AHMET HAKAN / HÜRRİYET
Tek soruda neler yıkıldı
MEHMET Barlas’a lakap takmadım, hakaret sözcüğü kullanmadım,
küçümsemede bulunmadım.
Sordum, sadece sordum:
“Sen 12 Eylül’ün darbeci lideri Kenan Evren’i evinde ağırladın mı,
ağırlamadın mı?”
Cevap geldi:
“Sentetik Türk... Çakma Nişantaşılı... Kenarın dilberi... Cahil...
Mütecaviz...”
Darbeci general ile dostluğu anımsatılınca...
Bizim Mehmet Barlas’ın o meşhur kibarlığı, nezaketi, anlayışlılığı,
tahammülü yıkıldı gitti.
Demek ki “beyefendi”nin nezaketi, tek soruda yıkılacak cinsten bir
nezaket imiş.
* * *
Mehmet Barlas, dünkü yazısında Kenan Evren’i evinde ağırladığını
kabul etmiş.
“Evet, ağırladım” diyor.
Ardından da şunları yazıyor:
“Kenan Evren benim evime 1989’un yazında Cumhurbaşkanı iken geldi.
Aynı eve daha önce Turgut Özal Başbakan olarak, aynı yılın kışında
da Cumhurbaşkanı olarak geldi. Ayrıca evimde ağırlananlar arasında
İsmet İnönü de, Bülent Ecevit de, Süleyman Demirel de, Necmettin
Erbakan da var.”
Yani demeye getiriyor ki:
“Bizim ev, her türlü devlet başkanını ağırlar. Bu bağlamda Kenan
Evren’i de ağırlayıverdi.”
İyi, güzel de Mehmet Barlas, benim anlamadığım şu:
Senin evinin, bütün devlet başkanlarını ağırlamak gibi bir
yükümlülüğü mü var?
Hani Kamerun Cumhurbaşkanı falan olursun da, “Falanca devlet
adamını neden ağırladın evinde?” diye sorulduğunda, “Ne yapayım
birader, protokol icabı...” dersin.
Bir gazeteci olarak senin bu türden bir protokol zorunluluğun mu
var?
Kenan Evren’e “Sen bir darbecisin... Gelme evime...” diyemedin
mi?
Bir gazeteci, hiç de zorunlu olmadığı halde her gelen lideri evinde
ağırlıyorsa, ona “her devrin adamı” denmez de ne denir?
* * *
Hakkını yemeyelim...
Belki de Mehmet Barlas, evinde ağırladığı devlet adamlarının şeref
listesini, benim gibi “kenar mahalleden gelmiş/çakmaların çakması”
bir adamın gözüne sokarak, belki de şunu demek istiyordur:
“Kardeşim ben üst sınıf bir adamım... Bizim sınıfın mensupları,
öyle darbeciymiş marbeciymiş hiç bakmadan her türlü devlet adamını
evinde ağırlar... Senin gibi kenardan gelip ortaya yerleşmeye
çalışan çakmalar, bu işten anlamazlar... Hadi git işine...”
* * *
Eğer Mehmet Barlas, böyle demek istiyorsa...
O zaman kendisine...
Demokrasinin şahlandığı şu günlerde...
Kenardakilerin iktidarının perçinlendiği şu dönemde...
Üst sınıf adamların kenardan gelen muktedirlerin yanaklarını
okşadığı şu süreçte...
Böyle seçkinci takılmanın fena halde ayıp kaçtığını anımsatmak
isterim.
Hem böyle yaparsa...
“Yüzde 42” dönüp Barlas’a, “Hani seçkinci bizdik ya Barlas” diye
soruverir ve Barlas bir kez daha o meşhur nezaketini bozmak
durumunda kalır.
Ya da...
Çok daha fenası söz konusu olabilir.
“Kenarın Başbakanı” olarak küçümsenen Tayyip Erdoğan, “Mehmet
Bey... Mehmet Bey... Yıkışmıyor ama... Ayıp oluyor ama...” falan
der.
* * *
Neyse... Neyse... Uzatmayalım.
Benim “Mehmet Barlas olayı”ndan çıkardığım ders şudur:
“Demokratım”, “Kibar adamım”, “Tahammüllüyüm”, “Seçkinci değilim”,
“Eleştiriye açığım” diye birer “Erdem anıtı” gibi ortada dolaşan
adamların mutlaka bir sınamadan geçmesi gerekiyor.
Cevabını vermekte zorlandıkları bir soru ile karşılaştıklarında
hâlâ demokrat, hâlâ kibar, hâlâ tahammüllü, hâlâ seçkincilik
taslamayan bir tutum takınıyorlarsa, tamamdır.
Yok, eğer efendiliklerini bozuyorlar, sınıf ayrımcılığı yapıyorlar
ve seçkincilik taslıyorlarsa...
Koyver gitsin...
MEDYATAVA HABERİ NASIL VERMİŞTİ
http://www.medyatava.net/haber.asp?id=70671
http://www.medyatava.net/haber.asp?id=70613