Esin Övet, 'Siz Uyurken'i Medyatava'ya anlattı!

Sayım Çınar, yeni kitabında cesur hikayelere yer veren Esin Övet'le çok konuşulacak bir röportaj gerçekleştirdi.

Google Haberlere Abone ol
Esin Övet, 'Siz Uyurken'i Medyatava'ya anlattı!

Gecelerin nabzını tutan Esin Övet Haziran ayında İnkılap (Sayfa6) Yayınları etiketiyle 'Siz Uyurken' adlı kitabını paylaşıyor okurlarla. Yaza damgasını vuracak kitabını odak noktası olarak alarak, Sayım Çınar, Esin Övet’le gecelere, hayatlara dair ses getirecek bir röportaja imza attı.

 

Çok uzun süredir bir öykü kitap projen vardı ve sonunda bitti. Haziranda yayınlanıyor. Kitabın hikayesini dinlemek isterim senden. 



Kendimi parçalayarak yazdım diyebilirim. Sen bütün süreçte yanımdaydın, ajanım olarak yayıneviyle anlaşma yapmasaydın belki de vazgeçerdim. Bu noktada sana teşekkür etmem gerekiyor. Editörümle ve yayınevimle güzel bir enerji birliği yaptık. Unisex köşemde Kadir Kaymakçı’nın verdiği isimle, Siz Uyurken adlı bir bölüm açtım. Uyumama gibi bir sorunum var, başkaları uyurken ben anlattım, gözlemledim, not ettim. O dönemde bunun bir kitap olacağını hiç düşünmedim. Uzun senelerdir bana kitap yazma teklifi geliyor. Günlük yazı yazmadan farklı bir durum kitap yazmak. Elif Şafak, Orhan Pamuk gibi isimler varken benim bir kitap yazabilmem büyük cesaret istiyordu. Oben Budak’ın çok desteğini gördüm, Kadir Kaymakçı çok destekledi, senin etkin de çok var. Aslında başka bir şey yazmak istiyordum, bir gecede karar verdim Siz Uyurken’e. Gazetede daha farklı bir dil ve anlayış var, kitap ise bambaşka bir alan. 



“Bir kadın olarak gecelerde dimdik durmak çok zor.”



Türkiye’de magazin gazeteciliğini hedef alan çok insan var. Kitabında önemli ipuçları, dersler var, bu insanlar çok şaşıracak bence. Bir kadın olarak gecelerde dimdik durmak çok zor. Otokontrol kurmak zorundasın. Yazarken de kendiliğinden dersler çıktı, kendiliğinden sonuçlar çıktı.



Sahte dünyanın sahte insanları arasında aslında gerçeği arıyorsun diyebilir miyiz?



Hayal ve gerçeğin karışımı olacak diye başladım, ama sonradan kendiliğinden her şey o kadar ete kemiğe büründü ki… İsimleri değiştirdim ama karakterlerin hepsi gerçek. Sokaktaki insan da ünlü insan da kendinden çok şey bulacak. 



“İnsanların paparazzilere bir şey söylerken bir kez daha düşünmelerini ve empati kurmalarını istiyorum.”



Geceleri nelerle karşılaşıyorsun?



Paparazzilik yaptığım dönemlerle bugün yaptığım şey farklı tabii. Paparazzi dönemimde fotoğraf da çekerdim, izin istemiyorsunuz, gizli iş yapıyorsunuz. Hatırlarım, öyle günler oldu ki arabanın içinde üç gün boyunca bir kare fotoğraf alabilmek için beklediğim zamanlar oldu. Sonunda da hep çektim. Tehlikeler her zaman peşinizdedir. İnsanların paparazzilere bir şey söylerken bir kez daha düşünmelerini ve empati kurmalarını istiyorum. Kimisi ne yararı var ki diyor. Magazine takip etmiyorum diyen bile mutlaka şöyle bir bakar haberlere. Ne yararı var diye soranlara yanıtım şu, sporun, ekonominin nasıl yararları varsa bunun da öyle bir yararı var. Hayran olduğun insanları daha yakından tanımak, bilmediğimiz dünyalarına dahil olmak enteresan bir deneyimdir, kabul edelim. Kimsenin yatak odasına girdiğimiz yok ama enteresan bilgileri de atlamıyoruz.



Gaylerle ilgili öyküler de var kitabında, evlenenler, kıskandırmak için kadınlarla dans edenler….



Gayler beni sever ve asla homofobik olmadığımı, ne kadar saygılı olduğumu bilirler. Türkiye’de gay klüplerin kapılarını aralayabilmiş ilk kadın gazeteciyim. 2000’li yılların başında Neo vardı, çok da popüler bir mekandı. Herkes merak ediyordu bu mekanı. Ilk aralayan kapıları benim, fotoğraflarını çeken, sahipleriyle röportaj yapan benim. Hatta Deniz Akkaya’yı götürmüş, barın üstüne oturtmuş ve karelerini almıştım. Hepsi bana kapılarını açtı sağolsunlar. 

Sana gay kadın da diyebiliriz o halde.



Kesinlikle. Kitapta gay bir evlilik okuyacak okurlar, tamamen gerçek bir hikaye bu, bir tek isimler değişti. Kendisini okuduğunda beni arayacak asıl kişi, biliyorum. Başrolde Rihanna adlı bir karakter var, onun üzerinden tatlı bir dille bazı sırları paylaşıyorum.

“Bu gece kiminle yatsamı düşünmekten eğlenemiyor kimse.”



Sen çok gezen, çok seyahat eden birisin. Eğlence anlayışlarını karşılaştırır mısın yurtdışıyla Türkiye’nin?



En başta Türkiye’de egolarıyla çıkıyor insanlar dışarı, bunu görüyorum. Bir ego, bir kasıntılık, sürekli birbirini kesme hali… Kimse dans etmiyor. Bu gece kiminle yatsamı düşünmekten eğlenemiyor kimse. Sabah telefon edip dün gece bu mekanlardayım diyebilmek için dışarı çıkıyorlar, bu çok acıklı. Oysa yurtdışında farklı bir durum var. oradakiler gerçekten eğleniyor. Tek eğlenmeyen yine Türkler oluyor. Dikkat edin, elinde cep telefonu olan tek kişi Türktür mekandaki yurtdışında. Instagramdan, facebookdan, twitterdan kimse eğlenemiyor. Arada büyük bir uçurum var. Sürekli aranıyor insanlar, bu da zor bir durum. Kadınlar sürekli kurguluyor, kuruyor özellikle, tam da bunun için erkek arkadaşlarımla çıkmayı tercih ediyorum. Kitapta da anlatıyorum bu kurgu yapan kadınların halini. 

“İstanbul’un gecesini cilveli, yaramaz bir kadına benzetiyorum.”



Gece sözcüğü sende neler çağrıştırıyor?



Neyse ki az uyuyan biriyim. Ne kadar geç yatarsam yatayım sabah erkenden kalkarım. İstanbul’un gecesini cilveli, yaramaz bir kadına benzetiyorum. Biseksüel değil, kadın İstanbul’un gecesi. Zaman zaman yorucu, zaman zaman duygusal, çoğu zaman da çok kavgacı. Gece benim için gündüz gibi. O kadar alışkınım ki gece hayatında olmaya, tersini düşünemiyorum. Hayat benim için gecedir.

 

“90’larda hiçbirine ulaşamazdın bu insanların, menajerlerden, basın danışmanlarından geçilmezdi. Şimdiyse Beyoğlu’nda sırt çantasıyla geziyorlar.”

 



Genelde magazin dünyasında hep şöhret olmaya çalışanları görürüz. Bir de şöhretini kaybedenler var. bu yıldızların kaymalarını nasıl değerlendiriyorsun?

En zirvede olduğu dönemde seninle karşılaştığında selam bile vermez. Şöhretini kaybetmişse sokakta karşıladığında sarılır, öper, yemek yemek için yalvarır. Örnek verebilirim ama reklama girsin istemiyorum. Haber olmaya ihtiyacı varsa sana çok yakın olur. 90’larda hiçbirine ulaşamazdın bu insanların, menajerlerden, basın danışmanlarından geçilmezdi. Şimdiyse Beyoğlu’nda sırt çantasıyla geziyorlar.



Kitapta siyasetçi var mı?



Tanınmış bir siyasetçi var evet. Daha fazla ipucu yok! Dikkatli okuyucu dizinin üstünde yatıyor bölümünde bir şeyler anlayacaktır. Yazmak istesem köşemde yazardım, ama benim derdim deşifre etmek değil. 



Gay barlarda da hetero barlarda da şöhretler oluyor. Üstelik 80’lerden beri biliyorsun ortamı, camiayı. Mekanlar çoğaldı bugün ama gece hayatında bir düşüş var, neye bağlıyorsun bunu?



Ben on yıl önceki gece hayatını tercih ederim. Bugünlerde 90’lılar hakim gece hayatına. Yaş ortalaması düştü. Gece hayatının raconları vardır, oturmanın kalkmanın flört etmenin kuralları vardır, bugün bunları göremiyoruz. Bir adam başka bir adamın yanından kadın alabiliyor. Kadın erkek arkadaşıyla öpüşürken öbürüne göz kırpabiliyor. Eskiden daha adabına uygundu her şey, bugünse son derece çirkin. Herkes herkesle birlikte, iyice birbirine girmiş durumda. 

Gece hayatının kodları, özel bir dili var. kitapta bunu da kullanıyorsun. Gay lugati de öyle aynı şekilde. 

Ben gazetede gay lugatını iki kez yayınladım. Bilmeyenler de kitaptan okuyup öğrenecektir.



“Kitapta hep okuyucuyla konuştum. Kitabımın ithafı da okuyucuya, “sana” diye başlıyor Siz Uyurken.”



Savaş Özbey’le İsmi Lazım Değil adlı bir program yapıyorsun. Program nasıl gidiyor?



Popüler kültürü, magazin haberlerini değerlendiriyorum. Insanlar benim açık ve dürüst bakışımı beğeniyorlar, kimseyi rencide etmiyorum. Esin ilk sana söylüyoruz çünkü bu haberin değeri bir sen bilirsin diyorlar. Etik benim için çok önemli. Okuyucumu yazılarıma ortak etmeyi de seviyorum. Siz Uyurken’de bunu fazlasıyla hissedecekler. Kitapta hep okuyucuyla konuştum. Kitabımın ithafı da okuyucuya, “sana” diye başlıyor Siz Uyurken.

 

Son dönemde birçok isim magazin yazmaya başladı. Alanına birçok kişi giriyor, bunu nasıl değerlendiriyorsun?



Magazin yazmanın da kuralları var. Serdar Turgut’la programımda siyaset konusu geçtiğinde bir adım geri atar, sözü ona bırakırdım. Benim siyaset bilgimle onunkinin aynı olması mümkün değil takdir edersiniz ki. Aynı şekilde başkalarının magazin bilgisiyle de benimki aynı olamaz. Bu noktada ukalalık yapacağım, ben işin mutfağından geliyorum. Paparazzilikle başladım, bunun için magazine kimseyle tartışmam, laf da söyletmem. İnsanlar dikkat çekmeye çalışıyor magazin yazıları yazarak, bunu görüyorum.  Ikiyüzlü bir durum var. magazin konusunda herkese laf söyletmem, değerini, kıymetini bilmeyene söz hakkı vermem. Ahmet Hakan’ı bayılarak okuyorum, küçümsemiyor ve hakkını vererek yazıyor. Keşke bir gün kandırabilsem de siz uyurken onu da gezdirebilsem.



Bazı gazetelerde parlama şansın daha yüksek, Habertürk bu bakımdan da önemliydi senin için.



Kesinlikle öyle, okurların memnun olması da beni mutlu ediyor. 



“Yolda birinin kitabımı taşıdığını gördüğümde bu sefer yanına gideceğim ve bunu ben yazdım diyeceğim.”



Okurla buluşacaksın bir ay sonra, bu kitap hayatını ne kadar değiştirecek sence?



Çok heyecanlıyım, neredeyse heyecandan öleceğim. Eleştiri bekliyorum, çok övgü beklemiyorum. Kitabı da okurlara seslenerek bitiriyorum. Siz Uyurken’in devamı da olacak gibi görünüyor. Heyecanlıyım, korkuyorum, beğenileceğini de biliyorum, 1994’de ilk haberim çıktığında bu heyecanı yaşamıştım. Haberimin çıktığı gün otobüsteydim, önümdeki yolcu gazete okuyordu, orada kendi haberimi gördüm, Türkan Şoray haberiydi hiç unutmam. Adamı sarsmak istedim, bu benim haberim diye çığlık atmak istedim. Şu an yaşadığım da buna çok benzer bir heyecan. Yolda birinin kitabımı taşıdığını gördüğümde bu sefer yanına gideceğim ve bunu ben yazdım diyeceğim. Çocuksu güzel bir heyecanım var. Tam zamanında yazdığımı hissediyorum. Bu arada Oben Budak, Onur Baştürk’ün de kitapları çıkıyor. Heyecanla onların kitaplarını da bekliyorum. Bu yaz bence çok eğleneceğiz. Umarım okuma alışkanlığı olmayan insanlara da ulaşabileceğiz. 



Kitabını nasıl tanımlarsın?



Tempolu, yüksek enerjili bir kitap bu. Arkadaşlarını arasın okurlar, eğlensinler, deniz kenarında, güneşlenirken okusunlar, kodlamasınlar, eğlensinler istiyorum.  Tam 12 öyküyle gecenin hikayesini anlatıyorum, kim bilir belki de bu sefer arabamız balkabağına dönmez!



SAYIM ÇINAR

sayimc@superonline.com


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin