Medyatava'dan çok konuşulacak röportaj! Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya: Orta sahada top çevirenler kaybedecek!

Gazeteler arasındaki rekabet ne durumda? Tepede hangi gazeteler yer alıyor? Akşam kadrosu nasıl 'güncellendi'? Maaşlar ödeniyor mu? 'Akil İnsanlar' listesinde yanlış olan ne? İşte, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'dan, Sayım Çınar'a çarpıcı açıklamalar..

Google Haberlere Abone ol
Medyatava'dan çok konuşulacak röportaj! Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya: Orta sahada top çevirenler kaybedecek!

Güçlü ve Özgün bir Yayın Yönetmeni: İsmail Küçükkaya



Sayım Çınar son dönemin yükselen yıldız gazetesi Akşam’ın yayın yönetmeni ile kapsamlı bir söyleşiye imza attı. Medyadan politikaya, hayattan kriz yönetimine önemli ipuçları barındıran sözleriyle Küçükkaya röportajı.



Sanırım 3 yıl önce güzel bir röportaj yapmıştık, büyük ses getirmişti. Aradan zaman geçti, Akşam’da büyük değişiklikler oldu. Siz hep gazeteciliğinizi korumayı bildiniz, sakin ve ciddi durmayı başardınız. Sakin bir gazeteci olmayı nasıl başarıyorsunuz?



Günümüzde gazete yönetmek aralıksız kriz yönetmek anlamına geliyor. Ülkenin içinde bulunduğu durumu doğru okumak gerek. Dahası medyanın dünyadaki ve ülkedeki yerini iyi okumalı ve son olarak finansal yönü iyi anlamalı. Tüm bu parametrelere bakınca, bir gazete yapmak demek, kesintisiz kriz yönetimi uygulamayı gerektiriyor. Gerçekten maliyetleri göz önüne almak zorundasınız. Tirajlarla ilgili gerçekleri fark etmelisiniz. Bir kültürü yaşatmak istiyorsunuz bir yandan da, bu bakımdan duyarlılık hissetmek zorundasınız. Genel yayın yönetmenliğinde beşinci yılımdayım, iyi yönettik bu durumu. İlişkiler de bir diğer önemli nokta. İş dünyasıyla, yönetimle, patronla, reklam verenle… Gerek kendi çalışanlarımız arasında, gerekse de bu insanlarla iyi ilişkiler kurmak zorundayız.



“Şöhret isimlere dayanan, yıldız yazarlara dayanan bir gazete olmadı Akşam.”



Dokuz yazar ayrıldı Akşam’dan, tirajın düşmesi beklenirken tam aksine yükseldi, nasıl başardınız?



Bütün çıkışımızı muhabir odaklı arkadaşlarla gazetecilik yapmaya borçluyuz. Habercilikle var olduk Akşam olarak, bunda da başarılı olduk. Celebritylere, şöhret isimlere dayanan, yıldız yazarlara dayanan bir gazete olmadı Akşam, lifestyle değil yaşamın ta kendisi haber oldu hep. Badireleri de olabilecek en az hasarla atlatmayı başardık.



“Gazetecilikte basit en zorudur, bunu başarabilmeli.”



Özel hayatıyla gazetecinin kendisinin haber olması durumu var. Son dönemde çok fazla gazeteci bu şekilde yok oldu, sizce iyi bir köşe yazarı nasıl olmalı, duruşunu nasıl belirlemeli?



Ben gazeteciliğin her zaman güçleneceğini biliyorum. İşin sırrı hayatın içinde olmak, gazeteci olarak, muhabir olarak, yayın yönetmeni olarak…  Türk basınının en büyük sorunu plazalara hapsolmasıydı geçtiğimiz yıllarda. Son dönemde bu plaza durumu değişti belki ama yine halktan uzak bir durumu hissediyorum. Benim gazeteciden beklediğim bütün kesimlerdeki talepleri, sorunları, olan biteni görmesi, takip etmesidir. Son dönemde büyük bir kopuş hissediyorum. Yazısının içerisinde mutlaka bir perspektif olmalı gazetecinin, kısa anlaşılır olmalı, basit en zorudur, bunu başarabilmeli. Ajans haberleri dışında özel haber yapmak çok önemlidir. Ön sayfa çok önemlidir.Kasım 2008’den beri bir gün bile sıradan bir manşet ile çıkmadı gazetemiz, bunun için övünürüm. Sadece Akşam’a özel büyük haberlerle çıktık, çıkmaya da devam ediyoruz.



“Hem yenilik yapmaya hem de geleneği sürdürmeye çalıştık.”



Genç bir ekiple çalışıyorsunuz, bahsetmenizi isterim bu isimlerden.



Bir çekirdek ekibimiz var, yazı işlerinde geldiğim günden beri birlikte devam ettiğim insanlar bunlar. Benden önce görev yapan bir arkadaşım da devam ediyor. Nergiz Bozkurt, yayın koordinatörüm. Banu Kurt ve Mehmet Kenan Kaya benimle. Semra Kardeşoğlu, Süreyya Üstünel, Eren Demir… Birinci sayfamızı yapan bütün ekibi değiştirdik. Hem yenilik yapmaya hem de geleneği sürdürmeye çalıştık. Hakan Oktay’ı yazı işleri müdürü yaptık, Hakan Yaşar da spordan sorumlu yazı işleri müdürümüz. Alphan Korucu görsel yönetmenimiz. Gerçek ekibimiz dışında bir taraftan da şefler büyük önem taşıyor. İstihbaratta Özkan Tamiralp, ekonomide Mehmet Ali Ergün, dış haberlerde Beril Borovalı, magazinde Barış Kocaoğlu, yurt haberlerde Kenan İspir… Bütün ekibimiz güncellendi. Editörlerimiz yenilendi, dijitalle entegre oldular. Geleceğin gazetecileri buradan doğuyor artık.



Korkarak gazetecilik yapılmaz, medyanın cesur yürekleri neden böylesine azaldı son dönemde?



Aslında bugün ihtiyacımız olan cesaret değil yaratıcılık. Bence cesaret değil yaratıcılık azaldı günümüzde. Sonuçta beş on sene önce kimler vardıysa medyada, bugün ortadan kaybolmuş değiller, hala basının içindeler. Habercilik yarışı bitti bugün, sorun burada. Bir yandan çok inançlıyım, gazeteciler kazanacak diyorum. Bir yandan da endişelerim var. Temel rekabet bir dönem Hürriyet ile Sabah arasındaydı. Bugün bu rekabet yok artık. Habertürk girebilirdi, o çekildi sistemden. Biz habercilikte, gündem yaratmada iddialıyız ama ancak kendimizi kurtarabiliriz. Tepede liderlik yarışı çok geride kaldı artık. Herkes bir şekilde orta sahada top çeviriyor. Netice alacağı paslaşmalar yapmaktan kaçınıyor. Bunu yapacak olanlar da bugün isimlerini saydığımız insanlar olmayacak.



Akil insanlar konusuna girmek isterim bu noktada, nasıl değerlendiriyorsunuz eni dönemde seçilen bu isimleri?



Akil insanlar projesi aslında doğru ve yerinde bir proje, aynı zamanda içinde yer alanlar için riskli bir proje. Orada olmasını yadırgadığım insanlar var, beklediğim ama olmayan insanlar var. Medya mahallesinin, akademi mahallesinin baskısı altındalar. Akademik dünyadan gelip gazeteci olanlar hariç, mesleği gazeteci olup akil adam listesine girenlerin yanlış yaptığını düşünüyorum. Taha Akyol sistemden çekildi akıllıca. Mehmet Barlas da aynı şeyi yaptı. Gazeteci yazar akliliğini yazılarında haberlerinde zaten gösterir, böyle düşünüyorum.



“Riskli ve övgüye değer bir durum şu an yaşanan.”



Siz barışa inanan birisiniz. Bunu gazeteciliğinizde görüyoruz.



Barış sürecine inanıyorum, koşulsuz şartsız değil ama eleştirilerimi de yöneltiyorum duruma ve sürece. Ergun Özbudun’un söylediği gibi ateşli bir şekilde barışa inanabilirsiniz, tavır koyabilirsiniz ve aynı zamanda sürece dair her türlü eleştiriyi de yöneltebiliyor olmalısınız. Desteklerken, koşulsuz destekliyor insanlar, bu da aslında sürece en büyük zararı veriyor. Riskli ve övgüye değer bir durum şu an yaşanan.



“Akşam’da artık maaşlar düzenli ödeniyor, alacak verecek hesabı kalmadı.”



Bir süre önceye kadar sürekli maaşlar ile ilgili haberler çıkıyordu Akşam ile ilgili, siz bu dönemi iyi yönettiniz.



O dönem bitti, Akşam’da artık maaşlar düzenli ödeniyor, alacak verecek hesabı kalmadı. Sadece Akşam değil tüm yazılı medya için eski, şaşalı günler geride kaldı. Bir el yağda bir el balda dönemi kalmadı. Yaşanabilir bir durum değildi, eski Türkiye’ye aitti o lüks, artık ayağımızı yorganımıza göre uzatma dönemindeyiz. Türkiye’nin medya fenomenleri bizden çıkacak biliyorum, sürekli krizler tecrübesi yaşadığımız için yeterli deneyime sahibiz. Kriz tecrübesi çok kıymetlidir, bizler buna sahibiz artık, geleceğe de taşımalıyız bunu.



İstanbul Avrupa’nın birçok şehrinden daha pahalı. Viyana’dan Berlin’den, Paris’den… Artık bir dönüşüm yaşıyoruz, kabuk değiştiriyoruz. Gazeteciliği de yansıyor bu durum.



Pozitif ve negatif durumlar var, olumlu ve olumsuz komplikasyonlar yaratıyor. Yeni Türkiye, yeni bir dönem artık içinde olduğumuz.



“İyi bir şey yaptığında yönetimi, hükümeti, kurumları övüyorum, yanlışta kıyasıya eleştiriyorum.”



Size ne yandaş ne de candaş diyebiliyorlar, tarafsız, özel bir bölgedesiniz.



En zoru budur. Bütün siyasal partilere eşit mesafedeyim. Eşit mesafede olduğum için gazetemi de böyle yönetiyorum. İyi bir şey yaptığında yönetimi, hükümeti, kurumları övüyorum, yanlışta kıyasıya eleştiriyorum. Angajmansızım. Türkiye gazeteciliği yapıyorum. Her dönemin bir gazetesi, bir gazeteci ekolü vardır, Sabah Özal döneminin yükselişini yakalamıştı örneğin. Dinamikti, teknolojiye duyarlıydı. Benim tespitime göre içinde bulunduğumuz dönemin gazetesi yok henüz ortada. Hükümete yakın gazeteler var, merkez gazeteler var ama dönemin gazetesi değil hiçbiri. Tüm iyi ve kötü yönleri yansıtan gazete hangisi olacak, bütün tartışma bu.



“Gazetecilik rodeodur.”



Sizi Yavuz Donat’a benzetenler oluyor.



Ben aslında gazetecilik refleksi söz konusu olduğunda Fatih Çekirge’den etkilenmiş biriyim. En şahane gazetecidir gördüğüm bu bakımdan. Yavuz Donat’a çok saygı duyarım. Asıl mesele gazeteciler söz konusu olduğunda, karşımda gördüğüm kişi, olay, bir moda mı, konjonktürel mi, klasik mi, kalıcı mı, dönemler üstü mü? Rauf Tamer bir klasiktir. Gazetecilik rodeodur. Kayıp giden nice yıldızlar var. Ertuğrul Özkök bir rodeocudur mesela. Cazibe yaratmak için, kendini anlatmak için, okutmak için, gazetesine katkıda bulunmak için olağanüstü bir çaba içerisinde oldu hep, hala da öyle.



İktidardayken söylemediği şeyleri, şu an söylüyor olmasını eleştirenler var Özkök’in, nasıl değerlendiriyorsunuz bu eleştirileri?



Ben meselelere bu şekilde bakmam, bütüncül bakarım.



“Gri, beyaz, zenci Türkler kalktı artık, melezlikten bahsetmeli.”



Beyaz Türkler’in gazetesi, beyaz zencilerin yayını… Bu meseleler, ayrımlar da konuşulmaz oldu artık. Bu önemli bir gelişme değil mi?



Bir AB grubu safsatası vardı bir dönem, artık bu kalktı. Gri, beyaz, zenci Türkler kalktı artık, melezlikten bahsetmeli. Bütün dünyaya melez kültürler hükmediyor. Artık ayrım yapamayız. Merkez çevreye yaklaşıyor, bunu görmek lazım.



Doğal bir yapınız var, gazetenizdeki tüm katmanlardaki insanlara eşit mesafedesiniz.



Akşam’a geldiğimden beri bir aile olma iddiasındayım. Sorunlar içimizde kalır, ailenin fertleri olarak birbirimize bağlı olmalıyız. Ortak bir gelecek arıyoruz ekmek kavgasındayız. Hepimiz çaba göstereceğiz, toplumsal sorumluluklarımızı yerine getireceğiz, hepsi bu. Mehmet Kenan en iyi muhabirimiz sensin der. Yapım itibariyle, kişiliğime çok uygun bir meslek yapıyorum. Tüm arkadaşlarım da böyle. Bir gün gelip bu işlerimi bırakırsam en az 50, 60 insanın hayatına dokunabildim, bunu bilmek beni mutlu ediyor. Akşam’dan gidenler en iyi editörler oldu başka yerlerde.



“Gazetecilik mutlaka kazanacak, orta sahada top çevirenler kaybedecek.”



Türkiye’de gazete tirajları nüfusa göre neden böylesine düşük?



Bir boyutu dijitalleşme, internetin yansıması ama tek başına neden bu değil. Türk basınında rekabet duygusunun körelmesi, yaratıcılın azalması. Öteden beri toplumun medyaya güvensizlik duyması. Bütün bunlara baktığımız zaman insanların daha fazla gazete almak için ikna olması mümkün değil. Sürpriz duygusuyla alır insanlar gazeteleri, soruyorum, her sabah gazete aldığınızda hangisini büyük bir merak duygusuyla okuyorsunuz? Ben size söyleyeyim merak duygusu yol oldu. Hükümetten nefret eden bir kesim Sözcü’ye böyle bakıyor, onu dışında tutarım. Bir dönem Taraf’tı, şimdi o da gitti. Beni atlatmış mı diye bakamıyorum, işin vehameti burada. Maalesef işin negatif yansıması, gazetelerin internet dünyası için de geçerli. Bu yarışa girmeye çalıştık internette, sıralamayı göreceğiz yakın zamanda. Gazetecilik mutlaka kazanacak, orta sahada top çevirenler kaybedecek.



“Beni yanlış yapmaktan kadınlar koruyorlar.”



Kadın gazeteciler de Akşam içinde çok etkin ve özel bir yere sahip, aklıma hemen Nilay Örnek,Gülay Altan ve de Elif Aktuğ  isimleri geliyor.



Kadın duyarlılığı günümüzün temel meselelerine bakarken olmazsa olmaz. Erkeksi kadınlık değil ama bahsettiğim. Yazı işlerinde de, muhabirlikte de bunu aradım. Beni yanlış yapmaktan kadınlar koruyorlar. Haftasonu ekleri için de geçerli bu kadın bakış durumu. Biz Posta’yla yarışıyoruz birinci sayfada, açık söyleyeyim. Bir yıl önce Milliyet’ti yarıştığımız. Haftasonu eklerinde Hürriyet ile Akşam yarışıyor, sporda Habertürk ve Hürriyet’le yarışıyoruz. Genel medya kompozisyonu bu. Birinci sayfa yarışı önemli, birinci sayfa kimliktir. Bir gün önce ve bir gün sonrayı yansıtır birinci sayfa.



Elif Aktuğ’u n yaptığı röportajı birinci sayfadan da sunuyorsunuz, hakkını veriyorsunuz. Sporda da aynı şey geçerli.



Bizim mesleğimizin içindeki herkes aynı soruyu sormalı: son bir yılda kimler gündemi oluşturdu? Gazete ile ilgili algı oluşur, bunu unutmamak gerek. İncelikli çalışmalısınız, yarattığınız algının doğru olması için ve onu koruyabilmek için.



“Suriye politikası aslında bize nasıl siyaset yapılması, nasıl gazetecilik yapılması gibi konularda çok önemli dersler veren bir olay olarak tarihe geçti.”



Türkiye’nin Suriye politikası, İsrail’in özür dilemesi. Nasıl değerlendirmeli?



Suriye politikası aslında bize nasıl siyaset yapılması, nasıl gazetecilik yapılması gibi konularda çok önemli dersler veren bir olay olarak tarihe geçti. Case study başlıbaşına. Hiçbir ülkenin değil de bir tek Türkiye’nin meselesiymiş gibi davranıldı. Bu yanlıştı. O tarihlerde de aynı şeyi söyledim. İnsanlık dramlarına tabii seyirci kalamayız ama savaş yanlısı, taraf tutan ülke imajı da son derece problemli. Hükümet çok tehlikeli gidiyordu. Hükümete yakın medya ve güç odakları da bu eleştirileri yapmaya başladılar, yapıcı eleştiri kadar hiçbir şey değerli değildir. Burada hükümet gördü, dikkate aldı yorum ve eleştirileri ve değiştirdi. Frene basıldı. Şimdi çok iyi bir çizgideyiz. Uluslararası sistemle birlikte hareket ediyoruz. İsrail için de aynı şey geçerli. Hükümet çok iyi bir yol izledi, İsrail de doğru olanı yaptı. Unutmayalım, medeniyet özür dilerim ve teşekkür ederim’e bağlıdır.



Türkiye sizce Avrupa’nın neresinde?



Hükümetin en büyük yanlışının AB sürecini askıya alması olduğunu düşünüyorum. AB’ye ihtiyacımız var, Avrupa’nın da bize ihtiyacı var. Kültürel değerleri artırmaya, iyileştirmeye ihtiyacımız var, bunun için de AB önemli. Standartları yakalama yolunda AB önemli.  Geçmişte Ortadoğu çok dışlandı bu da bir hataydı. Türkiye hem doğudur hem batıdır. Hem gelenektir hem gelecektir. Melez bir kültür inşa etmek zorundayız.



“Sivil topluma iş düşüyor, her şeyi devletten beklememek gerekiyor.”



Kültür sanat sayfalarınızdan da bahsetmek isterim. Kitap ekiniz de çok önemli.



Benim en fazla üzerinde durduğum sayfaların başında kültür sanat sayfaları gelir. Her gün aynı iki şeyi söylüyorum. Bugün sayfamızda dış haber var mı ve kültür sanat haberi var mı.



Atilla Dorsay Emek Sineması’nı görmeye gitti ve tartaklandı. Bu AVM’leşme halini nasıl değerlendiriyorsunuz son olarak?



Kınamak gerekiyor. Biz tabii ki yazı çizi adamlarımıza eziyet etmiş bir toplumuz. Sürgün etmişiz, hapislere göndermişiz. Duyarlılığı ne yazık ki hala yeterince üst noktalara taşıyamadık. Sivil topluma iş düşüyor, her şeyi devletten beklememek gerekiyor. 







SAYIM ÇINAR



sayimc@superonline.com


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin