Ertuğrul Özkök/HÜRRİYET
Referandumda oyum şudur
BENİM oyum “Hıyar...”
Yanlış okumadınız.
“Hayır” kelimesinin iki harfi yanlışlıkla yer değiştirmiş falan
değil.
Basbayağı “Hıyar”.
Çünkü kendimi, vatandaş değil, “Hıyar” gibi hissediyorum.
¡ ¡ ¡
? Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü hâlâ her gece, bu referandumu bize “demokratikleşme” diye
yutturmaya kalkan “konuşan kafaları” dinlemeye, seyretmeye devam
ediyorum.
? Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü meydanlarda bu referandumun “gizli” değil, “aleni” ajandası
olan “Yüksek yargıya el koyma” niyetinden üç kelime bile
bahsetmeyip, bunu bize 12 Eylül’ün rövanşı gibi sunmaya kalkan
siyasetçilerin konuşmalarını hâlâ okumaya, hâlâ seyretmeye devam
ediyorum.
? Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü, “demokratikleşme” diye yola çıkıp, gazetelerinde “Bu paketin
içinde 2B bile var” diye oy toplamaya çalışanları görüp de bir
türlü çıldıramıyorum.
¡ ¡ ¡
? Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü, bir taraftan her türlü cemaatin adalete, emniyete, devletin
her kademesine sızması ile ilgili iddialara burun kıvırırken,
“Dedeler artık hâkim tayin edemeyecek” sözleriyle Alevilere
hakarete bigâne kalan aydınları bile hâlâ okumaya devam
ediyorum.
İşin kötüsü artık sinirlenemiyorum bile...
? Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü, bugüne kadar 12 Eylül Anayasası’nda yapılan bütün
değişikliklere kalbimin ta ortasından gelen duygularla destek
verdim. 80’e yakın maddede yapılan değişikliklerle Türkiye, tarihi
adımlar attı. Çoğu ülkede imkânsız gibi görünen “idam cezasını”
bile kaldırdı.
Bütün bunlar unutturuldu, bir kalemde silindi, şimdi karşımıza
sanki “Türkiye Cumhuriyeti’nin en devrimci anayasası”
getiriliyormuş gibi bir hava yaratıldı. Ve bizden de bunu yutmamız
isteniyor.
? Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü, herkesi birleştirecek anayasa, Türkiye’yi ortasından bölen
bir “nifak tohumu” haline getirildi.
? Kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Çünkü 30 yıl boyunca gele gele, 12 Eylül Anayasası gibi berbat bir
metinden, siyasi iktidarın demir elini hâkim ve savcının kellesi
üzerine bastıracak bir “Nifak Anayasası”na geldik. Ve etrafa “mühim
bir iş başarıyormuşuz” gibi hava atıyoruz.
¡ ¡ ¡
Bugünlerde kişi ve kuruluşların “siyasi sicili” tartışılıyor.
Benim geçmişteki referandumlarla ilgili sicilim şudur.
12 Eylül’de Bülent Ecevit’le birlikte Arayış Dergisi’nde
yazıyordum. Ama samimi olarak 12 Eylül Anayasası için sandığa gidip
gitmediğimi hatırlamıyorum.
Rahmetli Özal, siyasi yasakların kaldırılması için referanduma
gittiğinde, ona karşı çıktım.
Demokratlığına kendim kadar emin olduğum Özal’a yakışan tavrın, bu
yasakları Meclis’te kaldırmak olduğunu defalarca yazdım.
Bugün için de görüşüm budur.
Yüzde 47 oyla Meclis’in yüzde 65 sandalyesine sahip olduğunu her
fırsatta bir güç gösterisi haline getiren siyasetçilere yakışan şey
de bunu Meclis’te halletmekti.
Abdullah Öcalan’a rağmen, idam cezasını bile kaldırmayı başaran
TBMM, bu şerefli görevi de yerine getirebilirdi.
Tabii, Anayasa’yı yargıya el koyma silahı haline getirmemek
kaydıyla.
¡ ¡ ¡
Bundan önceki deli saçması referandumda oy kullanmamıştım.
Bütün bunlara rağmen 12 Eylül günü gidip oy kullanacağım.
Vatandaşlık görevimi yerine getireceğim.
Bundan dolayı da kendimi “Hıyar” gibi hissediyorum.
Düşündükçe de kendime kızıyor ve mırıldanıyorum:
“Oğlum senden cacık bile olmaz...”
Tabii sonra da kendime geliyorum.
“Bu referandumu bize demokratikleşme diye yutturmaya kalkanlardan
cacık oluyor da, senden niye olmasın.”
O zaman da kendime haksızlık ettiğim duygusuna kapılıyorum.
Diyeceğim, kendinizi “Hıyar” yerine konmuş hissetseniz de, mutlaka
gidip oy kullanın.