ERTUĞRUL ÖZKÖK: BİR GAZETECİ ÇIKIP ŞUNU SORABİLSE

İşte Ertuğrul Özkök'ün Başbakan Erdoğan'a sorulmasını istediği soru...

Google Haberlere Abone ol
ERTUĞRUL ÖZKÖK: BİR GAZETECİ ÇIKIP ŞUNU SORABİLSE

Ertuğrul Özkök/Hürriyet


Bir gazeteci çıkıp şunu sorabilse


GEÇEN pazar gününün gazetelerini ancak dün okuyabildim.

İki gazetede İskender Pala ile yapılmış iki ayrı mülakat vardı.


İskender Pala’nın yeni yayınlanan “İki Darbe Arasında” adlı kitabını geçen hafta yazmıştım.


Her iki mülakatta da, 28 Şubat döneminde kendisine yapılan haksızlıkları anlatıyor.


Ama her iki mülakatta da çok ilginç bir başka mesaj daha var.


Sabah Gazetesi’nden Müjgan Halis’in sorusu aynen şöyle:


“28 Şubat iyi mi oldu yani?”


Pala’nın cevabını aynen aktarıyorum:


“İslamiyet açısından evet. Bakın 28 Şubat’ın hiçbir şeyini desteklemem, her şeyine karşı çıkarım ama Müslümanların ve İslamiyet’in yeniden gözden geçirilip, içindeki birtakım yanlış uygulamaların da masaya yatırılabilir olması açısından 28 Şubat bence olumlu olmuştur. İslamiyet adına bir sürü hurafe etrafımızı sarmıştı, sakalından, cüppesinden, sarığından asasına kadar. Ve şimdi İslamiyet’in daha evrensel olduğu, daha kapsayıcı olduğu anlaşıldı. 28 Şubat Müslümanların kendini sorgulamasını sağlamıştır.”


* * *


Bu sözleri okurken nedense aklıma dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’nın Libya’da Kaddafi tarafından çadırda küçük düşürülmesi geldi.


Şimdi, büyükelçimizin İsrailli bir yetkili tarafından daha alçak bir koltuğa oturtulmasına karşı aslan kesilenlerin, o günlerde, büyükelçiye değil, ülkenin başbakanına bu muamele yapıldığı zaman ne tepki gösterdiğini hatırlamaya çalıştım.


Vallahi hatırladığım hiçbir şey yoktu.


Acaba, küçük düşürücü muamele, bir Müslüman liderden gelince aşağılama sayılmıyor mu diye düşündüm.


Mesela Başbakan Tayyip Erdoğan o günlerde ne hissetmiştir? Ne tepki göstermiştir?


Bir gazetecinin bu soruyu sormasını çok isterdim.


* * *


28 Şubat ilginç bir dönemdi.


Bugün 28 Şubat’ın mağduru olarak sunulan Erbakan ve Çiller’e acaba vatandaş da “mağdur” gözüyle mi bakmıştı?


28 Şubat sürecinden sonraki ilk seçim sonuçlarına baktım.


Seçimin iki kaybedeni var.


Biri Necmettin Erbakan, öteki Tansu Çiller.


Erbakan’ın 1995 seçiminde yüzde 21.38 olan oyu, 1999’da yüzde 15.41’e düşmüş.


Çiller’in 1995’te 19.18 olan oyu, 1999’da yüzde 12’ye inmiş.


Yani biri 6, öteki 7 puan kaybetmiş.


Bunun anlamı şu değil mi: Halk, bugün “mağdur” olarak takdim edilenleri o gün cezalandırmış.


Peki buna karşılık kimi ödüllendirmiş?


Bülent Ecevit’i.


DSP’nin 1995’te 14.64 olan oyu, 1999’da 8 puan artışla yüzde 22.19’a çıkmış.  


Öyleyse, “Müslümanlara eza çektirdiği” ileri sürülen 28 Şubat sürecinde halk kimi ödüllendirmiş?


“Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne türbanla girmeye çalışan Merve Kavakçı’nın karşısına dikilen lideri.”


Tuhaf değil mi? Bence değil...


O günlerde stadyumlarda atılan sloganları, evlerde yanıp sönen ışıkları, ülkenin en büyük işçi ve işveren kuruluşlarının el ele yaptıkları basın toplantılarını, yayınladıkları deklarasyonları düşünürseniz ve bir de yolsuzluk iddialarını düşünürseniz hiç tuhaf değil.


Hâlâ türbandan medet umanlara bunu bir hatırlatmak istedim.


Bir de şu sorunun cevabını merak ediyorum.


2002 seçiminde halkın ödüllendirdiği Tayyip Erdoğan kimdir?


28 Şubat mağduru mu yoksa, 28 Şubat’tın Müslümanlar üzerindeki olumlu etkisinden dersini çıkarmış bir lider mi...


O zaman bazılarının bugünlerdeki intikamcılığını, McCarty’ciliğini, gammazcılığını neyle açıklayacağız?


Sakın bunun altında daha başka psikolojik nedenler olmasın.


Çok basit kıskançlıklar gibi.


Yani çok da insani şeyler.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin