ERTUĞRUL ÖZKÖK 14 EYLÜL GÜNÜ YAZACAĞI YAZININ BAŞLIĞINI BUGÜNDEN ATTI

İşte Özkök'ün 14 Eylül günü referandumdan "Evet" çıkarsa yazıya atacağı başlık...

Google Haberlere Abone ol
ERTUĞRUL ÖZKÖK 14 EYLÜL GÜNÜ YAZACAĞI YAZININ BAŞLIĞINI BUGÜNDEN ATTI

ERTUĞRUL ÖZKÖK / HÜRRİYET


 


 


O sahilde, bu sahilde



14 Eylül günü yazacağım yazının başlığını bugünden attım.


Çünkü beklememe, evet mi hayır mı çıkacak görmeme hiç gerek yok.


Mal ortada.



Niye 13 değil de 14 Eylül?
13 pazartesi, benim yazı günüm değil, ondan 14.
Referandumdan “Evet” çıkarsa, salı günkü yazımın başlığı şu olacak:
“Nifak anayasası.”
Peki ya “Hayır” çıkarsa?
O zaman da sadece “Nifak” diyeceğim.
Yani evet, hayır fark etmiyor.
Biliyorum, ağır, çok ağır bir itham.
Kimi diyecek ki, demokraside böyle laf olur mu?
Olur arkadaş.
Bir anayasa toplumu tam ortasından ikiye bölmüşse, iki ay boyunca herkes öteki hakkında ağzına geleni söylemiş, işin içine soy soptan, boya, ihanete, ne kadar nifak tohumu varsa girmişse, hangi sıfatı uygun bulurdunuz?
Bir anayasa ki, vatandaşın birini, ötekinin yüzüne bakamaz hale getirmiş.
Kazanan da, bir iki, bilemediniz üç beş oyla caka satacak.
Hadi oradan sende...
* * *
En güvenilir anketlere bakıyorum.
Toplum, kan kırmızı bir karpuz; ortasından
“Fifty fifty...”, ortasından ikiye bölünmüş.
Yani toplumun bir yarısı, takım tutar gibi bu anayasayı destekliyor, öteki de karşı çıkıyor.
Peki bu değişiklik yüzde 50 nokta ile kabul edilirse ne olacak?
Meşru olmayacak mı?
Elbette olacak.
Ama yaptığımız şey herhangi bir kanun değil. Adı üstünde Ana-yasa. “Yasaların anası”.
Bir toplum bunda uzlaşamazsa, neyde uzlaşacak?
Bir anayasa değişikliği düşünün ki, toplumun mutabakat belgesi olma iddiasındayken, en büyük uzlaşmazlığın sebebi haline gelmiş.
Yani milletin içine nifak tohumları serpmiş.
Kafasını gözünü yararak bunu zorla çıkartan siyasi güç “Ben zafer kazandım” diyebilir mi?
Hadi kazandın, o zafer kalıcı olur mu?
Ama şunu da söyleyeyim.
“Hayır” çıksa da bunun kazananı olmaz.
Topluma nifak tohumu atılmış bir kere...
“Vin-vin” değil, “lost-lost”; yani herkesin, yani Türkiye’nin kaybettiği bir anayasa.
* * *
Şurası kesin, ben siyasetin “s”sinden anlamıyorum.
Anlasam, Başbakan’ın CHP’ye yönelik şu sözünü anlardım.
“Siz sahillerin partisisiniz, biz Türkiye’nin partisi...”
Bu cümleyi anlamıyorum.
Çünkü, bu cümleyi okuduğum zaman aklıma hınzır mı hınzır bir soru geliyor.
Ya yarın bugün o sahiller kalkıp, “Bu sahiller bizim, o anayasa sizin” derse;
Ya “Bu benim anayasam değil” diye diklenirse ne cevap vereceksiniz?
Bütün sahilleri “Deniz Gezmiş’lere” mi çevireceksiniz...
Yalan mı diyeceksiniz?
Sakın demeyin; o sahiller sizi anında tanık sandalyesine oturtur.
“Buyrun, siz dediniz. Sahiller bizim.”
* * *
Evet, her türlü riski göze alarak söylüyorum.
Bu bir “nifak anayasasıdır”.
Toplumun tam kalbine bıçak gibi saplanmıştır.
İşte o yüzden 14 Eylül günkü yazımın başlığı şudur:
“Evet” çıkarsa;
“Nifak anayasası.”
Hayır çıkarsa;
Sadece “Nifak...”
Tek kurtuluş yolu da şudur:
13 Eylül sabahı, gerçek bir sivil mutabakat anayasası için çalışmalara başlamak.



 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin