TBMM Başkanı'ndan yayın yasağı savunması!

Cemil Çiçek, 4 eski bakan ile ilgili Meclis Soruşturma Komisyonu haberlerine yayın yasağı konusunda başvuru yapmadığını, buna hakkı ve yetkisi de olmadığını belirtti.

Google Haberlere Abone ol
TBMM Başkanı'ndan yayın yasağı savunması!

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.



Çiçek,  dört eski bakan ile ilgili Soruşturma Komisyonu haberlerine getirilen yayın yasağına ilişkin soruya, gelişmeyi yurt dışı seyahatte öğrendiğini anlatarak, kendisinin böyle bir başvurusu olmadığını kaydetti. 



 "Benim kesinlikle böyle bir başvurum olmadı. Başvuru yapmaya hakkım da yok yetkim de yok. Bunun bilinmesi lazım" diyen Çiçek, Türkiye'de bir süreden beri her konuyu siyaseten tartışmanın hastalık haline geldiğini ifade etti. Siyaseten tartışılan konunun başka boyutları, başka disiplinlerle, bilim dalları ve mevzuatla ilgisi varsa bunu ortaya koyup, ondan sonra bu işleri tartışmanın  daha doğru sonuca götüreceğini kaydeden Çiçek, şunları söyledi:



"Halbuki öyle değil, bir haber çıkıyor orta yere. Haberin önünde ne var, arkasında ne var; haber doğru mu  yanlış mı, bunlar araştırılamadan hemen siluete ateş ediliyor. Çok ağır ifadelerde bulunuluyor. Meclis Başkanlığı'nı hırsızlığı, yolsuzluğu himaye etmek gibi son derece yanlış, son derece ayıp bir üslupla bizi suçlamaya çalışıyorlar. Bunu Anamuhalefet partisinin sayın lideri yapıyorsa bu daha da ayıp bir şey. Çünkü aramızda bir hukuk var. Bu işi yapıp yapmadığımı sorma imkanı olabilir,  o partinin içinde çok değerli hukukçular var, Komisyon'da olanlar var, bunlardan sorup ondan sonra bir değerlendirme yapması gerekirken....'Meclis Başkanı'nın yaptığı doğru değildir' deyiverse, bir dereceye kadar veya 'eğer bu haber doğruysa...' diye bir şart cümlesi kullanarak bunu yapsa onu da ben anlayışla karşılarım. Ama doğrudan beni itham eden, beni zan altında bırakan açıklama yapıyor. Bunu ayıpladığımı, doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Meclis Başkanlığı'nın onurunu, itibarını korumak en evvel Meclis Başkanı'nın görevi olduğu kadar bu Parlamento'da görev yapan benden sonra en fazla görev ve sorumluluk onlara düşüyor. Birbirimizle ilgili değerlendirme yaparken hukuk ve nezaket çerçevesinde yapmamız gerekirken sanki olay gerçek, Meclis Başkanı'nın böyle bir müracaatı var,  böylesine akıl almaz bir iş yapmış oluyor ve onun üzerine de hemen ne varsa bir makineli tüfek ateşine tutuluyoruz biz. Sadece o açıklamayla kalmıyor. O açıklamadan sonra yazılan yazılar bizi işin merkezine oturtarak, bugünkü yazılara bakarsanız Meclis Başkanı'nın böyle bir müracaatı varolduğu kabul edilerek değerlendirme yapılıyor. Bir toplum hiç bu kadar zihni kirlenmeye maruz bırakılabilir mi? Bu kadar bilgi kirliliği yaşanabilir mi? "



Çiçek, yayın yasağı ile ilgili kararı okuyarak, gayet açık olduğunu vurguladı. Herkesin  müracaatı yapanın TBMM Başkanlığı değil, Meclis'te kurulmuş olan Soruşturma Komisyonu olduğunu gördüğünü anlatan Çiçek, Meclis Soruşturma Komisyonu'nun TBMM İçtüzüğü ve hukuk bilimindeki yerine bakmak gerektiğini kaydetti. Konuyla ilgili yazılmış en önemli kitaplardan birinin Metin Feyzioğlu'nun "Meclis  Soruşturması" adlı kitap olduğunu, buraya bakmak gerektiğini ifade eden Çiçek, "Meclis Soruşturması bir siyasi denetim aracı değil, adli denetim aracıdır. Çünkü Meclis Soruşturması açılmasıyla birlikte ceza muhakemesinin soruşturma evresine başlanmış olunmaktadır" denildiğine dikkati çekti. 



Meclis Soruşturması'nın, Meclis'in bir yasama faaliyeti değil, Anayasa'nın 100 . maddesinin verdiği yetkiye dayanarak yürüttüğü adli bir faaliyet olduğunu belirten Çiçek, ""Mahkeme gibi..." denilmesi üzerine, "aynen" karışılığını verdi. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:



"Bu değerlendirmeyi yapanlar o zaman aklına estiğine göre değil bulunduğu pozisyona göre değil, bu olayla ilgili tutumuna göre değil, evvela adli bir faaliyet olduğunu kabul ederek ona göre değerlendirme yapmalı. TBMM'nin adli faaliyet , bir ceza muhakemesi faaliyeti icra ettiğine her zaman dikkat edilmelidir. Şimdi konuşanlar buna dikkat etmiş oluyor mu? Ben yazmıyorum, söylemiyorum; ben yazılmış olanları söylüyorum.  Ben bir taraftan Meclis'in itibarını korumaya, öbür taraftan da yaptığım her işi hukuka uygun yapmaya mecburum. Herkes böyle yapmaya mecbur. Ama madem ki Meclis Soruşturması'nı konuşuyoruz, o zaman bununla ilgili konuşan, söyleyen, iş ve işlem yapan kim varsa, Komisyon en başta olmak üzere bir ceza muhakemesi faaliyeti icra ettiğine her zaman dikkate edilmelidir."



"Kıyamet kopuyor" 



TBMM İçtüzüğü'nde Meclis Soruşturması'nın gizli olduğuna yer verdiğini hatırlatan Çiçek, "Ben koymadım; doğrudur, yanlıştır. Dün Meclis  gece 01.00 civarında kapandı. Sabaha kadar kanun çıkarıyoruz. Eğer bunların hiçbirine uymayacaksak , herkes her istediğini söyleyecek, her bildiğini istediği gibi yapacaksa, o zaman gece yarılarına kadar çalışmanın da bir anlamı yok. Bu kurallar doğrudur, yanlıştır, bu yazılanlar doğrudur yanlıştır ama reel, gerçek olan budur. Bunları değiştirmek de bizim görevimizdir" dedi.



Çiçek, "Günümüz dünyasında hiçbir şey gizli kalmaz, her şey açıkta yapılmalı" denilebileceğini işaret ederek, CMK'nın "soruşturmanın gizliliği"ni düzenleyen 157. maddesi ile "soruşturmanın gizliliğinin ihlali"ni düzenleyen 285. maddesini anımsattı. Çiçek, Türkiye'de son 3-4 senedir en çok hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne vurgu yapıldığına işaret ederek, şunları söyledi:



"Evvela yürürlükte olan kurallara uygun hareket etmektir. Buna hepimiz mecburuz. Bir kişi işlemi yaparken kendisinin yetki hududu içinde bunları yapması lazım. Bizim Meclis Soruşturması'nda yetkili olan ne Başkanlık'tır ne Başkanlık Divanı'dır, yegane yetkili olan işin bu kısmında Meclis Soruşturma Komisyonu'dur. O da adli bir görev yapıyor. Bunlar çalışacaklar. Nihayet 4 ay, önümüzdeki ayın 27'sinde bitiyor. Bir rapor hazırlayacaklar, Genel Kurul'a gelecek. Ondan sonra da yetkili Genel Kurul'da. Gizli oyla yapılacak. Peki niye aleni yapılmıyor, gizli yapılıyor? Bunun benim tahmin ettiğim , inandığım iki sebebi var ya da yazılanlar öyle. Bunlardan biri; delillerin ortadan kaldırılmasını önlemek içindir. Soruşturmanın gizliliği budur. Çünkü eğer her şey açık olursa, bir kısım  deliller ortadan kalkabilir. Ceza muhakemesi hukukundaki önemli sebeplerden biri bu. İkincisi de insan onurunu korumaktır. Çünkü 4 yıl içerisinde en çok duyduğunuz kavramlardan biri masumiyet karinesidir. Hüküm kesinleşinceye kadar herkes masumdur. Eğer biz daha işin başında insanları 'suçludur, hırsızdır, ahlaksızdır, namussuzdur, katildir' diye hüküm verecekseniz o zaman yargılama faaliyetinin, soruşturmaların bir anlamı kalmaz. Bunu bugün değil, geçmişte müteaddit defalar söyledim. Meclis Başkanlığı olarak biz Soruşturma Komisyonu'nun hiçbir işine karışamayız. Karıştığımız takdirde yargısal bir işleme yetkimiz, hakkımız ve haddimiz olmadığı halde müdahale etmiş oluruz. Dolayısıyla bu işi Meclis Başkanlığı çerçevesinde değerlendirmek yerine, Komisyon'un faaliyetleri olarak değerlendirmek gerekir. İçtüzük, 'Komisyon çalışmaları gizlidir. Komisyon'a kendi üyeleri dışındaki milletvekilleri katılamaz' diyor. Eğer orada yapılan bir usul hatası, yanlışlık, hukuksuzluk, yetkisizlik varsa, o Komisyon içerisinde tartışılacak ve karara bağlanacak. Sonra bu iş ve işlemler eğer Meclis Genel Kurulu da karar verecekse Yüce Divan'a gidecek orada da bir değerlendirme,  denetim konusu olacak. Biz onun dışına çıkarıyoruz, mevzuat, benim yetkim belli, benim başvurmadığım ortada, sanki ben başvurdum, kıyamet kopuyor."



"Meclis adına üzgünüm" 



Cemil Çiçek, "Ana muhalefet sözcüsü sizin için imzası var dedi" denilmesi üzerine, şunları kaydetti:



"Yanlışlık burada, yalan demeye utanıyorum, getirsinler. Komisyonlar müstakil çalışıyor, bağımsız komisyon, yazışmaları doğrudan yapar. Nereye yapıyor ve yapacaksa, gelen yazılar da soruşturma gizli olduğu için doğrudan Komisyon'a gider. Bize gelmez, gelmemesi gerekir. Bazen bu yanlışlığı  yapanlar olabiliyor. Komisyon üyeleri dışında orada görev yapanların dışında kimse bu soruşturmanını içeriğini bilmiyor, bilmemesi gerekiyor. Şayet Meclis Başkanlığı bu işe aracı olacaksa  o zaman gizilik ihlal edilmiş olur. Biz yazılan yazıların içinde ne var onu bilmiş oluruz. Bunları bizim bilmemiz isteniyorsa, o zaman bu hükümlerin değiştirilmesi gerekir. Benim ne hakkım var ne yetkim var ne de görevim var böyle bir konuda. Şimdi ortaklık aydınlandı, başvurunun Komisyon Başkanlığı'nın yaptığı çıktı ortaya. Neden, niye yaptı bunu izah ederler kendileri. Ben onun yerine şöyledir, böyledir diye hüküm verme durumunda değilim, başkasının işine karışmış olurum. Meclis Başkanlığı ve Başkan sıfatıyla benim yaptığım bu konuda bir işlem söz konusu değil. Zaten bir yere yazı yazılacaksa Meclis Başkanlığı, ya Meclis Başkanı veya vekil bıraktığı kişi tarafından imzalanır. Soruşturma Komisyonu bir adli faaliyet yaptığı için yazışmalarını kendisi yapar. Gelen evrak da doğrudan oraya gider. Bizim bu işlerle bir alakamız yok. Siyaset zaten gergin geçiyor. Hiç olmazsa masum olanları, bu işte dahli olmayanları yerli yersiz, 'hırsızı koruyor, senin görevin midir' filan bu üslup iyi bir üslup değil. Belli sorumlulukları taşıyan insanlara yakışan üslup değil. " 



Çiçek,  konuyla ilgili apar topar verilen soru önergesinde de benzer suçlamaların yer aldığını belirterek, "Bir deli taş atıyor, kırk akıllı çıkaramıyor derler. Tam da öyle bir olay yaşıyoruz. Ben böyle bir tartışmadan dolayı Meclis adına da üzgünüm, bu üsluptan da üzgünüm. Birbirimize karşı daha saygılı olmalıyız. Bilgi kirliliğinin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Birazcık önümüze gelen konuyla ilgili araştırsak da ondan sonra ne söyleyeceksek söylesek... Hiç ne fırsat ne imkan kaçar. Bize uzatılan mikrofonun karşısında her şeyi devirip dökmeye, aramızdaki hukuku zedelemeye,  birbirimizi kırıp dökmeye, toplumda kutuplaşmaya varacak mesajlar vermeye mecbur değiliz. Biraz bekleriz, yarım saat, bir iki saat bekleriz, ertesi gün konuşuruz. Hiç fırsat filan da kaçmıyor. Bunlar doğru değil" ifadelerini kullandı. (AA)


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin