BONOMO, ÖRÜMCEK KADIN, BÜYÜKBURÇ

Neslihan Acu'dan yeni yazı. Can Bonomo'nun Eurovision'a gönderilmesi, fırıldaktan hızlı dönen gazeteci ve sanatçılar, Bozkurt Nuhoğlu ve dantelli özrü, magazin gazeteciliğinde son perde, Erol Büyükburç ve 2.Sayfa'cılar.

Google Haberlere Abone ol
BONOMO, ÖRÜMCEK KADIN, BÜYÜKBURÇ

Can Bonomo ve fırıldak köşeci/sanatçı takımı


 


Eurovizyon’a Can Bonomo’nun gideceği belli olunca, twitter’dan tepkileri izledim geçen gün. Ve bir kez daha ortaya çıktı… Ortalıkta kötülemeye ne kadar meraklı, ne kadar tutucu ve ne kadar fırıldak insan var!


Can Bonomo’nun kim olduğunu birçokları gibi ben de bilmiyordum. Her Allahın günü felaket haberleriyle cebelleşmekten ve medyanın çeriyle çöpüyle uğraşmaktan güzel şeylerin peşinde koşmaya vakit kalmıyor ki! Bir sürü güzel/ilginç şeyi ıskalıyoruz.


Neyse, madem bilmiyorum öğreneyim bari deyip, yani normal bir insanın yapacağı şekilde, gittim Youtube’a, Bonomo’nun şarkılarını dinledim, müziğiyle tanıştım. Gayet de hoşuma gitti. Döndüm twitter’a, fikrimi yazdım.


Ama tıpkı benim gibi Bonomo’yu tanımayan bazı gazeteci ve sanatçı arkadaşlarımız bu “normal” yoldan gitmediler. Hiç tanımadıkları bu müzisyen hakkında (muhtemelen, “ben tanımıyorsam kötüdür zaten” mantı(ksızlı)ğından yola çıkarak) alaycı, kötüleyen tweetler attılar. Ama sonra baktılar ki Bonomo’ya sempati büyüyor… çark ettiler. Dünden beri de, Bonomo’yu övme yarışındalar.


Dalga geçen tweetlerini imha eder etmez, köşelerine koşup Bonomo’yu övgülere boğan fırıldak gazeteci arkadaşlara ne diyeyim bilemiyorum.


Gazeteci dediğin, sanatçı dediğin havayı koklayıp genel gidişata göre pozisyon almaz. Kendi görüşünü en baştan oluşturur ve sonra bunun arkasında durur.


Ama bizde nerede o günler? Sanatçısı, gazetecisi bile böyle sığsa gerisini siz düşünün artık.


Bu arada Habertürk’te Can Bonomo’ya “Yahudi misin?” diye soran Ece Üner’e de ne diyeceğimi bilemiyorum.


Kendisi bir gazetecilik harikası! Müthiş bir soru patlatmış ensemizde. Tebrik ediyoruz!


 


Bozkurt Nuhoğlu ve özrü


 


Hakarette ve özürde sınır tanımayan bir ülkeyiz.


Yeni trend şu: Önce birisine en olmadık, en ağır şekillerde hakaretler ediyorsun, sonra da en dantellisinden özürler diliyorsun.


Misal Bozkurt Nuhoğlu.


Bülent Ersoy’un uçurduğu (sanıyorum kafasının güzel olduğu bir zaman diliminde) Deniz Gezmiş’li/ gazozlu/ renkli sinemaskop anıları duyunca, öfkeden küplere binmiş ve o öfkeyle içindeki kıro devrimciyi(!) çayıra salmıştı.


68 kuşağının bu ünlü ismi, transfobik ve buram buram nefret kokan açıklamalarıyla, sadece cinsel tercihi farklı olanların değil, gerçek solcuların da tepkisini çekmişti.


Yani gerçekten de, ülkemizde solculuk, bu tür kıro yaklaşımlar yüzünden bugün bu haldedir desem, sanıyorum abartmış olmam.


Bugün birçok sanatçımızın, “solculuk” deyince tüylerinin diken diken olmasında Nuhoğlu gibilerin etkisi büyüktür.


Tabii ki gerçek “solculuğun” Nuhoğlu tipi beyanatlarla hiçbir ilgisi yoktur, bunu anlamayan ve gerçek solculuğu oluşturmak yerine “sol”u tümden karalayan sanatçılarımızın da ayrıca eleştirilmesi gerekir, o ayrı.


Her neyse… Dönelim konumuza.


Sonuçta Pembe Hayat Derneği Nuhoğlu hakkında suç duyurusunda bulunmuş, haklı olarak.


Nuhoğlu da özür dilemek zorunda kalmış tabii. Ama ne özür!


“Örümcek kadının öpücüğü” filmine göndermeler yapan, acayip dantelli bir özür.


Tam da, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu dedirtecek cinsten.


Metin yazarları sağolsun tabii. Yoksa kafada bir değişiklik olduğunu sanmıyorum ben.


 


 


Erol büyükburç


 


Erol Büyükburç’un ne kadar iyi bir müzisyen olduğu tartışılır. Benim gözümde hiçbir zaman Cem Karacaların, Barış Mançoların liginde olmamıştı, olamaz da. Ama bir dönem idol olduğu, özellikle kızlardan oluşan büyük bir hayran ordusunu peşinden sürüklediği doğrudur.


Onun ötesinde, anlaşılmaz/ gizemli bir adamdır.


Ben Büyükburç’a duyduğum negatif hislerin ipuçlarını, bir aralar Ayça Şen’in yaptığı bir röportajda bulmuştum. Ayça Şen o aralar Aktüel dergisine çok enteresan röportajlar hazırlıyordu. Bulursanız okuyun, o Erol Büyükburç röportajı çok gırgırdı.


Evet, Büyükburç son günlerde yine gündemde, son eşinin beyanatları dolayısıyla…


Buraya kadar iyice açığa çıktı, Büyükburç’a pek sempatim yok.


Ama yine de kendisini şu son tv olayı nedeniyle savunacağım.


“2.Sayfa” programındaki tuhaf gönderilişinden söz ediyorum.


Gülşen Yüksel ve Müge Dağıstanlı ne tür bir gazetecilik yapıyor, anlamadım hiç. “Biz şimdi sizin boşanmanızla ilgili bir şeyler söyleyeceğiz, siz stüdyodan gidin isterseniz, rahatsız olursunuz belki” deyip gönderdiler adamı. O da, tuhaf bir boyun eğişle, gitti.


Hiç böyle bir gazetecilik görmemiştim bugüne dek.


Madem gönderecektiniz niye çağırdınız? Madem çağırdınız, ne diyecekseniz, nasıl dedikodu yapacaksanız, nasıl suçlayacaksanız, adamın yanında yapın bunları… Cevap mı verir, kavga mı çıkartır, artık ne olursa, sonuçlarına katlanmalısınız, madem gazetecisiniz... Öyle değil mi?


 


NESLİHAN ACU


neslidost@gmail.com


 


 


 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin