Telefondaki ses: "Ankara'da köpek balıklarıyla yüzmek ister misin?" diyor. Şaşırıyorum, Ankara, köpek balığı ve yüzmek kelimeleri ancak bir şakada yan yana gelebilir çünkü. Karşımdaki anlıyor durumu, bir çırpıda ciddi ciddi anlatıyor. Ankara'da yeni açılan devasa akvaryum Aqua Vega'dan bahsediyor; Türkiye'nin en büyük akvaryumu olduğunu, içinde 12 bin balığın yaşadığını söylüyor. Bugüne kadar balıkla ilişkisini tava ve ızgara üzerinden kuran Ankaralıların bu sıra dışı hamlesine, eski bir Ankaralı olarak destek vermemek olmaz deyip, teklifi kabul ediyorum: "Geliyorum." Çankaya ve Mamak'ın kesiştiği noktada bulunan Nata Vega Outlet'in içinde yer alan Aqua Vega'yı görene kadar kafamda türlü türlü sorular oluşmadı desem yalan olur. Ama gerçek, fena halde yanılttı beni ve gördüklerim karşısında etkilendim. Tabii su altı dünyasıyla Ankara il sınırları içerisinde yüz yüze gelmek de ayrı bir sevinç yaratıyor bünyede. Koca koca akvaryumlar, her türlü okyanustan deniz canlısı mevcut. Pirana da var, denizatı da, Picasso balığı da, hatta yaşayan fosil olarak kabul edilen, evrimini 450 milyon yıl önce tamamlamış mavi kanlı at nalı yengeci de. Akvaryumun en etkileyici bölümü ise 98 metre uzunluğundaki tünel akvaryumu. Kum kaplanı adı verilen köpek balığı da bu bölümde sinsi sinsi dolaşıyor, yüzlerce tür balık arasında...
EN ÖNEMLİ KURAL TEMKİNLİ OLMAK
Aqua Vega'yı
Türkiye'deki diğer akvaryumlardan ayıran özelliği, köpek balığının
da yaşadığı bölümde dalış yapma imkanı sunması. Biz de profesyonel
dalgıç Gökhan Bey ile burada dalacağız. Dalgıç brövesi (tek yıldız)
olan biri olsam da, kısa bir temel eğitim veriliyor. Çünkü suyun
altının kendine has kuralları var. Öyle 'Bana bir şey olmaz' türü
yaklaşımlara prim verilmiyor. En önemli kural, temkinli olmak. İki
dalgıcın en temel iletişimi olan el işaretleri tekrar
hatırlatılıyor. Malzemeler tek tek kontrol ediliyor... Sonra
giyinmece ve büyük an. Gökhan Bey son kez "Bizim köpek balığımız
iyi huylu, içinde bir tereddüt olmasın. Aşağıda sakin sakin
yüzeceğiz," diyor. Sonrasında dalışa geçiyoruz. Binlerce balık
kendi halinde akvaryumda geziniyor. Küçük olanlar sürüler, büyükler
ise kimi tekli, kimi ikişerli üçerli gruplar halinde dolaşıyor. Ani
hareket etmemek gerek. Çünkü su altında ne de olsa misafiriz!
Yaklaşık dört-beş metre derinliğindeki havuz, deniz suyu
standartlarında... Deniz bitkileri de yer aldığı için denizde
gösterilen hassasiyetin burada da gösterilmesi şart. Dalış
sırasında tünelde bulunanlar da bizi izliyor. Hem onlar için hem de
bizim için heyecan verici bir durum. Selamlar veriliyor,
fotoğraflar çekiliyor. Ama tam o an da köpek balığımız kendini
gösteriyor. Aslında 1.5 metre boyunda. Ama su altında 2 metre kadar
algılıyor insan. Aslında onun çok da umurunda değiliz. Çünkü
balığın yüzme rotasının dışındayız. Kendi halinde, ama cool bir
şekilde, kuyruğunu hafif hafif dalgalandırarak yüzüyor. Akvaryumun
diğer bölümünde bir uçak, bir de gemi enkazı var. Tabii bunlar
maket, ama bir bakmak heyecan verici. 2. Dünya Savaşı'ndan kalma
uçak ve gemi enkazı etrafında bir tur attıktan sonra, köpek
balığının da rotasını kollayarak dolaşmaya devam ediyoruz. Ama bu
sefer bir balık sürüsünün ortasında kalıyoruz. Bu küçük balıklar
meraklı çıkıyor. Etrafımızı sarıyor. Aslında bu bir iletişim kurma
biçimi. Sabit kalmak gerek. Sonrasında ise yine köpek balığı
karşıdan geliyor. Cool'luğundan vazgeçmemiş tabii... Karşıdan bir
selam verip yolumuza devam ediyoruz. Selamı aldı mı, onu
bilemiyorum. Fakat bu dalış, köpek balıklarıyla ilgili ne kadar
önyargılı olduğumuz gerçeğini anlamamı sağlıyor. O ünlü Jaws'a
söyleniyorum: "Sen yok musun sen... Kaç nesli, köpek balıklarının
tehlikeli olduğuna inandırdın." Hani atalar demiş ya, insanın adı
çıkacağına canı çıksın diye, o hesap; köpek balıklarının da adı
çıkmış. Oysa her türün iyisi de var kötüsü de. Ankara'daki iyi
huylu ve misafirperver...
AKVARYUMDA YOK YOK
* Aqua Vega, 6 bin
metrekarelik bir alana kurulu.
Ayhan Şentürk'ün dizayn ettiği akvaryum, 21 bölümden oluşuyor.
* 98 metrelik tünel akvaryumu, Türkiye'nin en büyük, Avrupa'nın
ikinci büyük akvaryumu. Dalışlar bu bölümde yapılıyor. Dalmak için
dalgıç olma şartı yok. Kısa bir eğitim sonrası profesyonel
dalgıçlar eşliğinde dalabiliyorsunuz.
* Akvaryum, 3.5 milyon litre suyla doldurulmuş. 120 ton deniz tuzu
kullanılmış. Her canlının kendi doğal şartları burada yeniden
yaratılmış. Deniz altındaki yaşamsal döngü için, biyolojik filtre
sistemi oluşturulmuş.
* Rehberler eşliğinde yaklaşık bir saatte akvaryum gezilebiliyor.
İletişim bozukluğu yaşayan çocuklar için bir de besleme havuzu var.
Engelliler için de her türlü ayrıntı düşünülmüş.
* Akvaryum içerisinde Çankırı'daki tuz mağaralarının bir örneği
yapılmış. Ücretsiz olan bu mağaranın, astım, uyku bozukluğu ve
solunum yolu hastalıklarına iyi geldiği düşünülüyor.
* Kompleksin içerisine, yakında Adrenalin Dünyası adlı bir bölüm
açılacak. Burada da çiyan, akrep, tarantula, kertenkele, zehirli
kurbağalar ve sürüngenler yer alacak.
HAYVAN VE ÇOCUK SEVGİSİ AKVARYUM
AÇTIRDI
Denize kıyısı olmadığı için genelde burun
kıvrılan Ankara'ya koskoca bir akvaryum açılmasının ve okyanus
esintisi getirilmesinin ilginç bir hikayesi var. Çünkü bu devasa
akvaryumun açılmasında en önemli motivasyon, Nata Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Namık Tanık'ın bir hayvansever olması. Tanık'ın oğlu
Yusuf Tanık "Babam hayvanları ve çocukları çok sever. Bir
çiftliğimiz var. Envai çeşit hayvan yaşıyor. Bir gün bana bundan
sonra yapacağımız ilk projede çocuklara yönelik bir proje hayata
geçirmek istediğini söyledi. Çünkü hayvan sevgisinin çocukken
kazanıldığını düşünüyor. Akvaryum fikri böyle oluştu. Zaten
akvaryumun 23 Nisan'daki açılışını da çocuklarla birlikte yaptı,"
diyor.
(Sabah-Olkan Özyurt)