Ecevit Kılıç 'Yeni Derin Devlet' kitabını Sayım Çınar'a anlattı: Tek amacım geleceğe ipucu bırakmak

Araştırmacı gazetecilik denildiğinde akla gelen birkaç isimden biri olan Ecevit Kılıç’ın yeni kitabı “Yeni Derin Devlet” geçtiğimiz günlerde Doğan Kitap’tan çıktı.

Kitap güvenlik bürokrasisinde farklı çizgileriyle dikkat çeken bir grup devlet görevlisinin "PKK’yı Dağdan İndirme Projesi”ni 2005 yılında hayata geçirmesi ile aynı dönemde ortaya çıkan ve bu projenin başarısız olması için var gücüyle çalışan devlet içindeki derin gücü anlatıyor. Kılıç ile hayli yankı uyandıran “Yeni Derin Devlet”in içeriğini, yankılarını ve nasıl bir yazım sürecinde geçtiğinin yanı sıra gazeteciliği de konuştuk.

Sayım ÇINAR / sayimcinar@gmail.com

'Tek amacım geleceğe ipucu bırakmak'

Daha önce Kirli Kramponlar, Özel Darp Dairesi ve JİTEM isimli kitaplarınla dikkat çekmiştin. 10 yıl sonra yeni kitap yazdın. Doğan Kitap’tan çıktı. İsmi ise “Yeni Derin Devlet.” Bu kitabı yazarken ciddi bir dönemden de geçtiğini düşünüyorum.

Gerçekten de 10 yıl uzun bir süre. Hatta 10 yıldan da fazla bir zaman söz konusu. İlk kitabım Kirli Kramponlar çıktığında çocuk yaşta sayılırdım. Yanılmıyorsam 25 yaşındaydım. Diğer kitaplar da belli aralıklarla peş peşe geldi. Bu dönemde de hep aynı soruyu duydum. “Yeni kitap ne zaman?” diye. Bu dönemde kitap yazmamamın nedeni aslında bilinçli bir tercihti. Televizyon dünyasında olmayı, belgesel üretmeye yoğunlaştım. Diğer bir neden de;  bir taraftan da akademi ile uğraştım. Doktora hayli bir zaman aldı. Ama bütün bu zaman içinde aslında okumalar ve çalışmalarım hep Kürt sorunu ve bu sorunun çözüm arayışlarıyla ilgili oldu. Deyim yerindeyse bu 10 yılda bütün zihin birikimi bu sorunla ve çözüm arayışlarıyla ilgili oldu.  Zaten doktora çalışmam da aynı konuyla ilişkili. 

Kitabın konu aldığı “PKK’yı Dağdan İndirme Projesi”ni devlet 2005’te başlatıyor. Ve bu projenin başarılı olmaması için çalışan bir derin güç var. Ne oldu da bugünlere geldik?  Barış dönemini başarılı bir şekilde geçiremedik?

Aslında Turgut Özal’dan itibaren Kürt sorununu çözme ve teröre son verme arayışları neredeyse tüm liderlerin gündeminde oldu. Bülent Ecevit’in de, Necmettin Erbakan’ın da, Süleyman Demirel’in ve en son da Recep Tayyip Erdoğan’ın da gündemindeydi.  Ama ilk defa çok detaylı ve kapsamlı bir proje hazırlanıyor 2005’te.  Ve daha önceki çözüm arayışlarındaki gibi dolaylı değil, örgüt ile yani PKK’yla doğrudan temas, yüz yüze görüşme ile bu işin çözülebileceğine kanaat getiriliyor. Öyle de yapılıyor. Ama devletin karşısına burada, devlet içindeki başka bir güç çıkıyor. Yani derin devlet.  Kitap tam da bunu anlatıyor. Yani devlet “PKK’yı Dağdan İndirme Projesi”ni hayata geçirmeye çalışırken, bunu engellemeye çalışan yeni derin devletin kovalamacasını anlatıyor. Tam sekiz yıl sürüyor bu. Projenin başarısız olmasının nedeni de devlet içindeki derin gücün yaptığı operasyonlar. Daha sonra iki yıl süren Çözüm Süreci geldi. Oradan da bugünlere. Ama Çözüm Süreci’nin başarısız olmasının asıl kaynağı da 2005-2013 yılları arasında yaşananlardır. O dönemde yaşanan kırılmaların telafi edilmemesi hatta bunlarla yüzleşilmemesi nedeniyle PKK dağdan irdirilemedi.

'Kitap gazeteciliği diye bir şey var ya tam da onu hedefledim'

Bu kitabı yazarken neyi hedefledin? Seni kimler okuyacak? Sonuçta söz konusu kitabın konusu hem derin devlet hem de Kürt sorunu olunca reaksiyonlar da farklı oluyordur. Yurtdışında da bilinen, kitapları hakkında yazılar çıkan bir gazetecisin. Nereye koyuyorsun kendini?

Bu kitapla amacım geleceğe ipuçları bırakmak. Kürt sorunun neden çözülemediğine ve nasıl çözülebileceğine ilişkin. Bununla beraber PKK’nın nasıl silah bırakıp dağdan indirilebileceğine ipucu bırakmak. Zaten gazetecilik yaşamamım boyunca da Kürt sorununun kendisinden çok bu meselinin çözümüyle ilgili oldum hep. Katkıda bulunmaya çalıştım. Hatta burada kendime eleştirim var. Çünkü yeri geldiğinde bu katkı çabası, gazeteciliğimin bile önüne geçti. Bu da beraberinde sorunlar getirmedi değil. Kitap aslında politik olarak her kesime hitap ediyor. Gerçekten kitapta gazetecilik yapmaya çalıştım. Kitap gazeteciliği diye bir şey var ya tam da onu hedefledim. Kitap asla bir tarafa angaje değil. O nedenle herkes okuyabilir. Her politik kesim kendine yönelik eleştiriler bulabilir kitapta ama hakkaniyetli olarak. Sorunun “Kendini nereye koyuyorsun” bölümüne gelince aslında sadece gazeteciliğe koyuyorum. Sadece gazetecilik yapmaya çalışıyorum. Kitapla da, belgeselle de, haberle de bunu yapıyorum.

Kitapta alıntı yaptığın, kaynaklarından veya yazılarından yararlandığın gazeteci ve yazarlar hakkında küçük küçük pencereler açıyorsun. Genel olarak kitapları veya yazılarla meselelere nasıl katkı sunduklarıyla ilgili.

Evet, Ertuğrul Özkök, Cengiz Çandar, Yıldıray Oğur, Cuma Çiçek, Kemal Göktaş gibi gazeteci ve yazarlar var. Örneğin “PKK’yı Dağdan İndirme Projesi”yle ilgili ilk detayları tam da o günlerde Ertuğrul Özkök yazıyor. Ve bu projeyi hayata geçirmeye çalışan güvenlik ve istihbarat bürokrasisindeki isimler hakkında detaylar veriyor yeri geldiğinde. Bunlar rutin gazetecilik içinde tek tek bir anlam ifade etmiyor olabilir. Ama bütün olarak bakıldığında çok değerli. Çünkü Özkök’ün projenin önünü açmaya çalıştığını anlıyorsunuz. Projeyi hayata geçirmeye çalışanların önündeki engellerin kalkmasına destek atıyor. Deyim yerindeyse nefes aldırıyor. Çünkü ülkenin yararına görüyor. Diğer taraftan Cengiz Çandar’ın çalışmaları baştacı. Kürt meselesi ve çeperindeki sorunların çözümüne katkısı hem entelektüel olarak çok değerle hem de doğrudan bir aktör aslında Cengiz Çandar. Yıldıray Oğur da çözüm arayışlarını hedef alan operasyonların perde arkasını mümkün oldukça aralamaya çalıştı hep.

Kitapta bir Oslo bölümü var. Oslo’da yapılan görüşmeler. Nasıl detaylara ulaştın o görüşmelerle ilgili?

Oslo görüşmeleri aslında Kürt sorununun çözüm arayışları arasında bugüne kadar yapılan en ciddi çabalardan biri. Aslında proje Türkiye’de başlıyor. Daha doğrusu görüşmeler Türkiye’de başlıyor. Yani devlet heyeti ile örgüt arasında. Ama derin devlet dediğimiz güç bu görüşmeleri takibe alıyor. Görüşmelere katılan isimler hakkında itirafçı ve gizli tanıkların ifadelerine dayanılarak peş peşe davalar açılıyor. Operasyonlar düzenleniyor. Bunun üzerine kesiliyor görüşmeler. Sonrasında görüşmeler Oslo’da başlıyor. Oslo da aslında “PKK’yı Dağdan İndirme” projesinin devamı. 3 Eylül 2008’de başlıyor. İlk görüşme o gün yapılıyor. Nereyse üç yıla yakın sürüyor. Görüşmeler sadece Oslo’da olmuyor zaman zaman Brüksel’de de yapılıyor. Taraflar her seferinde aynı masa etrafında günlerce toplantı yapıyor. Amaç Türkiye’nin en büyük sorununa son vermek.

Derin devlet de tam bu dönemde hamleler yapıyor.  Her dönem derin devlet var mı?

Evet, yeni derin devletin asıl hedefi de o masa oluyor zaten. Oslo masasını dağıtmak istiyor. Masada ne konuşulduğunun peşine düşüyor. Brüksel polisine bile operasyon yaptırılıyor. Sızan ve bir dönem büyük ses getiren Oslo görüşmeleri bu operasyondan dolayı oldu.  Oslo masası dağılınca da bu kez bu görüşmeleri yapan devlet görevlilerinin peşine düşüyor derin devlet. Meşhur 7 Şubat MİT krizi bunun sonucunda geldi. Her dönem devletin derinliklerinde bir güç var demek yanlış olmaz. Özellikle 1950’lerden bugüne kadar. Özel Harp Dairesi’nden JİTEM’e kadar. 15 Temmuz darbe girişimine de böyle okumak lazım.

Kitap bir belgesel tadında ilerliyor. Kitabı yazmak için nasıl bir süreçten geçtin?  Hummalı bir çalışma olduğu okunulduğunda anlaşılıyor. Yazma sürecinde ilginç bir şey yaşadın mı?

Aslında kitap 10 yılın birikimi. Çünkü bu zamanda en çok ilgilendiğim, okuma yaptığım, görüşmeler yaptığım konu Kürt meseli oldu. Daha doğrusu meseleyi çözme arayışlarının neden başarısız olduğu. Bir süre sonra kitabın konusu hafızanız veya çantanız haline geliyor. Ve bu bilgilerle oturup yazıyorsunuz.  Yok, yazma sürecinde başımdan ilginç bir şey geçmedi. Konu biraz çetrefilli evet ama başıma bir şey de gelmedi, başımdan bir şey de geçmedi.

'Ahmed Arif’li ilgili çok özel bir belgeselimiz var'

Ecevit Kılıç, “Yeni Derin Devlet”ten sonra ne yazacak?

Bu kitabın içeriği zaman olarak 2013’te bitiyor. Bu dönemin yansımaları ise devam ediyor. Kitapta 15 Temmuz darbe girişimine nasıl gelindiğini görüyorsunuz. Ya da siyasette bugün yaşananların tüm kodlarını kitap size veriyor. Ama 2015’ten başlayıp bugüne kadar gelen süreçte siyasetin ve devletin derinliklerinde yaşananları yazıyorum. Önemli bir ismin portresi etrafında.

Diğer taraftan belgesel hazırlıyorsun. Ekibinle beraber hazırladığın ve Yaşar Kemal’in hayatının bir kesitini anlatan “Zilli Kurt” festivallerde hayli ilgi gördü. Var mı yeni belgesel?

Ahmed Arif’li ilgili çok özel bir belgeselimiz var. Pandemi nedeniyle bekliyor. Çok özel görüntüler var. Ahmed Arif’in çıplak sesle okuduğu ve daha önce seslendirilmemiş şiirleri var. Yönetmenliğini Dilek Gül yapıyor. Bu kez senaristim. Muhtemelen sonbaharın sonunda Diyarbakır’da yapacağımız özel galayla seyirci karşısına çıkacak belgesel film. Belgesellerin kitap diline olağanüstü bir katkısı oldu. O dili kitaba taşıdım. Ama asıl bir film projem var. Kendi senaryom. Kısmet olursa önümüzdeki yıl onu çekmek istiyorum.

Miha Zajc kredisini tamamen tüketti Dünya ısınıyor, ons altın ise rekora koşuyor: 2400 İstanbul'da pazar günü bazı yollar trafiğe kapalı Zamanaşımına uğrayan hesaplarla ilgili yeni karar Sağanak İstanbul'u bugün fena vuracak Erden Timur, Zan Vipotnik için devrede