BABIALİ GÜNLERİ 'OLİMPİYAT'LARLA KAPANDI

TGC 5. Babıali Günleri “Türkiye Olimpiyatlara Hazır mı?” konulu oturum ile sona erdi.

Google Haberlere Abone ol
BABIALİ GÜNLERİ 'OLİMPİYAT'LARLA KAPANDI

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) 5. Babıali Günleri kapsamında gerçekleştirilen “Türkiye Olimpiyatlara Hazır mı?” paneli TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Panelin moderatörlüğünü TGC Yönetim Kurulu Üyesi ve TSYD İstanbul Şubesi Başkanı Arif Kızılyalın yaptı. Dünya Spor Yazarları Birliği(AIPS) 1.Başkan Yardımcısı Esat Yılmaer, Sabah Gazetesi Spor Yazarı Gürcan Bilgiç, NTV Spor Yorumcusu Mert Aydın, konuyu farklı açılardan alarak Türkiye’nin olimpiyatta başarılı olması için çeşitli önerilerde bulundu.


YILMAER: SEÇİM YAPMALIYIZ


Türkiye’de daha önce olimpiyat düzenlenmediğine dikkat çeken Dünya Spor Yazarları Birliği(AIPS) 1.Başkan Yardımcısı Esat Yılmaer, ülkemizin bu noktada avantajlı ve dezavantajlı olduğu noktaların olduğunu söyledi. Yılmaer şöyle konuştu:


 “İstanbul, başta doğal güzellikleri, iki kıtayı birbirine bağlaması nedeniyle artı bir değer taşıyor. Ülkeler arası arenadaki cazibesi de göz önüne alındığında şansı daha da artıyor. Aynı anda hem 2020 Olimpiyat Oyunları’na hem de 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası’na talip olmak yerine ikisinden birini tercih etmemiz gerektir. Organizasyonların en büyüğü olduğu için bizim olimpiyat üzerine yürümemiz gerektiğini düşünüyorum. Ama burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var. Bizim içinde bulunduğumuz spor sistemi olimpiyat organizasyonunu almaya ne kadar uygun? Bu konuyu tartışmak gerektiğini düşünüyorum. Spor yönetimi yapımız maalesef olimpiyat organizasyonuyla pek bağdaşmıyor. Dünyada bizden başka sporu devlet tarafından yönetilen başka bir devlet yok. Futbol federasyonlarının da spor hariç çok fazla özerk olduğunu söylemek mümkün değil.”


YILMAER: OLİMPİYAT KOMİTESİ YOK SAYILMAMALI


Ülkemizdeki kurumlar arası çekişmenin sporun önünde engel oluşturduğunu ve sancılı süreçlerin yaşanmasına neden olduğunu ifade eden Yılmaer, şöyle devam etti:


 “Devlet, parayı ben veririm ve ben yönetirim mantığı içinde her şeyi yürütmeye çalışıyor. Belki de bugün adaylık dosyasının Milli Olimpiyat Komitesi aracılığıyla Uluslararası Olimpiyat Komitesine verilmesi gerekir. Ama daha henüz hiçbir şey yapılmış değil. Dosya hazır fakat Spor Bakanlığı onayı ve bütçesi çıkmadığı için bekleniyor. Bin sayfaya yakın bir kitap hazırlanması ve Ocak ayında teslim edilmesi gerekiyor. Ancak şu anda ortada hiçbir şey yok. Ön dosyayı vererek ilk aşamayı geçtik ama maalesef Sayın Bakanımız işi iyi bildiğini iddia ederek beklemeye aldı. Olimpiyat komitesinin hiçbir şekilde bu işe dahil olmasını istemiyor. Oysa Uluslararası Olimpiyat Komitesinin Türkiye’de tanıdığı tek yetkili ve hesap soracağı yer olimpiyat komitesidir.”


YILMAER: YAŞANANLAR İBRETLİK


Londra olimpiyatlarına değinen Yılmaer, olimpiyat kurallarının bilinmemesi nedeniyle orada yaşananların ülkemiz adına olumsuz bir imajın oluşmasına ve başarısızlığa neden olduğunu söyledi. Yılmaer, sözlerini şöyle sürdürdü:


 “Londra’da Gençlik ve Spor Bakanı ile Milli Olimpiyat Komitesi madalyayı neden kendisinin vermediğinin tartışması içindeydi. Halbuki olimpiyatların belli kuralları var. Bu kurallar içinde ancak madalyaları, Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyeleri takar. Bunun yanı sıra Londra’da 4 defa yöneticilerimiz, kötü davranışlarından dolayı Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından uyarıldı. Neden mi? Dışarıdan kebap, lahmacun gibi siparişlerin içeriye sokulmak istenmesi nedeniyle kavga çıktı. Daha önemli bir skandal var. Belki olimpiyat tarihine geçmiş en önemli skandal… Olimpiyatlara herkes akreditasyonla katılır. Türk kafilesinden bir kişinin akreditasyonu bir başka arkadaşında yakalanınca kartı iptal edildi. Herkesin normal oturduğu yere Bakan için koltuk taşımaya çalışan güvenlik görevlilerine tanık olduk. Oysa Dünya Olimpiyat Komitesi Başkanı bile herkes gibi oturuyordu. Biz her şeyi çok bildiğimizi zannederek deneyimli kadroları bir kenara itip; son derece deneyimsiz, hiç olimpiyat görmemiş yöneticilerle giderek ve sporcularımızın üzerinde gereksiz baskılar oluşturarak onları başarıdan uzağa ittik. Tarihin en kalabalık kadrosuyla (118 sporcu) gittiğimiz Londra’da tarihin en kötü sonucunu aldık. Londra’da yaşadıklarımız bize bugünkü sistem ve yapı içinde bu işi yapmamızın zor olduğunu gösterdi”


YILMAER: BAŞARMAK İÇİN NELER YAPILMALI?


Olimpiyatlarda başarılı olmak istiyorsak önce spor yönetimi sistemini baştan aşağı sorgulayıp yeniden bir düzenleme içine girilmesi gerektiğinin altını çizen Yılmaer, “Eğer olimpiyat istiyorsak spor içindeki tüm paydaşların bir arada barış içinde, sen ben kavgasını bir kenara bırakıp Türkiye’yi düşünerek bu işe soyunmaları gerektiğini düşünüyorum. Paydaşlar bir araya gelmeli, federasyonlar özerk olarak devletten bağımsız bir şekilde yürütülmeli ve seçimler ona göre yapılmalı. Hepsi bir bütün haline gelirse başarılı bir sonuç elde edilir. Eğer çok istersek her şeyi başarabiliriz. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin değerlendirdiği 16 madde var. Bizim doğal çevre ve güzelliğimiz var. Olimpiyatın kuralları çok iyi bilinip düzene adapte olursak, beden eğitimi ve ilkokul öğretmenlerini eğitirsek başarabiliriz”


BİLGİÇ: KULÜPLER OLİMPİYATLARA HAZIR MI?


Sabah Gazetesi Spor Yazarı Gürcan Bilgiç, “Olimpiyatın gerçekten kültür olduğunu yani sporun toplum tarafından yaşanması gereken bir olgu olduğunu bilmemize rağmen günlük yaşantımızda kendimiz bile spora zaman ayırmıyoruz” diyerek ekledi;


“Kadın basketbol takımımız, kadın atletlerimiz var. Kadınların yarıştığı sporu bile kadınlar seyretmiyor. Bu nedenle insanların sporu sevmesi için formül bulmalıyız. Örneğin atletizm müsabakasını seyretmeyen insanları suçlamamalıyız. Seyretmeye değer rekabet ve kahramanlar yaratacağız. Takımın yanı sıra performans rekabeti de önemli. Biz Türkiye’de sadece takım bazında algıladığımız için ileriye gitmiyoruz geriye gidiyoruz. Bir şekilde ötekinin kötü olmasını istiyoruz. Rakibi aşağı çekerek kendinin daha az kötü olduğu gösterilmemeli. Medya olarak da burada bize düşen görevler var.”


AYDIN: EĞİTİM ŞART


Olimpiyatlara hazırlık aşamasında işin tesis ve finansal yönünün bir şekilde halledilebileceğine inandığını anlatan NTV Spor Yorumcusu Mert Aydın, üzerinde durulması gereken daha farklı sorunların olduğunu vurguladı.


Aydın, “Birincisi spor yönetimi. Yöneticiler belki 2 yıl sonra her türlü görgüyü, olimpiyat kuralları gibi aklınıza gelebilecek her şeyi öğrenmiş olacaklar ama o sırada yine değiştirilebilirler. Her değişen yönetici sürecinde kadrolar da değişiyor. Bu nedenle bizim spor yönetimi planımızın muhakkak olması gerekiyor. Eğer sistem kurulmazsa bunun sonucunda kişilere bağlılık oluşuyor. Yönetici iyi ise, her şey iyi gitmeye başlar ancak bir değişiklik olduğunda ise her şey birden bire altüst olabilir. Yıllar içinde hep birlikte yaşananları gördük” dedi.


AYDIN: SPORCU YETİŞTİRMELİYİZ


İkinci önemli sorunun ise sporcu yetiştirilmemesinden kaynaklandığını ifade eden Aydın, başarılı sporcuların ise çeşitli haksızlıklara maruz kaldıklarını anlattı.


Aydın, “Dikkat edildiğinde olimpiyat düzenleyen ülkelerin aynı zamanda sporcu yetiştirdiği de görülüyor. Ama Türkiye’de eğitim ve spor hiç beraber gitmiyor. Bir ziraat mühendisi sporcu olabiliyor ama bir sporcu ziraat mühendisi olmak istediğini söylediğinde önüne bir sürü engel çıkıyor” diye konuştu. Aydın konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Bütün milli sporcularımızın beden eğitiminde okuması gerekiyor. Sporculara, eğitim hayatlarında ülkeyi temsil etmelerine rağmen anlayış gösterilmeyebiliyor. Sporcu çalışma saati eğitimle çok fazla çakıştığı dönemde acı çekiyor. Örneğin Hazal Sarıkaya 15 yaşında, olimpiyat barajını aşarak olimpiyata katıldı. Ona rağmen sosyal medyada onun hakkında söylenmeyen kalmadı. Hazal şimdi burs kazanarak kıyaslandığı Litvanyalı kız ile aynı okulda okuyor. 1992 olimpiyatlarında ülkemizi yüzme alanında temsil eden Uğur Taner idi. O da Amerika’ya burslu gitmişti. Bu örnek de dalga geçtiğimiz bu sporcuların ne kadar başarılı olduğunun bir kanıtı. İlkokuldan itibaren çocuklara eğitim vermeye başlanırsa hatta olimpizm dersi konulursa iyi bir izleyici yetiştirmiş oluruz. Medya da bu konuyu desteklerse, haberi geniş bir şekilde girerse başarımız daha da artmış olur.”

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin