FEHMİ KORU, 'ERMENİ KARDEŞİMDEN ÖZÜR DİLİYORUM' KAMPANYASI İÇİN KENDİ HESABINA NELER SÖYLEDİ

Fehmi Koru, bir grup aydının başlattığı tartışma yaratan "Ermeni Kardeşimden Özür Diliyorum" imza kampanyasını kendi hesabına nasıl değerlendirdi?

Google Haberlere Abone ol
FEHMİ KORU, 'ERMENİ KARDEŞİMDEN ÖZÜR DİLİYORUM' KAMPANYASI İÇİN KENDİ HESABINA NELER SÖYLEDİ

FEHMİ KORU / YENİ ŞAFAK



Hakem vicdanlar olsun


Bir grup aydının geçmişte yaşanan trajik olaylardan dolayı Ermeniler'den 'özür' dilemek üzere açtığı imza kampanyası, beklenebileceği üzere, küçük çaplı bir kıyamet kopmasına sebep oldu. Çok sayıda meslektaşını ASALA terörüne kurban veren emekli büyükelçiler bu girişime şiddetle karşı çıktığı gibi eli kalem tutanlardan bir bölümü de itirazlarını dile getirip duruyor.


Bu arada “Neden özür dileyecekmişiz?” ile başlayıp “Onlar da karıştıkları katliamlar ve gerçekleştirdikleri terör eylemleri için bizden özür dilesin” ile devam eden bir dizi karşı çıkış da işitildi.


Tarihen sabittir ki, hayatta en zor olan işlerden biri, tarih ile hesaplaşmaktır; her ülkenin tarihinde bugünün insanlarının yüzleşmek istemeyecekleri bazı yanlışlıklar bulunur çünkü... Bugünün standartlarını göz önünde tutarak tarihi hesaba çekmek makul bir yöntem de değildir zaten; her dönemin kendine özgü şartlarını göz önünde bulundurmaya başladığınızda ve sebep-sonuç ilişkisini hesaba kattığınızda ise işin içinden çıkamazsınız.


Geçen yüzyılın başlarında hazin ve trajik pek çok olay yaşandı bizim coğrafyamızda. İmparatorlukların tasfiyesinin başladığı yıllardı o dönem ve tarih sahnesinden mutlaka uzaklaşması istenenlerin başında da Osmanlı İmparatorluğu bulunuyordu. Balkan topraklarını birbiri peşisıra kaybetme, Müslüman Ortadoğu coğrafyasını elden kaçırma süreci başladığında, imparatorluğu yönetenlerin de dengeleri bozuldu.


O dengesizlik içerisinde yaşandı etkileri günümüze kadar uzanan trajik olaylar...


Önce kim kimi öldürdü: Ermeniler mi Türkleri, Türkler mi Ermenileri? O hengâmede toplam kaç kişi öldü: Tehcire gönderilenlerden ölenlerin sayısı 400 bin miydi, yoksa 1 milyon mu? Amaç toplu kıyım mıydı, yoksa bir yerden diğerine gönderilirken dönemin ve mevsimin şartları mı ölenlerin sayısını çoğaltmıştı?


Bu soruların cevaplarını merak edenler mutlaka vardır; ben de merak ediyorum. Tarihin bütün karanlık noktalarını aydınlatmalarını tarihçilerden beklemeliyiz. Ancak ben tarihçi değilim, bir gazeteciyim ve tarihin belli bir döneminde büyük trajediler yaşandığının farkındayım.


İster 1 milyon kişi hayatını kaybetmiş olsun ister tek bir kişi, ilk kurşun ister Türkler'den gelsin ister Ermeniler'den, ölenler ister kasti olarak ölüme gönderilmiş olsunlar ister istenmediği halde hayatlarını kaybetsinler... Benim için gerçekten fark etmiyor; olanlar ve ölenlerin hepsi için üzülüyorum. Sadece üzülmekle de kalmıyor, o kanlı sayfaların ikide bir karşıma çıkartılmasını da istemiyorum.


Üzüntümü sona erdirmenin veya kanlı sayfaların bir daha karşıma çıkmamasının yöntemi, yaklaşık 100 yıl önce yaşanmış olaylar yüzünden kendi payıma düşen özürü ifade etmem midir? Yoksa bu işi devletin yerine getirmesi midir? Ben burada özür dilerken orada da birileri aynı trajik olaylarda hayatını kaybeden Türkler için de özür dilemeli midir? Ya teröre kurban verdiklerimiz için kim özür dileyebilir? İki devletin eş zamanlı özrü mümkün olabilir mi? Olursa, her iki tarafta özrü yakışıksız bulanlar, bunu kabul edebilirler mi?


Çok çetrefil bir iş bu.


Kendi hesabıma bu aşamada söyleyebileceğim şu: Herkesin hakemi kendi vicdanı olsun...
www.yenisafak.com.tr

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin