Victor Hugo'nun Hz. Muhammed şiiri Türkçe'ye çevrildi

Yazarın Hz. Muhammed için yazdığı dizelerin tam metni Türkçe'de.

Google Haberlere Abone ol
Victor Hugo'nun Hz. Muhammed şiiri Türkçe'ye çevrildi

Hazreti Muhammed'in doğumunun 1443'üncü yılının kutlandığı günlerde Fransalı düşünür ve yazar Victor Hugo'nun Hz. Muhammed için yazdığı dizeler Türkçe'ye çevrildi. 



Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yakup Yaşar, uzun araştırmalar sonrası orijinal metnin üzerinden tercüme ettiği 'Mahomet'in dizeleri Peygamber'in mütevazı yaşamından izler taşıyor. Hugo eserinde Hz. Muhammed'in ölmeden önceki son zamanlarını anlatıyor.



Victor Hugo, güçlü yapıtlarıyla 19'un yüzyıla damgasını vuran yazarlardan biri. Eserleri llirizm içeren Hugo, eserlerinde daha çok, aşk, baba şefkati, ölüm, insan yazgısı, özgürlük, yoksullara iyi davranma, emeğin kutsallığı, hayatın hüzün ve neşesi ile tüm evreni kuşatan Tanrı'nın varlığı gibi konulara yer vermişti.



Hugo'nun, 1855 yılında sürgündeyken yazmaya başladığı, insanlık tarihi ve gelişimini anlatan ve hala Fransa'nın gerçek anlamdaki tek destanı olarak kabul edilen, 'La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)' adlı eserinde Allah, İslam, Kur'an ayetleri ve Hz. Muhammed ile ilgili çok sayıda şiirinin olduğu yüz yıllardır biliniyor. Ancak, aynı eserin Brüksel'de 28 Eylül 1859 yılında yapılan ilk baskısında yer alan İslam ve İslam peygamberine dair 'Mahomet', diğer baskılarından çıkarılmıştı. Yüzyılın Efsanesi'nde de yer alan 'Mahomet'i Le Centre national de la recherche scientifique (Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi), ancak, Hugo'nun ölümünden yüzyıl sonra yani 1985 yılında yayınlamıştı. Bu yayınla birlikte Hristiyan dünyasında bir çok tartışmaya neden olan Hugo'nun Müslüman olduğu da tartışılmaya başlanmıştı.



Hugo'nun 'Mohamet'i nin orijinal metinlerini Le Centre national de la recherche scientifique 'den elde eden Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yakup Yaşa, uzun bir çalışma sonucu eseri Türkçe'ye çevirdi. Yakup Yaşa, "7 yıldır yaklaşık 400'e yakın Fransızca şiiri Türkçe'ye çevirdim. Uzun süredir Hugo'nun Hz. Muhammed'e yazdığı şiir üzerinde çalışıyordum. Fransa'da çeşitli üniversitelerde görev yapan edebiyatçı akademisyenlerle görüştüm. Hugo'nun şiirinin orijinalini bulup Türçe'ye çevirdim. Çeviriyi henüz bitirdim. Üniversitede üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Hugo şiirinde Hz. Muhammed'i o kadar güzel anlatıyor ki etkilenmemek mümkün değil. Bu anlatımlar Hugo'nun İslamiyet'le ne kadar ilgili olduğunu gösteriyor" dedi.



Yaşar'ın çevirdiği dizeler şöyle:



L'AN NEUF DE L'HEGIRE



(HİCRİ DOKUZUNCU SENE)



MAHOMET



Hz.Muhammed



Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu



Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu



Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu



Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu



Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında



Durup su içen develeri izliyordu arada sırada



Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.



Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu



Sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu



Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi



Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi



Boynu, Gümüş bir testinin boğazıydı sanki.



Tufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı.



Ona danışmaya gelenlere, adil davranırdı



Kimi itiraf eder, kimi güler ve inkar ederdi



Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi



Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı



Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı.



Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı



Oturur yere, elbiselerini kendi yapardı



Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı



Yine de, herkesten daha fazla oruç tutardı



Altmış üç yaşında, bir ateş sardı vücudunu



Kutsal Kitap Kur'an'ı bir kez daha okudu



Sonra, sancağı, Said'in oğluna teslim etti.



Onlara: "Artık aranızdan ayrılma vakti geldi



Allah birdir, hep onun yolunda savaş" dedi.



Mahzundu, bakışlarında, yurdundan zoraki



Sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki



Yine, her günkü vaktinde mescide geldi,



Ali'ye tabi olanlar da arkasından geliyordu



Ve, kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.



Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi



"Ey insanlar, ömür bitiyor, hayat gelip geçici



Biz, karanlıkta birer zerreyiz, yüce olan O'dur



Ey insanlar, O'ndan başka rehberim yoktur



Onsuz bir değerim olmazdı."



Bir zat ona : "Ey müminlerin gerçek Sultanı!



Seni dinler dinlemez, herkes inandı sözüne



Sen doğduğunda, bir yıldız doğdu gökyüzüne



Kisra sarayının üç kulesi birden devrildi" dedi.



O da: "Melekler ölümümü müzakere etti;



Vakit tamam, dinleyin! Eğer herhangi birinize



Bir kötülük yaptıysam, çıksın herkesin önünde



Ben ölmeden, gelsin intikamını alsın şimdi;



Kime vurmuşsam, o da bana vursun" dedi.



Ve uzattı usulca asasını oradan geçenlere.



Yaşlı bir kadın, bir koyunu kırpıyordu eşikte



Ona: "Tanrı yardımcın olsun!" diye seslendi.



Bakışlarında bir hüzün vardı, oldukça bitkindi



Dalgındı; birden, şöyle dedi: "Herkes duysun!



Allah benim adımı andı! Bundan emin olun



Topraktan insan, nurdan bir peygamberim



İsa'nın getirdiği dini tamamlamaya geldim.



Ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi.



Zira her şafak, doğacak güneşin müjdecisi



İsa benden önce, ama ne Tanrıdır ne de oğlu



O, gülü koklayan Bakire Meryem'den doğdu.



Unutmayın, ben de etten kemikten bir faniyim



Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim;



Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı;



Çektiğim çilelere, yol olsa, dayanmazdı



Baskı ve işkenceden, şu bedenim çok çekti;



Ve eğer işlediğimiz her bir günahın bedeli



Korkunç bir haşere olsaydı, o karanlık mezarı



Bize dar eder, cehenneme çevirirdi orayı.



Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli



Ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini



Böylece, defalarca tükenir ve yeniden dirilir



Cezalarını çekince de, yeniden huzura erişir.



Ben, kutsal savaşların mütevazı meydanıyım



Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim



Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve Kuyular gibidir



Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;



Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!



Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete



Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri



Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini



Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde



Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;



Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi



Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi



Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim



Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim



Savaş boyunca: "Bırakın yapsınlar!" diyordum



Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum



Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki



Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi



Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla



Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta



Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım



Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım



İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım



Şimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.



Greklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi' yi



Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni



Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak



Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak



Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan



Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,



Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla



Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.



Sonra: "O'na inanıp teslim olun"diye ekledi



İnanmayan, ancak, inkar da etmeyenlerin yeri



Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri



Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;



Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki



Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi



Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere



Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece



O'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar



O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;



Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin



Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için



Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,



Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar



Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli



İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri



Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!



Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,



Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak



Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak."



Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi



Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti



Ardından : "Ey insanlar! Size sesleniyorum



Vakit saat doldu, ebedi bir aleme gidiyorum



Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin



Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin



Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin" dedi.



Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi



Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı



Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi



"Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi" dedi.



Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri



Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,



Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona



Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi



Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi



Ve ertesi Sabah, günün ağardığını fark edince



"Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e



Kitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı."



Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı



Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu



Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu



O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu



Ve, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru



"İçeri girebilir miyim" diye müsaade istedi



"Gelsin" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi



Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,



Ve, Melek ona : "Allah seni bekliyor" dedi



Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi



Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti. İHA


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin