GİZEMSİZ STAR, KALİTESİZ VATANDAŞ, ARSIZ BÜROKRAT

Neslihan Acu'dan ortaya karışık bir cuma yazısı. Kaliteli vatandaş sorunsalı, Selahattin Duman'dan ÖSYM skandalı, Doğan Hızlan'ın haksız yaklaşımı, Nur Çintay'dan "sis perdesi yırtılan ünlüler"e bir bakış...Şöhretlerin twitter gibi ortamlarda car car içlerini dökme nedenleri...

Google Haberlere Abone ol
GİZEMSİZ STAR, KALİTESİZ VATANDAŞ, ARSIZ BÜROKRAT

İstanbul tropikal ormanlarına yaptığım bir haftalık geziden sonra, oram buram yeşillenmiş olarak İzmir betonarme çölüne geri döndüm.


 


Gözlemci kişiliğim bütün belaları mıknatıs gibi üstüme mi çekiyor bilmiyorum ama İstanbul’da son gün şöyle bir hadise geldi başıma: Suadiye’den bindiğim minibüs, köprüye çıkan çevre yolunda resmen dans etmeye başladı. Dikiz aynasından baktığımda şoförün uyukladığını gördüm. Öyle böyle değil, resmen içi geçiyordu adamın. Panikle koluna yapışıp, “Şoför arkadaş, uyuyorsun yahu! Aç gözlerini!” dedim. Zar zor açtı ve “Yok abla güneş geliyor da, gözümü dinlendiriyorum” dedi. Ve tekrar sızdı. Bu kez harş horş sarstım adamı. “Uyan yahu, telef olacağız!” dedim, zira uyurken bir yandan da saatte 100 km ile yol alıyordu.


Bu esnada minibüste yer alan diğer 6 vatandaşın durumu hiç iplemediklerini gözlemledim. Kimi camdan dışarı boş boş bakıyor, kimi ise cepten mesaj çekiyordu.


Şoförün uyurken 100 km ile uçuyor olması umurlarında bile değildi.


Bu tip, ilgisiz tavırlı ve koyun ruhlu vatandaşlar ülkenin her yanında bolca mevcut. Siz diyin vurdumduymazlık, ben diyeyim aptallık, korkaklık, bastırılmışlık…


Bu ülke neden böyle sorusunun yanıtı işte budur.


Böyle vatandaşa böyle bürokrat, böyle siyasetçi!


Vatandaş kalitesi yükselmeden bu ülkede hiçbir halt olmaz, maalesef, bu bir gerçek.


 


*******



Alın işte son üniversite sınav rezaletini. Bu yıl sistemi baştan aşağıya değiştirdiler biliyorsunuz.. Yığınla hata, yanlış var ortalıkta.


Selahattin Duman’ın nefis bir yazısı var bugün Vatan’da: Gece “hukuk” diye yatanlara sabah “su ürünleri” müjdesi!


Resmen dalga geçiyorlar bizle!


Geçiyorlar çünkü normal bir ülkede olsak vatandaş, çoluğuyla çocuğuyla sokaklara dökülüp durumu protesto eder, o eğitimcileri doğduklarına pişman eder.


Oturdukları o koltuklardan eder.


Ama vatandaşta tıs yok.


Kaderimizdir diyorlar, çekiyorlar.


İyi o halde! Çekin dertleri bakalım. Çocuklarınız da ziyan zebil olsun.


Nasıl olsa nüfus kalabalık...


Üçer üçer doğurduk mu daha da kalabalıklaşırız. Arada telef olanlar da normalden sayılır.


Zira insan değiliz, koyun sürüsüyüz. Öyle değil mi?



 *******


 


Doğan Hızlan’ın bugünkü yazısını okudunuz mu?


Harper Lee’nin büyük romanı “Bülbülü Öldürmek” üzerine bir yazı yazmış. Romanın 50. Yılı nedeniyle.


İlginç bir yazı. Ama bir yerinde şöyle soruyor Hızlan: “Bizde böyle bir roman var mı?”


Aynı soruyu şöyle tekrar ediyor daha aşağıda: “Bizde kendini okutacak böyle bir roman var mı?”


Var sayın Hızlan, var. Ama sizin gibi bir saygın eleştirmen bile yok dedikçe, tozun toprağın altında duruyor o güzel romanlar.


Beceriksiz edebiyat ajansları, köhne kafalı, tutucu ya da aşağılık kompleksi içinde yüzen eleştirmenler, edebiyatı karpuz pazarlar gibi pazarlamaya çalışan yayınevleriyle durumumuz maalesef bu.


Üstelik, İngilizce hakimiyetindeki bir dünyada Türkçe yazılmış bir romanın şansının daha doğuştan ne kadar kör olduğu gerçeğini de pas geçmemek gerekir.


“Bizde olmuyor” demek yerine, olanları görmek ve yapıcı eleştirmek lazım.


Yoksa bir asır daha, “bizde olmuyor” der dururuz.


 




********


 


Ve son olarak: Bugün Nur Çintay’ın enteresan bir yazısı var, “Ünlülerin sis perdesi fena yırtıldı!” diye. O da NYT’nin Sunday Styles ekindeki Garbo fotoğrafından etkilenerek yazmış yazıyı.


Greta Garbo bu devirde yaşasaydı, yine Greta Garbo olur muydu? Soru bu.


O gizemini, tekinsiz halini koruyabilir miydi?


Yoksa twitter’a girip car car içini döker miydi?


Neden ünlüler artık car car içlerini dökme peşindeler?


Gizem, neden geçmez akçe oldu?


Nur Çintay, bir göstermelik tevazu, bir egoyu sıfırlama hadisesi diye yorumlamış durumu. İnsan starlara hayran olunan o eski masum günleri özlüyor diyor.


Haklı.


Eskiden starlar yarı tanrı gibiydi gözümüzde. Çünkü işin içyüzünü kimse bilmezdi. Gizem diye bir şey vardı hakikaten.


Ama sonra her şey ortalara döküldü.


Enformasyon çağında gizem diye, sır diye bir şey kalmadı dünyada.


Ve starlar, tüm kodları çözülmüş bir halde, “starcılık” oynuyorlar sadece.


Ve sanırım canları çok fena sıkılıyor.


O yüzden bulundukları tepelerden aşağılara inip hayranların arasına karışıyorlar ikide bir.


Ciddi ciddi, anlaşılmak ve sevilmek istiyorlar.


Ne hazin bir durum, ne beyhude bir çaba…


 


NESLİHAN ACU


neslidost@gmail.com


 


 


 


 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin