Türkiye’nin izlenme rekorları kıran dizisi ‘Aşk-ı Memnu’nun en
beğenilen karakteri ‘Behlül’ü oynamasına rağmen dizi bittikten
sonra hiç konuşmadı. Dizinin final sahnesinin yayınlanmasının
ardından da tatile çıktı. Mavi’nin reklam filminde rol aldığı için
bir araya gelebildiğimiz Kıvanç Tatlıtuğ özel hayatı dışındaki tüm
soruları yanıtladı. Dizide yaşadığı aşka “Sürreal” diyen Tatlıtuğ,
gerçek hayattaki sevgilisi İdil Fırat hakkında ise tek kelime yorum
yapmadı!
Ailesine böylesine düşkün daha doğrusu ailesine bu denli tapan
erkek az tanıdım. Damarlarında kan değil aile sevgisi akıyor...
“Onlardan aldığım enerjiyi önce işime sonra özel hayatıma
yansıtıyorum” filan diyor. Onlar mutluysa mutlu oluyor, mutsuzsa
aradığınız Kıvanç’a şu an ulaşılamıyor.
Hikayesini az çok biliyorsunuz. Adana’da doğdu. Beş kardeşler. Bir
ablası, iki ağabeyi var, bir tane de kendinden küçük kız kardeşi.
Kıvanç 17 yaşındayken, babası bir kalp krizi geçirince ve doktoru,
“Adana’nın sıcağı size gelmez” deyince apar topar İstanbul’a
taşındılar. 12 yıl profesyonel basketbol oynadı. Bugün 12 dev
adamın en seksisi olabilirdi ama sakatlandı ve basketbolu bırakmak
zorunda kaldı. Oyunculuğundan önce mankendi. Annesi ondan habersiz
minik bir defile için fotoğraflarını gönderip, ismini yazdırınca
podyumlarla tanıştı. 2002’de Elite Model Look Yarışması’nda birinci
oldu. Manken olarak hem yurtdışında hem yurtiçinde inanılmaz işlere
imza attı. Hatırlarsanız bir ara Calvin Klein’ın bile
modeliydi.
Oyunculuğa ‘Gümüş’ dizisiyle başladı. Sonrasını bilmeyen yok.
‘Aşk-ı Memnu’ dizisi ile geçen sezon ortalık Behlül diye inlerken o
hiç konuşmadı. Dizinin finali reyting listelerini altüst etti yine
sustu. Ve ne mutlu bana ki, Mavi, Kıvanç Tatlıtuğ ile iki sezonluk
reklam filmi anlaşması imzaladı da ben de bu röportajı yapabildim.
İyi ki varsın Mavi, iyi ki çok mu çok oluyorsun?
Yıllar sonra Mavi ile moda dünyasına geri döndünüz? Oyunculukla
bu kadar yol almışken, geri dönmenin gerilemek olarak
algılanabileceğini hiç mi düşünmediniz?
- Düşünmedim. Çünkü mankenliğe geri dönmedim. Reklam filminde
podyumda yürümüyorum. Podyum kenarında eski manken Kıvanç Tatlıtuğ
olarak defileyi izliyorum. Ben podyumu çoktan tükettim, bitirdim,
rafa kaldırdım. Artık geri dönmem.
Gelen onlarca reklam filmini reddederken neden Mavi’ye evet
dediniz?
- Çünkü Mavi benim hemşerim. İkimiz de Akdenizliyiz. Markaya
kendimi çok yakın hissediyorum. En başından beri herkes gibi ben de
Mavi’yle gurur duyuyorum. Ürünlerini, markanın gelişimini çok
başarılı buluyorum. Projeyi bana Ali Taran getirdi. Duyduğum zaman
çok heyecanlandım. Düşündük taşındık. Anlaştık. Çok da güzel bir iş
çıktığına inanıyorum.
Bir projeye evet derken tek başınıza mı karar veriyorsunuz?
- Asla tek başıma hareket etmem. Bir ekibim var. Gaye Sökmen ve
kadrosu özellikle de Zerrin Ersü. Herkesin olduğu gibi benim de bir
kariyer planım var. Konseptimize ve ileriki yıllardaki
projelerimize göre ne kafamıza yatıyorsa onu kabul ediyoruz. Çok
ince eleyip sık dokuyoruz.
İlk günden beri Gaye Sökmen ile çalışıp yol alıyorsunuz? Gaye
Sökmen sizin için vazgeçilmez mi?
- Ben çok aileci bir adamım. Anneme, babama, kardeşlerime çok bağlı
bir adamım. Ve bütün enerjimi bütün duygularımı iyisiyle kötüsüyle
ailemden alıyorum, sonra işime ve sosyal çevreme yansıtıyorum Benim
ailem bir ayna gibi. Onlardan besleniyorum. Çevreme veriyorum. Gaye
ile tanıştığım zaman şunu keşfettim benim aile ortamımın aynısı
Gaye Sökmen Ajans’ta da var. Geliyorum, oturuyorum, kahvemi
içiyorum, orası bir şirket gibi değil sanki benim ofisim evim.
Sohbet ediyoruz, dertleşiyoruz. İş hayatımı Gaye yönettiği için
arkamı sağlam bir yere dayamanın rahatlığıyla hareket ediyorum.
Biliyorum ki Gaye benim için en iyisini yapar, benim hiçbir şey
düşünmeme gerek yok. Bu çok büyük bir lüks.
Gaye Sökmen’in sizin maddi çıkarlarınızı da gözeteceğinden
eminsiniz yani?
- Hiç öyle endişelerim yok. Hayatta bir takım önceliklerimiz var
ama bu önceliklerin başında hiçbir zaman para gelmedi, gelmeyecek.
Bizim iş ilişkimizin temelinde para yok, duygular var.
Yüzde yüz teslim oluyor musunuz?
- Oluyorum. Bu hiç tartışmadığımız anlamına gelmiyor ama teslim
oluyorum.
BU SEZON DİZİ YOK TİYATRO VAR
En son ne için çok heyecanlandınız?
- Son zamanlarda hayatımın en büyük heyecanını Grease müzikalinde
yaşadım. Unutulmaz bir şeydi. Dünyada en çok sergilenen, efsane bir
müzikal için sahneye çıkıp canlı şarkı söylemek müthiş bir
duyguydu. Unutamayacağım bir adrenalin yaşadım.
Peki bu yakınlarda gerçekleşecek diye heyecanlandığınız bir şey
var mı?
- Var. Aslında Londra ya da Amerika’ya oyunculuk konusunda eğitim
almaya gidecektim. Okulları araştırmıştım tam karar verecektim ama
hayır diyemeyeceğim bir teklif geldi. Gelen bütün dizi projelerini
geri çevirdik ama bunu kabul ettik.
Neymiş o?
- Tiyatro. Hayatımda ilk defa tiyatro yapacağım. Çok heyecanlandım.
Kalbim kıpır kıpır. Özel bir tiyatro ile anlaştım.
Dizi konusunda kandırılamaz durumda mısınız?
- Dizi kesinlikle yapmayacağım, istemiyorum. Bu sene dinleneceğim.
Bir ara vermekte fayda var insanın kendini toparlaması için. Altı
ay sonra oyunculuk okumak için yurtdışına gideceğim.
Siz zaten Kültür Üniversitesi’nde oyunculuk okumuyor musunuz,
neden bir de üstüne yurtdışında okumak istiyorsunuz?
Arda Turan gidip Manchester’da futbol okuluna yazılıyor mu?
- (Gülüyor) Arda’yı da çok severim bu arada ama bu şaka herhalde.
Her şeyin fizikle, tiple, dış görünüşle ilgili olmadığı bir iş
yapıyorum şu anda. Oyunculuk çok başka bir şey. İşim mankenlik
olsaydı sabahtan akşama sadece durarak insanların ruhunu
ferahlatabilirdim. Ama şimdi o ruhları beslemem de gerekiyor. Bunun
için ise eğitim şart. Ve bu eğitimin hayat boyu bitmemesi
gerektiğini biliyorum. Türkiye’de Haluk Bilginer gibi bir üstat,
“Ben daha yolun yarısındayım” diyebiliyorsa, biz susalım. Benden
‘Aşk-ı Memnu’nun kaymağını yememi bekleyemezsiniz.
Günün birinde şımarabilmeniz için, ayaklarınızın yerden
kesilmesi için ne olması gerekiyor. Oscar kazansanız mesela yine bu
kadar kontrollü olabilir misiniz?
- Oscar kazansam da ben hala aynı annenin, babanın çocuğu hala aynı
ajansın oyuncusu hala aynı ülkenin vatandaşı olacağım; hiçbir şey
değişmeyecek.
Nasıl oluyor da egonuzu kontrol altına alabiliyorsunuz? Sizin
yarınız kadar bile popüler olmayan insanlar şımarıklıkta sınır
tanımıyor?
- İnsanların yaşam tarzlarını eleştirmek benim haddime düşmez. Ama
bu konuda ailenin verdiği terbiyeye çok inanıyorum. Ben bir tek
aile içinde şımarıyorum. O kadar da hakkım olsun.
‘Aşk-ı Memnu’yu bu kadar popüler yapan nedenlerden biri de
Behlül’ün amcasının karısına aşık olup onunla sevişmesiydi. Aşkın
bütün tabular ve kurallar üstü bir duygu olduğuna katılıyor
musunuz? Ve aşkın bir insana yaptırabileceklerinden korkuyor
musunuz?
- Eğer amcanın karısa aşık olma mevzuundan bahsediyorsanız o
tamamen sürreal, gerçek dışı bir hadiseydi. Bunun üzerine konuşmak
yersiz. Biri bana, “Gerçek hayatta amcanın karısına aşık olur
musun?” falan dese onun suratına kahkahalarla gülerim. Böyle bir
şey mümkün değil. Bunu bir kenara ayırıyorum. Ama insanların
dikkatini çeken de bu oldu bence. Bu dizi bu yüzden bu kadar çok
reyting aldı. Aşkın hiçbir hali bana bu yaptıramaz. Mümkün değil,
sürreal, saçmalık?
‘Aşk-ı Memnu’daki odanızı süsleyen Eyfel duvar kağıdı satış
rekorları kırıyor, Ortadoğu ve Balkanlar’da çocuklar üzerlerinde
sizin fotoğrafınızın basılı olduğu çantalarla okula gidiyor,
gençler berber koltuğuna oturduğunda “Çek bir Behlül traşı” diyor?
Kendinizi bir marka olarak görüp bir marka gibi yönetmeye
başladınız mı?
- Ben böyle sorularda kilitleniyorum ya. İnsanın kendisine “Ben
markayım” demesi kadar absürd bir şey olamaz. İnsanlar sizi nereye
koyuyor, nerede görmek istiyor o önemli.
İlerleyen yıllarda Kıvanç Tatlıtuğ’un parfümü ya da yatak
çarşafı piyasaya çıkabilir mi?
- Şu anda hiç böyle bir plan yok ama zaman ne getirir belli olmaz.
Güzel işbirlikleri ile bir takım sıcak sonuçlar ortaya
çıkabilir.
RÖPORTAJA HAKKIM OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜM
‘Aşk-ı Memnu’ final döneminde hiç röportaj vermedim çünkü buna hakkım olmadığını düşündüm. Zaten haftalar boyu insanların hayatlarına Behlül olarak girmişim sonra Kıvanç olarak ne söyleyebilirim... Söyleyeceğimi, anlatmak istediğimi rolümle verebildiysem ne mutlu? Aslında özel hayatımı anlatmayı hiç sevmiyorum. Biraz da utanıyorum. İçine kapanık bir adamım ben. Ve oyuncuyum. Kıvanç’ın ön plana çıkmasının işime zarar vereceğini düşünüyorum. Daha sonra oynayacağım roller inandırıcılığını kaybeder gibi geliyor.
-ŞNORKEL KAFASI
Uzun süredir tatildeyim. Tatil benim için yatmak demek. Denizi de çok seviyorum. Küçük bir teknemiz var. Kız kardeşimin kocasıyla sürekli açılıyoruz. Sabah beş gibi bütün denizin canlıların uyanışına tanık olmak, onlarla birlikte uyanmak müthiş? Takıyorum şnorkeli, kopuyorum dünyadan. O şnorkel kafasını hiçbir şeye değişmem.
-OMUZUMDA KİREÇLENME VAR
Omzumda sporculuktan kalma bir kireçlenme var. Klimanın karşısında kaldığımda ya da ters bir hareket yapıp zorladığımda nüksediyor. Jet Ski’den falan düştüğüm yalan.
-YUVARLAK HATLAR FAVORİM
Biraz kilo aldım. Ama abartıldığı kadar ciddi bir durum olduğunu sanmıyorum. Ben Adanalıyım, yemek yemeyi çok seviyorum. Üstelik artık manken de değilim. Fazla zayıflıktan zaten hoşlanmıyorum. Yuvarlak hatlar favorim.
AYNAYA BİLE BAKMAK İSTEMEDİĞİM İÇİN SAKALIMI KESMEDİM
Gerçi şimdi biraz kesmişsiniz ama o sakallar neydi öyle? Zorla
kendinizi çirkinleştirmeye falan mı çalışıyorsunuz?
- O kadar yorulmuşum ki! Sette sürekli traş ol, makyaj yap
bıkmışım. Hep mükemmel gözükmek zorundasın. Tatile çıktığımda
kendimi şöyle bir bırakmak istedim. Uzun bir süre aynaya bile
bakmak istemedim. Buna ister bıkmışlık deyin, ister tepki, ister
protesto? İçimden öyle geldi.
“Vay vay vay çantaya bak” çok konuşulacak
Ali Taran Ajans’ın çektiği, Cemal Alpan’ın yönetmenliğini
yaptığı Mavi reklam filminde Kıvanç Tatlıtuğ, Mavi’nin Şubat
2010’da İstanbul Moda Haftası’ndaki defilesini izliyor. Tatlıtuğ
ile yanındaki arkadaşı arasında şu diyaloglar geçiyor:
Kıvanç: Mavi aşmış kendini ya! Moda bu işte
Kankası: Anlıyorsun sen bu işten?
Kıvanç: Eee biz de mankenlik yaptık
Kankası: Sanki New York’ta, Paris’te gibiyim.
Kıvanç: Merkez burası abi. Modada merkez İstanbul. İnan buna
bak.
Kankası: En büyük payda bu Mavi’nin herhalde.
Kıvanç: Aynen! “Çok oluyoruz” diyorlardı ya artık daha da çok
oluyor.
Bu diyoloğun ardından sarışın, mini elbiseli bir manken elinde
çantasıyla podyumda yürümeye başlar. Kıvanç kızın her adımında bir
vay çeker. Vay, vay, vay, vay. Ve en sonunda arkadaşına döner ve
“Çantaya bak!” der. Reklam dış ses ile noktalanır: “Çok mu çok
oluyorlar!” Reklam filminin en eğlenceli sahnelerinden biri olan bu
“Vay vay vay çantaya bak!” repliği dillerden düşmeyecek, demedi
demeyin.
Sibel ARNA / www.hurriyet.com.tr