DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisini grup toplantısında Türkiye gündemini değerlendirdi.
"Son zamanlarda Ortadoğu’da üç temel nokta ortaya çıkıyor. Küresel güçlerin bölgedeki etkisinin yarattığı sert dalgalanmalar, bölgesel güçlerin kendi içlerindeki çekişmeleri ve halkın temsil edilme krizi. Bölgedeki birçok karmaşık sorunun çözümünde kilit bir rol oynayan Kürt jeopolitiği Ortadoğu’nun labirentinde bir çıkış kapısıdır" ifadesini kullanan Hatimoğulları, "Bu kapıyı görmezden gelenler bu labirentte kaybolmaya mahkumdur. Bu nedenle Türkiye, Suriye, Irak, İran başta olmak üzere bölgenin tamamı için Kürt realitesinin önemi tarihsel olarak bir kez daha karşımıza çıkmıştır. Türkiye’nin tarihsel geçmişi ve jeostratejik konumu, bölgedeki rolünün daha kritik bir eşiğe taşımıştır. Türkiye’nin artık taraf olmaktan çıkıp sorunları çözen ve bölge barışı için arabulucu/ öncü rol üstlenmesi çok önemlidir, acildir, elzemdir. Bölgenin buna çok ihtiyacı var." dedi.
İktidara seslenen Hatimoğulları bir öneride bulundu ve "Örneğin, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’yi ziyaret etmesi, oradan gelen yönetimlerin Ankara’da ya da Rojava’da ağırlanması barış sürecinin daha sağlıklı adımlarla ilerlemesine büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu sadece Türk ve Kürt’ün barışı ya da sadece Türkiye’nin iç barışı için değil -altını bir kez daha çiziyoruz- atılacak bu adımlar Türkiye’nin bölgenin barışına sağlayacağı büyük katkılar bölgenin barışında oynayacağı öncü role çok büyük katkılar sağlayacaktır. Bakın askeri ve güvenlik odaklı yaklaşımları aşarak ekonomik işbirliği, sosyal, kültürel bir etkileşimin yaşanabildiği, diplomatik ilişkilerin güçlü bir biçimde yaşam bulduğu bir ilişki biçimi elbette ki Türkiye'yi bahsettiğimiz konuma hızlı bir biçimde taşıyacaktır." diye konuştu.
İKTİDAR ADIM ATMALI
"Süreci doğru anlamak, hakikatleri cesaretle dillendirmek, tepkisellik yerine bu ruh haline takılmaksızın sakince bu süreci ele almak ve ne yapmak gerektiğini ortaya koymak gerekiyor" diyen Tülay Hatimoğulları, "Hem iktidar çeperinde hem de muhalefetin bir kısmında bu sürecin hacmi tam anlamıyla kavranabilmiş değildir ne yazık ki. İnsanların arasında sürece dair bir ruh hali karmaşası yaşanıyor. İktidarın pratiklerine söylemlerine bakınca 'bu sürece neden güvenelim?' sorusu halkta soruluyor. Yine bu süreci çok olumlu karşılayan 'hayırlı olsun Türkiye'de yepyeni bir sayfa açılıyor' diyenler de bu gelişmelere dönüp baktığında aynı soruyu soru. Bu soruyu milyonlarca yurttaşımız soruyor. Niye? Çünkü olanları izliyorlar. Yeterince adım atılmadığını görüyorlar ve milyonlar Godoy'u bekler gibi bu topraklarda barışı bekliyor şu an." dedi ve şöyle konuştu:
"Bu beklemeci durumun birinci sorumlusu ve bu konuda adım atması gereken iktidardır. Biz bunu her fırsatta vurguladık. Burada bir kez daha vurgulamak istiyoruz. İktidar mutlaka bazı adımları atmalıdır ve bu konuda siyaset kurumuna elbette çok büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Ayırım gözetmeksizin bu sürecin toplumsallaşması bir mecburiyettir. Toplumsallaşmasının sağlanmasına siyaset öncülük etmelidir. Bir ayırım yapmama konusundaki vurgunun altını özel olarak çiziyorum. Çünkü bu dönemde bizim muhalefetiyle iktidarıyla her kesimden insanın hem siyasal öznelerin hem toplumsal öznelerin bu süreçte hemhal olarak barışın inşası konusunda ortak adım atması en geniş yelpazedeki toplumsal mutabakatın oluşması çok önemlidir. Bu bu öneme binaen olumlu adımların atılması mutlak toplumda bir güvensizlik oluşuyor."
KOVİD YASASI İÇİN ÇAĞRI
Hatimoğulları infaz paketi için de konuştu ve şöyle dedi:
Bakın biz barışı konuşurken, bu konuda birçok yasamanın yasama faaliyetinin barışa hizmet eder bir şekilde olmasını beklerken ne yazık ki bugün görüşülmeye başlanacağını düşündüğümüz yargı paketinde Kovid Yasası'nın çıkacağına dair bilgiler paylaşıldığı halde son anda bunu iktidar geri çekti. İşte bu nedenle insanlarda güvensizlik dediğimiz olay gittikçe artıyor. Sürecin hukuki altyapısının kurulmamasının yarattığı güvensizlik varken bizler barış ortamını nasıl inşa edeceğiz? Bu çok büyük bir soru olarak durmuyor mu karşımızda? Bakın on binlerce mahpus bayramı evinde geçirmek için hayal kurdu. Aileleri burada şimdi bu salonda. Onlar kendi yakınlarıyla bir bayramı kutlayacaklarını bekliyorlardı. Bunun hayalini kurdular ve insanların hayallerini kursaklarında bıraktılar. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Milyonların umudu AKP'nin kaygılarına kurban edilmemelidir. Bu toplumun kaygısı bütün siyasi partilerin kaygılarından daha önemlidir. 86 milyon yurttaşımızın kaygısı ortak kaygılarımız bir siyasi partiyi aşar, aşmalıdır da. Bu sürecin siyasal, sosyal ve psikolojik eşitlere ihtiyacı olduğunu sürekli söyledik.
KAYYUM YASASI DERHAL...
Mesela bakın Anayasa Mahkemesi'nin önünde tarihi bir fırsat duruyor. İdare Mahkemesinin Anayasa'ya aykırılık iddiasıyla AYM'ye gönderdiği kayyum yasası derhal lağvedilebilir. Sürecin önü bu şekilde açılabilir. Bu konulara yaklaşım pozitif olmak durumundadır. Sürecin ciddiyetini, sürecin geri dönülmezliğini göstermek için güçlü, sembolik adımlara ihtiyaç vardır. Bu adımlardan biri Kovid Yasası'ydı, infaz paketinin genişletilmesiydi ama bunlar olmadı. Fakat önümüzde hala Genel Kurul'a gelecek ya bu yasa. Önümüzde hala bir fırsat var. Buradan mağdur ailelerle birlikte biz bu kürsüden çağrımızı yine diyoruz. Hala bir fırsatımız var ve bu fırsatı değerlendirelim. Kovid Yasası'nı hep birlikte oy birliğiyle parlamentodan geçirmek zorundayız.
İNFAZ DÜZENLEMESİ İÇİN ÇAĞRI
En güncel durum olan bu infaz düzenlemesinde sağlıklı bir karar alınması bizlerin genel anlamda barışa ilişkin olan toplumun psikolojisi bakımından önemli katkılar sunacağını unutmayalım. DEM Parti olarak görüşmeler başladığı ilk andan itibaren komisyon aşamasında da vekillerimiz sabaha kadar çalışarak taleplerimizi tek tek sıraladı. Ben onları sizlerin huzurunda bir kez daha Türkiye'deki bütün yurttaşlarımız bilsin diye bir kez daha burada tekrarlayacağım.
Arkadaşlarımızın, partimizin talebi net olarak şuydu. Kovid Yasası'nda istisna tutulan tüm suçları kapsayacak şekilde bu yasa yeniden düzenlenmelidir. TMK'deki koşullu salıverme yasakları kaldırılmalıdır. Yaşlı mahpusların konutta infazları TMK'ya eklenmelidir. Hasta mahpusların tahliyesine engel olan toplum güvenliği bakımından tehlikelilik şartı kaldırılmalıdır. Ağırlaştırılmış müebbetleri her düzenlemenin istisnası olma halinden çıkarılmalıdır. İnfaz düzenlemesine ilişkin taleplerimiz lütuf değil. Bu bir gereklilik, bu bir insan hakkı. Bu barış sürecinin ruhuna uygun bir temel insan hakkıdır. Bu yasa taslağı Genel Kurul'a gelecek bir kez daha altını çizmek istiyorum ve çağrımızı iktidar partisine buradan bir kez daha yöneltmek istiyorum. Hala saatler kalan bizler bu bayrama çifte bayram şeklinde geçmesini sağlayabiliriz. Gelin Kovid Yasası'nı ekleyelim, oy birliğiyle geçirelim.
Hapishanede tutsak bulunan bütün yoldaşlarımıza, buradan ismini zikredemeyeceğim devrimci, sosyalist, yurtsever siyasetçiye, seçilmişe, aydına, yazara, gazeteciye, sevgili Can Atalay, Çiğdem Mater, Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Ekrem İmamoğlu, Ahmet Özer, Bekir Kaya, Ayşe Gökhan, Leyla Güven, Semra Güzel, Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'a hepsine selam ve sevgilerimizi iletiyoruz.
İBB OPERASYONLARINI ELEŞTİRDİ
Anayasa tartışmaları bir kez daha gündeme gelmiş durumda ve biz sonda söyleyeceğimizi başta söylemek istiyorum. Anayasa tartışmalarını herhangi bir tabuya veya tıkayıcı tartışmalara kurban etmemek lazım. Anayasa için yeni bir anayasa diyorsa anayasa gerçekten yeni olmalıdır. Vesayet rejiminden kurtulmuş sivil bir anayasa diyorsa her türlü vesayet rejiminden kurtulmuş gerçekten sivil bir anayasa olmalı. Demokratik diyorsa gerçekten demokratik bir anayasa olmalı. Mesela bakın süreç nasıl akıyor? Muhalefet belediyelerine operasyonlar yapılıyor. Daha birkaç gün önce tekrar bir operasyon gerçekleşti. Bu operasyonlar demokrasiye hizmet etmiyor. Bu operasyonlar antidemokratik ortama hizmet ediyor. Toplumu kutuplaştırıyor ve katılaştırıyor. Mesela bir anayasa yapım sürecinden bahsedilecekse bunlardan vazgeçilmelidir.
Anayasa yapım sürecinin sağlıklı sürdürülebilmesi için siyasi iklimin yumuşatılması ve yol temizliği şarttır. Bu konuda ana sorumluluk iktidardadır. Toptancı yaklaşımlardan çıkarak herkesi sürece katacak bir yol temizliğine ihtiyaç var. Bu anlamda Sayın Bahçeli'nin 'yeni bir kimlik ve kardeşlik asrı' vurgusu önemlidir. En geniş toplumsal mütabakat, demokratik anayasa yapım sürecinin ruhunu vazgeçilmezlerindendir. Yine Sayın Özgür Özel'in ifade ettiği üzere, ana dilde eğitim ve kapsayıcı bir vatandaşlık tanımının da desteklendiği bir çözüm sunabilmelidir yeni toplumsal sözleşme. Anayasa bir toplumun eşit yurttaşlık hakkı temelindeki bütün haklarının ve hukukunun tesis edilmesi demektir. Ruhu ancak böyle şekillenirse gerçekten yeni ve gerçekten demokratik bir anayasa olur. İç barışı tesis etmek, tahkim etmek, eşit kardeşlik hukukunu, adaleti ve adaleti ve özgürlükleri tesis etmekle mümkündür. Bunun yolu budur. Başka da bir yol gerçekten yoktur.
İZMİR'DEKİ GREV
İşçinin, emekçinin, çalışanın ücreti mutlaka arttırılmalıdır. Genel İş Sendikası'na üye yaklaşık 23 bin kişinin başlattığı grev İzmir'de. İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraklerindeki işçilerin hakları acilen verilmelidir. İnsani talepleri karşılanmalıdır. Onların talebi eşit işe eşit ücret ve bu talep acilen karşılanmalıdır. İşçiler alanlarda eylemlerde ben buradan İzmir'deki işçi kardeşlerime sesleniyorum. İzmirli işçi kardeşim, DEM Parti olarak bizler hem parlamentoda bu kürsülerde sizlerin hakkını savunmaya devam edeceğiz. Yanınızda olmaya devam edeceğiz. Hem de alanlarda, meydanlarda sizlerin yürüttüğü direnişin yanında, grev meydanlarında sizlerle birlikte olmaya devam edeceğiz. Direnişinizi de burada selamlıyoruz.