DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan'dan 'yeni Anayasa' çağrısı: Demokratik Ulus Mutabakatı çerçevesinde ülkenin gelecek yüzyılını birlikte kuralım

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, dün gerçekleşen İmralı ziyaretini hatırlatıp iktidar ve muhalefete seslendi “Türkiye siyaseti artık normalleşmeli, barış süreci ivme kazanmalı” dedi. Bakırhan yeni bir anayasa çağrısında da bulundu “Gelin, 23 Nisan’ın yapıcı ve ortaklaştırıcı ruhunu yeniden canlandıralım. Demokratik Ulus Mutabakatı çerçevesinde, eşit ve adil bir demokratik anayasa ile bu ülkenin gelecek yüzyılını birlikte kuralım” diye konuştu.

Google Haberlere Abone ol
DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan'dan 'yeni Anayasa' çağrısı: Demokratik Ulus Mutabakatı çerçevesinde ülkenin gelecek yüzyılını birlikte kuralım

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. 4'üncü İmralı ziyaretine değinen Bakırhan iktidar ve muhalefete seslendi. “Türkiye siyaseti artık normalleşmeli, barış süreci ivme kazanmalı” dedi.

Bakırhan: “Sayın Öcalan önümüzdeki haftalarda 'sürece ivme kazandıracak gelişmelerin yaşanmasının herkesin ortak beklentisi olduğunu' dile getirdi” diye konuştu.

Abdullah Öcalan’ın “Gelecek yüzyılı kaybetmeyelim” sözünü hatırlatan Bakırhan, "Gelin, 23 Nisan’ın yapıcı ve ortaklaştırıcı ruhunu yeniden canlandıralım. Demokratik Ulus Mutabakatı çerçevesinde, eşit ve adil bir demokratik anayasa ile bu ülkenin gelecek yüzyılını birlikte kuralım. Farklılıklarımızla bir arada, ortak yurttaşlıkta, eşitlik temelinde yaşamayı mümkün kılalım" çağrısında bulundu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, büyük bir kalp operasyonu geçiren ve yoğun bakımdaki tedavisi 7. güne giren Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder için gösterilen geniş çaplı toplumsal dayanışmayı “barışın hâlâ ne kadar güçlü bir toplumsal ihtiyaç olduğunu” gösteren bir işaret olduğunu söyledi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın konuşmasından öne çıkan satırbaşları şöyle:

"Geçtiğimiz hafta hepimizi derinden sarsan bir gelişme yaşandı. Meclis Başkanvekilimiz, aynı zamanda İmralı heyeti üyesi ve barış mücadelesinin emektarlarından Sırrı Süreyya Önder ağır bir kalp krizi geçirdi. Uzun süredir kalp başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarıyla mücadele eden Sırrı arkadaşımız, hastanede zorlu bir tedavi sürecinden geçiyor. Bugün itibarıyla hem hastaneden yapılan açıklamalara hem de hastanede bulunan arkadaşlarımızın aktardığı bilgilere göre durumu hâlâ “kritik ama istikrarlı” ve büyük bir dirençle mücadele ediyor.

Bu süreçte geçmiş olsun dileklerini ileten ve desteğini esirgemeyen Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’a teşekkür ediyorum. Aynı şekilde, ana muhalefet partisi genel başkanına, siyasi parti liderlerine, bileşenlerimize ve ittifak güçlerimize de ilk andan itibaren gösterdikleri dayanışma için içten şükranlarımızı sunuyoruz. Başta Sayın Mesud Barzani olmak üzere, yurtdışından geçmiş olsun mesajlarını ileten tüm siyasi liderlere de teşekkür etmek istiyorum.

Ayrıca aydınlar, sanatçılar, yazarlar, akademisyenler, emek ve meslek örgütleri, sendikalar, kurumlar, kuruluşlar ve bireyler bizlerle temasa geçerek desteklerini ifade ettiler. Gösterilen bu geniş çaplı dayanışma için minnettarız. Elbette hastane doktorlarına ve tüm sağlık çalışanlarına da özverili çabaları için sonsuz teşekkür ediyoruz.

Milyonlarca insan onun sağlığını, kendi sağlığı gibi hissetti. Bu dayanışmanın içinde berrak bir umut var. Bu dayanışma, barışa güçlü bir refakati de içinde taşıyor. Çünkü biliyoruz ki barış, aynı zamanda sağlıktır; barış, bir toplumun iyileşmesidir. Barış, toplumsal şifadır.

Bu ülkenin her karışında, her köyünde, her şehrinde barış uğruna verilmiş bir bedel vardır. Takvim yaprakları yitirdiklerimizin tarihleriyle dolu. Biz istiyoruz ki artık bu takvimlerde barışın tarihi yazılsın. Dilediğimiz şifa yalnızca bir kalbin iyileşmesi değil; çatışmaların ürettiği tüm hastalıkların, tüm kutuplaşmaların da iyileşmesidir.

Barışın şifası önce Sırrı’ya, sonra bütün ülkeye yayılsın. Umut büyüsün, yaşam büyüsün.

Bildiğiniz gibi, hem dünyada hem de bölgemizde fırtınalı bir dönemden geçiyoruz. Küresel dengeler altüst olmuş durumda; büyük güçler arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. Böyle bir dünyada, hala iç barışını kuramamış, siyasetini normalleştirememiş ve hukukun işlemediği bir ülkenin ayakta kalması mümkün müdür? Ayağını yere sağlam basamayan bir ülke bu fırtınada savrulur. İşte tam da bu nedenle, bugün Türkiye için barış ve demokratik toplum süreci yalnızca bir siyasi tercih değil; hayati bir zorunluluktur. Bu süreç Türkiye’nin önündeki en büyük şans, en büyük fırsattır.

Çünkü çok net görüyoruz ki iç barışını sağlamış bir Türkiye, 85 milyon insanıyla bu fırtınalara hazır olur. Büyük şair Shakespeare, ilk oyununda şöyle der, ‘İnsan ilişkilerinde gelgitler vardır. En yüksek dalgayı doğru zamanda yakalayan, başarıya ulaşır.’ Biz de diyoruz ki, içinden geçtiğimiz bu barış süreci, işte tam da böylesi bir yüksek dalgadır. Doğru zamanda yakalarsak bu ülkenin kaderi değiştiririz. Ama ıskalarsak, 85 milyon olarak en başta ekonomisinden demokrasisine kadar ceremesini çekmek zorunda kalırız. Unutmayalım, barış gecikirse, ekmek küçülür. Özgürlük daralır. Umudun maliyeti artar.

Dün heyetimiz Sayın Öcalan'la görüşmek için İmralı adasına gitti. Verimli önemli değerli bir görüşme gerçekleştirdiler elbette görüşmenin önemli bir bölümü sevgili Sırrı Süreyya önder'in sağlık durumu olmuştur. Sayın Öcalan geçmiş olsun dileklerine iletmiştir çok önemli bir aktör olduğu için üzüntülerini belirtmiştir. Ancak yürütmekte olan ve ivme kazanması gereken çözüm tartışmaları ile sürecin genel değerlendirmesi de aynı şekilde ele alınmıştır. Bu kapsamda sayın Öcalan'ın yüksek bir tempoyla büyük bir moralle çalışmalarını sürdürdüğünü arkadaşlarımız bize ilettiler. Sayın Öcalan önümüzdeki haftalarda 'sürece ivme kazandıracak gelişmelerin yaşanmasının herkesin ortak beklentisi olduğunu' dile getirmiştir. Yani o da süreçten umutlu o da önümüzdeki günlerde bu sürecin büyük bir ivme kazanacağını düşünüyor. Sayın Öcalan da çalışmalarını bu kapsamda yaptığını arkadaşlarımız bizlere aktarmıştır. Yapılan görüşme ile ilgili kurullarımız değerlendirilecek ardından kamuoyuyla bu görüşme ile ilgili bir açıklama yapılacaktır.

DİREKSIYON 85 MİLYONUN ORTAK GELECEĞİ İÇİN ÇEVİRMELİ

İçimizden geçtiğimiz bu dönemde iki büyük adım şarttır. Birincisi sağlam bir hukuki zemin ikincisi güçlü bir siyasi irade gerekiyor. Bu nedenle önümüzdeki günlerde zaten grup başkan vekillerimiz adalet bakanı ile bir araya gelecekler. Sadece adalet bakanı ile değil aynı zamanda meclis başkanı da dahil olmak üzere mecliste grubu bulunan siyasi partilerle de temaslarımızı sürdüreceğiz bir araya geleceğiz. Ben parça olarak barış ve demokratik çözüm için üzerimize düşen sorumluluğu emin olun yerine getirmek için 7/24 saat bir çalışma içerisindeyiz. Buradan iktidar ve muhalefete de sesleniyoruz. Türkiye siyaseti artık normalleşmeli, barış süreci ivme kazanmalı ve devlet demokrasiye duyarlı bir hale gelmelidir. Başta infaz kanununda ve cezada adalet olmak üzere yasal düzenlemelerin yapılması, hasta tutsaklardan tutalım siyasi nedenlerle cezaevinde tutulanlara kadar cezaevlerinin boşalması Türkiye'ye nefes aldıracaktır. Bunun önüne hep birlikte açalım diyoruz. İktidar da içeride ve dışarıda büyüyen tehlikeleri görmek ve kalmayıp gidişatı gidişata yön vermeli inceltip almalıdır. Direksiyonu 85 milyonun ortak geleceği için çevirmelidir. Bizler ortak ve demokratik yaşama örmeye hazırız sadece elimizi değil gövdemizi de taşın altına koymaya hazır olduğunuzu belirtmek istiyorum. Yol yokuş, hava sert. Ama şimdi rotayı halkın selametine kırma zamanıdır. İktidar da bu konuda artık inisiyatif almalıdır.

SÜREÇ GELECEK YÜZYILI DA BELİRLEYECEK

Bizler ortak ve demokratik yaşamı örmeye hazırız. Yalnızca elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isteriz. Bu kürsüden bir süredir, Sayın Abdullah Öcalan’ın büyük emeklerle inşa ettiği Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü bu süreç yalnızca bugünü değil, gelecek yüzyılı da belirleyecek kadar tarihsel bir öneme sahiptir.

YENİ ANAYASA ÇAĞRISI

Yarın 23 Nisan, tam 105 yıl önce bu topraklarda yaşayan halklar el ele vererek bu Cumhuriyeti kurdular. Gelin, 23 Nisan’ın yapıcı ve ortaklaştırıcı ruhunu yeniden canlandıralım. Demokratik Ulus Mutabakatı çerçevesinde, eşit ve adil bir demokratik anayasa ile bu ülkenin gelecek yüzyılını birlikte inşa edelim. Bu farklılıkların büyük bir çoğunluğu Kurucu Meclis’te yer aldı. Kurucu Meclis tamamı olmasa da birçok kimliği tereddütsüzce o kürsüye taşımıştı ama bu ortak hikaye belli bir süre sonra 24'te akamete uğratıldı. Birlikte mücadele eden ve kurucu Meclis’te yer alan halklar ve inançlar özgür yaşamı maalesef sahip olamadılar. İşte sorunların tam olarak burada başladı. 1915'te Ermenilerle başlayan inkar 100 yılda bu topraklarda yaşayan her halka, kültüre, inanca yaşatılmaya çalışıldı. Tarih hayatın öğretmenidir. Umarım bu sefer sonu olur hepimiz dersler alırız. Biz bu çağrının gerekliliklerini yapmaya hazırız gündelik siyasi çıkarlardan ve dar hesaplardan kurtulmalıyız. Biz Kürtler, emekçiler, ezilenler olarak bu ülkeyi ve coğrafyayı seviyoruz. Bu ülkede bu coğrafyada yaşayan 72 milleti, inancı da seviyoruz. Biz barışa varız, bu ülkeyi demokratik zemine çekmeye varız, biz barışa hazırız.''

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin