Fatih Altaylı'dan 'Cübbeli Ahmet'e yanıt!

"Cumhurbaşkanına tehdit" suçlamasıyla tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı kendisi hakkında açıklama yapan 'Cübbeli' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'ye yanıt verdi.

Google Haberlere Abone ol
Fatih Altaylı'dan 'Cübbeli Ahmet'e yanıt!

21 Haziran'da YouTube kanalında yayınlanan videoda kullandığı ifadelerin "Cumhurbaşkanına tehdit" suçu oluşturduğu iddiasıyla gözaltına alınan ve 22 Haziran'da tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden mektup gönderdi.

Altaylı'nın mektubu Youtube kanalında yayınlandı.

Altaylı'nın mektubundan bazı bölümler şöyle:

"ODA ŞU AN MİS GİBİ"

Sevgili Emre, umarım iyisiniz, afiyettesiniz. Ekibe selam. İzleyicilerimize kucak dolusu teşekkür. Bugün keyfim çok yerinde. Önceki gün Silivri'deki ilk tam günümde en sevdiklerimle geçirebildim. Onlarla, Hande ve Zeynep ile görüşmeden tutuklandığım için aklım onlardaydı. Sonunda görüştük. Camın arkasından bile olsa konuşmak güzeldi. Hande'nin duruşu, ağlayan avukatıma söylediği cümle şahaneydi. Herkes ona 30 yıldır niye her geçen gün daha fazla aşık olduğumu anlamıştır herhalde. Zeynep de annesi gibi dimdik. Onunla da gurur duyuyorum. Onunla aylardır görüşmediğimiz için dertliydim, üzülüyordum. Dün rahatladım. Sizlerin de iyi olduğunu duydum onlardan. Başta sen, hepiniz dimdiksiniz.

Biliyorsun şanslıyımdır. Şimdi de şansım yerinde. Bana verilen odanın oldukça pis olduğundan ve kantinden epey bir temizlik malzemesi sipariş verdiğimden söz etmiştim. Kuş pislikleri falan yıkamadan temizlenecek gibi değildi. Ama yıkayacak su yok, su olsa gider yok. Eldeki malzeme yetersiz. Ben kara kara nasıl yaparım diye düşünürken birdenbire odaların bulunduğu dış koridordan bir su sesi gelmeye başladı ve bir anda kapının altından içeri sular gelerek odanın leş gibi tabanı yıkanıyordu kendi kendine. Bana kalan, burada "çekpas" adını verdikleri alet ile odadaki suları koridora geri yollamaktı. Sonra da hoş kokulu bir deterjan ile odanın yerlerini tekrar sildim. Şu an mis gibi.

İSRAİL-İRAN YORUMU

Sen sormuyorsun ama ben söyleyeyim. İran-İsrail ateşkesi sevindirici ama kalıcı olacağını zannetmiyorum. Bana göre İsrail'e nefes aldırmak için Trump'ın tezgahı, İran'ın beklenenden güçlü tepkisi ve fiili desteğe rağmen İsrail'i hala vuruyor olması, yorulan İsrail için futboldaki su molası gibi oldu. Netanyahu ve yancısı Trump, biraz nefeslenip yeniden vurmaya başlarlar.

Savaş, petrol fiyatlarını da çok etkilemedi ama iktidarımız fırsatı değerlendirdi. Akaryakıt fiyatı 50 TL'yi geçti, motorin 53 TL'yi. İktidar, petrolün fiyatı 110 dolarken üst üste zamlar yapmış, petrol 60 dolara gerileyince aynı düşüşü pompaya yansıtmamıştı. Ama şimdi 75 dolara çıkmasını hemen yansıttı. Tabii motorin fiyatlarındaki artışın enflasyona yansımasını da göreceğiz. TÜİK'e rağmen tarımsal üretim ve lojistikteki fiyat artışı katlayan bir etki yapacak. İktidar enflasyonu durduramıyor ama adalet için yürümek isteyen hukukçuları polis zoruyla durduruyor. Keşke polis zoru ile enflasyonu da durdurabilselerdi ama işler öyle yürümüyor. Polis zoru ile yabancı sermaye de gelmiyor. Tam aksine, siz adaletin önünü kestikçe yabancı sermayenin ve yatırımcının da önünü kesiyor, mecburen kara paranın ve illegalitenin önünü açıyorsunuz. Bunu hala görememiş olmaları siyasi ve idari körlüğün zirvesine yaklaştıklarını gösteriyor.

"AHMET ÖZER İLE DÜN YAN YANA AVUKAT ODALARINDAYDIK"

Sevdiğiniz insanlardan uzak olmak dışında tek sorun yalnızlık. Ortak alan yok. Kimse kimseyi görmüyor. Diğer tutuklular ile tek karşılaştığımız yer ya görüşe ya da avukata giderken koridorda karşılaşmak veya avukat görüş odalarında camdan görmek. Selam vermek dışında konuşmak, hele hele el sıkışmak falan söz konusu değil. Şu ana kadar Şişli, Büyükçekmece, Beşiktaş, Gaziosmanpaşa, Esenyurt Belediye Başkanlarını ve bazı bürokratları gördüm. Uzaktan selamlaşıp "geçmiş olsun" dedik. En kıdemli Ahmet Özer ile dün yan yana avukat odalarındaydık. Bağıra bağıra sesini duyurmaya çalışarak tavsiyelerde bulundu. Burada yakında İBB meclisi toplansa en kıdemli üye olarak meclise başkanlık edecek.

Lafı fazla uzatmayayım. Herkese selam söyle. Yorumlayamamamı bile bir milyondan fazla izleyen değerli izleyicimize sevgi ve minnetlerimi ilet. Dün de dediğim gibi, pırıl pırıl gençler bu ülkeye sahip çıkarken biz boş duramayız. Tuzun kuru diye bir kenarda duranın tuzu da gün gelir ıslanır. Bir ülkemiz, gençlerimizin bir geleceği var. İkisine de sahip çıkmalıyız. İkisi de çok değerli, o yüzden bedeli yüksek.

CÜBBELİ AHMET'E YANIT

Cübbeli Ahmet lakabıyla bilinen Ahmet Mahmut Ünlü geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından dikkat çekici bir paylaşım yaptı.

Gazeteci Fatih Altaylı'nın tutuklanarak cezaevine gönderilmesinin ardından birçok ismin adını sayan Cübbeli paylaşımında, "Ne hikmetse, başlarına bela gelecek ve hapse girecek olanlar önce bizim caminin avlusuna işiyorlar. Ondan sonra belayı buluyorlar. Buna misal olarak Ali Kalkancı’yı, Çevik Bir’i, Tuncay Özkan’ı, Ebu Hanzala’yı, Ebu Haris’i, Alparslan Kuytul’u, Fatih Nurullah’ı, Adnan Oktar’ı, Merdan Yanardağ’ı, Hüsnü Mahalli’yi, Barış Pehlivan’ı, Murat Ağırel’i, Muhittin Palazoğlu'nu, Ekrem İmamoğlu’nu, Ümit Özdağ'ı, İsmail Saymaz’ı sayabiliriz son halka olarak da Fatih Altaylı bu silsileye eklendi" ifadelerini kullanmıştı.

Cübbeli Ahmet'in kısa sürede gündem olan sözlerine yanıt Silivri'de tutuklu bulunan Fatih Altaylı'dan geldi.

Medyascope'tan Ruşen Çakır'a konuşan Altaylı şunları söyledi:

"Duymadım ama anlattılar. Cübbeli son olarak beni aradığında kızı için bir saat için aracılık istemişti. En ünlü ve en pahalı bir İsviçre markasının, pırlanta kaplı bir modeliydi. Piyasa fiyatı çeyrek milyon dolar. Herhalde saati alamadığı için kızmıştır. Eğer nefesi dediği kadar kuvvetli ise önce kendisine şifa versin. Ölüm korkusu ile hastane hastane geziyor. Galiba bedduası tutuyor ama duası kabul olmuyor."

Kaynak: Medyatava Haber Merkezi
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin