Yıl 1993. Yönetmen Zeki Demirkubuz'un ilk filmi C Blok, sinemalarda gösteriliyor. Demirkubuz filmini, çok da tanınmayan bir yönetmene, Alp Zeki Heper'e ithaf etmiş. Filmi izleyenler pek tabii merak ediyor "Kim bu Alp Zeki Heper?" diye. Demirkubuz, verdiği söyleşilerde Heper'in 1960'larda farklı bir sinemanın peşinde koştuğunu, ama bu farklılığın çok da anlaşılamadığını, hatta dirençle karşılandığını, sonuçta Heper'in filmlerini yok ettiğini söylüyor. O zamanlar internet yaygın değil, Google desen daha yok. Gergedan dergisinde Heper ile ilgili kapsamlı bir yazı çıktığı anlatılıyor. Sıra dışı sinemacı Heper, inandığı sinema uğruna hayatını ortaya koyan bir yönetmen olarak bir anlamda bayraklaşıyor o yıllarda, hikayesi de kulaktan kulağa yayılıyor: Çok yetenekliymiş, dünyanın en iyi sinema okulu olan Fransa'daki IDHEC'te okumuş. Sıra arkadaşı da Costa Gavras'mış. 1960'larda ne Yeşilçam ne de sinemadaki akil adamlar onu anlayamamış...
LÜTFİ AKAD'IN ASİSTANI
Yıllar sonra,
gazeteci ve araştırmacı Ümit Bayazoğlu'nun Yapı Kredi
Yayınları'ndan Uzun, İnce Yolcular 37 Portre kitabı çıkınca
anlaşılıyor ki, bu bilgilerin kaynağı Gergedan'daki yazı. Çünkü
Bayazoğlu, Gergedan'da yayımlanan araştırmasını kitaba da alıyor.
1988'de, yaklaşık altı ay uğraşarak, Heper'i tanıyan onlarca
insanla (Füsun Erbulak, Onat Kutlar, Lütfi Akad, Giovanni
Scognamillo...) ve ailesiyle görüşerek yazmış makalesini.
Şimdilerde bile Heper'i tanımak için eldeki neredeyse tek kaynak bu
portre. Geçen hafta Alp Zeki Heper yeniden gündeme geldi. Çünkü
Ankara Film Festivali, 1966 yapımı Heper'in ilk filmi Soluk Gecenin
Aşk Hikayeleri'nin gösterileceğini açıkladı. 1966'da Film Komisyon
Kontrol Kurulu tarafından müstehcen olduğu gerekçesiyle sansürlenen
ve Danıştay kararıyla da gösterimi yasaklanan film, seyirciyle
buluşacaktı. Ama sonra, kızlarından Aslı Heper, filmin
gösterilmesine izin vermediği için festival programından çıkarıldı.
Heper, Türk sinemasının belki de en aykırı yönetmenlerinden.
1939'da İstanbul'da doğan yönetmen, daha Galatasaray Lisesi'nde
okurken, sanat alanındaki becerisini gösteriyor. Kral Übü/Ubu Roi
adlı eserini tiyatroda sahneliyor. Bir lise temsili olsa da,
Avignon Tiyatro Festivali'nden davet alacak kadar başarılı
bulunuyor. 1959'da, Büyüakda'da yaşayan Adanalı pamuk zengini Recai
Tarımer'in kızı Beysun Hanım'la alelacele evleniyor. Sonra çift
İsviçre'ye gidiyor. Heper'in sinema sevdası da bu yolculukta
başlıyor. İsviçre'de hukuk okuyan Heper, bir yıl sonra Fransa'da,
dünyanın en önemli sinema okullarından IDHEC'e kaydoluyor. Okulun
parlak öğrencilerinden. Çektiği iki kısa film, Bir Kadın ile Şafak
ödüller alıyor. Mezun olduktan sonra Türkiye'ye geliyor. Üç
Tekerlekli Bisiklet'te Lütfi Akad'a asistanlık yapıyor. Heper, bu
deneyiminin ardından yapımcılığını ve yönetmenliğini yaptığı Soluk
Gecenin Aşk Hikayeleri'ni çekmeye girişiyor. Sinemaya bakışı, o
yılların sinema dünyası tarafından yadırganıyor. Filmde Halil
Türkmen, Marliese Schneiderhan, Ayfer Feray, Mine Cezzar rol
alıyor. Heper, Yeni Ortam gazetesine verdiği söyleşide "Sevginin ve
tutkunun işkenceyi ve baskıyı yok etmesini dilemiştim. Özgürlüğün
delice bir sevgi olduğunu düşünüyordum. Öyle simgelemeye çalıştım
özgürlüğü," diyerek anlatıyor filmini.
HABABAM'I İLK O ÇEKECEKTİ
Sinema yazarı Giovanni Scognamillo'ya göre de film, Luis Bunuel'in
ve gerçeküstücü akımın soyut ve ruhbilimsel etkilerini taşıyan
cinsel bunalımlar üzerine kurulu. Muhtemel gerçeküstücülük gibi
olgulara yabancı, Bunuel gibi sinemacıları tanımayan sansür kurulu
gördüklerini karşısında şaşırıp hükmü veriyor: Filmin bütünü
itibariyle umumi ahlak ve adaba, aile müessesesinin kutsiyetine
aykırı olduğu gerekçesiyle gösterimi yasak. Bu karar Heper için bir
yıkım oluyor. Bir süre Adana'da yaşıyor. Sonra tekrar İstanbul'a
gelip, Yeşilçam'a uygun filmler çekmek için kolları sıvıyor.
VASİYETİMDİR, KİMSEYE GÖSTERME
İlk film, 1967 yapımı, Fatma Girik ve İzzet Günay'ın başrol
oynadığı Dolmuş Şoförü. Arkasından 1968'de, Cüneyt Arkın'lı Eşkıya
Halil geliyor. Ve son filmi de 1969'da çektiği, Fikret Hakan'ın
oynadığı Kara Battalın Acısı oluyor. Bu filmler gösterime çıktı mı,
çıkmadı mı belirsiz. Bayazoğlu'nun yazısından öğrendiğimiz
kadarıyla Yeşilçam ambargosu yüzünden Heper, filmlerini gösterecek
salon bulamamış. Fakat Araştırma Görevlisi Okan Toker'e göreyse
filmler vizyona giriyor. Bayazoğlu'nun araştırmasında ilginç bir
bilgi var. 1966'da yayımlanan Görüntü dergisinde Alp Zeki Heper'in
Hababam Sınıfı'nı çekme macerası anlatılmış. Sansürcüler yine
devreye girmiş. Çekimlerin ilk günü film Sansür Kurulu'nca
yasaklanmış. Dört uzun metraj filmden sonra, "En sonunda yazan,
yöneten, kurgulayan, görüntüleyen, oynayan, yapımcı ve seyirci de
olabilirim. Yani tek başıma da izlemek zorunda kalabilirim
filmlerimi," diyen Heper'in sinema kariyeri noktalanıyor. Çünkü
Heper'in finansörü, kayınbabası Recai Tarımer, son filminden sonra
ekonomik desteğini çekiyor. O da yaşadığı hayal kırıklıklarının da
etkisiyle bir gün resimlerini, filmlerini gaz döküp yakıyor. Elde
şimdilerde kızı Fatoş Heper'de olan bir tablosu kalıyor. 1975'te
Beysun Hanım'dan boşanan Heper, son bir gayretle filminin
negatiflerini Prof. Sami Şekeroğlu'na veriyor. Şekeroğlu, Ankara
Film Festivali için kaleme aldığı yazısında "Negatifleri getirdi.
'Bunu sana hediye ediyorum. 'Sana güvendim. Vasiyetimdir,
göstermeyeceksin,' dedi," diyor Son yıllarında, düşkün bir hayat
sürdüğünü söylüyor birçok sinemacı; Heper'i Teşvikiye'de
gördüklerini, yardım etmeye çalıştıklarını anlatıyor. Heper, 19
Ocak 1984'te, 45 yaşında kanserden vefat ediyor. Acı olansa, birçok
dostunun Heper'in öldüğünü Bayazoğlu'dan araştırması sırasında
öğrenmiş olması...
ÖNCÜ BİR FİLMDİ
Heper'in kızlarından Fatoş Heper, Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri
filminin gösterilmesine izin veren aile fertlerinden. Fatoş Heper,
"Ben, o dönemin sansür anlayışı anlaşılsın diye filmin gösterimine
izin verdim. Sansürcüler utansın istedim. 27 yaşında genç bir
yönetmenin çektiği bir ilk film Soluk Gecenin Aşk Hikayeleri.
Dönemine göre Türk sineması için öncü bir film. Fakat gösterime
çıkması yasaklanmış. İzlettiğim birkaç sinemacı filmin şahane
olduğunu söyledi. Babamla ve yapmak istedikleriyle gurur duyuyorum.
Ama kız kardeşim Aslı Heper, filmin gösterilmesine rıza göstermedi.
Kardeşimin kararına da saygı duyuyorum," diyor.
(Sabah-Olkan Özyurt)