönemde eskiyi aşan bir pratik ortaya koymamız gerektiğini belirtmemiz gerekiyor. Dün bir çalıştıysak dün bir insana dokunduysak bugün 4-5 yapmak zorundayız. Çünkü milyonlarca insanın bu sürecin başarıya ulaşması için bizden beklentileri var. Bizlere umudunu bağlayan milyonlar var.
Şu anda öncül rol oynuyorsunuz. Her biriniz bizden daha iyi biliyorsunuz, Öncünün rolünedir onu anlatmayacağım ama bu öncülüğe uygun bir duruş dil içerisinde olmanızı sizlere rica ediyorum. Zaten bunu yapmaya başladığınıza da inanıyorum. Çözüm sürecinin geleceği yerel yönetimlerin cesaretine bilgisine ve iradesine bağlıdır. Bu iradeyi doğru bir şekilde kullanacağımıza başta Kürt coğrafyası olmak üzere Türkiye’ye bölgeye onurlu bir barış getireceğimize olan inançla hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum."