AZİZ ÜSTEL: TALK SHOW'UMU KENAN EVREN YAYINDAN KALDIRTTI

Aziz Üstel'in VATAN'da yayınlanan röportajında ilginç açıklamalar var. İşte Arda Uskan'ın röportajı

Google Haberlere Abone ol
AZİZ ÜSTEL: TALK SHOW'UMU KENAN EVREN YAYINDAN KALDIRTTI

Evren, "TV'de karşımda bacak bacak üstüne atıyorsun" diye programımı yayından kaldırttı
* İnsanlar Aziz Üstel'i genellikle ekrandan ya da Galatasaray'la ilgili olarak tanıyor. Ama örneğin Stanley Kubrick daha filmini çekmeden, Anthony Burgess'in kült romanı "Otomatik Portakal"ı Türkçe'ye kazandıranın aynı Aziz Üstel olduğu pek bilinmez. Bir zamanlar heyecanla izlediğimiz pek çok TV dizisinin çevirmeni olduğu da. Oradan buraya nasıl geldiniz?
Çocukluğumda ailemle birlikte Amerika'ya göç etmiştik. 22 yaşında Türkiye'ye döndüğümde tam bir yabancıydım. İlk işim Bilgi Yayınları'nda çevirmenlik ve editörlük oldu ve müthiş bir kültür şoku yaşadım.

* Hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir ülke...
Doğumumdan 11 yaşına kadar geçen zamanı saymazsan öyle... Aziz Nesin, Yaşar Kemal kim, isimlerini bile bilmiyordum. Bir gün yayınevinden, rahmetli Kemal Tahir'in evine gönderdiler. Caddebostan'daki eve gittim. İçerde dört kişi oturuyor. Hiçbirini tanımıyorum. Meğer Kemal Tahir'in yanındakiler Bülent Ecevit, İsmail Cem ve Mehmet Barlas'mış... O kültür şokunu düşünebiliyor musun? Böyle insanları dinleyerek Türkiye'yi öğrendim. Sonra Bülent Ecevit'in "Özgür İnsan" dergisinde yazmaya başladım. "Otomatik Portakal"ı da o dönemde çevirmiştim. En son Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı.

* Peki televizyona nasıl düştünüz?
Tam anlamıyla paraşütle. Bir gün TRT'den bir hanım aradı, "Aziz Bey bize film çevirir misiniz" dedi. Dalga geçiyor diye tersleyip kapattım. Bir daha aradı. "Ben artist miyim ne işim var film çevirmekle" dedim. Meğer filmleri Türkçe'ye çevirmemi isterlermiş. Öyle başladım. "Kaçak" dizisini satın almışlar. "Uzay Yolu," "Görevimiz Tehlike" derken sürdü gitti.

Nasıl Talk Show'cu oldum?
* Peki o meşhur program... Tek el cepte, "Haftaya ben yine buradayım, beklerim efendim" diye son bulan...
1988'de Cem Duna TRT Genel Müdürü, Nuri Çolakoğlu yardımcısı oldu. İkisi de eski arkadaşım. Bir gün Nuri eve geldi, "Amerika'daki gibi bir Talk Show yapmak istiyoruz, sen oralarda bulundun, kim sunabilir bunu" dedi. Ben düşünürken kim olabilir diye, "Biz Aziz yapar diye karar verdik" dedi. "Hayatta yapamam" dedim. O zaman bir pilot program çekmeyi teklif etti: "Kim sunacaksa, ona örnek olsun diye hazırlayalım." Ağustos ayında bir deneme yaptık, O kadar rahatız ki, nasılsa yayınlanmayacak diye kendi aramızda espriler filan yapıyoruz. Sonra unuttum gitti. Ekim başında İstanbul'a geldim. Bir arkadaşın evinde televizyona gözüm takıldı. Aaa, ben varım televizyonda! "Aziz Üstel'in Konukları" diye tanıtım yapıyorlar.

* Nasıl olur, hiç haber vermeden?..
Dur dinle. O zaman cep telefonu yok. Hemen Nuri'yi aradım. "Biz de seni arıyorduk, o program yayına giriyor" diyor.

* Biraz abartmıyor musun? Böyle bir şey olabilir mi?
Abartıyorsam şerefsizim. Cem Duna, Nuri Çolakoğlu şahit. "Yahu ben yapamam" diyorum ama sonra hoşuma gitti, başladım.

* Gitmez mi? Tek kanallı ekranda aniden
bir şöhret doğuyor.
Sen bir de bana sor. Başıma gelecekleri bilseydim hemen kaçardım.

* Neler geldi ki?
O zamanki TRT'yi düşün. Bacak bacak üstüne atmak yasak, senli benli konuşmak yasak, gülmek yasak. Ben bunların hepsini yaptım. "Bu adamı kim ekrana çıkarıyor" diye kıyamet koptu. O bürokrat kafasını bugün bile anlayabilmiş değilim. Ondan sonra olay benim denetimimden çıktı.

* Neden?
Mesela "Bir dişçiye gittim, yanlış dişimi çekti" desem, dişçiler ayağa kalkıyor, daha neler neler... Cumhurbaşkanlığı resepsiyonuna davet edilmiştim. Kenan Evren dönemiydi. Sıra halinde teker teker girip el sıkışıyoruz. Sıra bana geldi, Kenan Evren elimden tuttu yanına çekti. Evren, ben, kızı, yanyana duruyoruz. Gelen gidenin elini sıkmaya başladım. Garip bir durum. Mesela Sezen Aksu geliyor, elimi uzatıyorum. "Aa Aziz..." diyor. Meğer Evren benimle konuşmak istermiş. Bir fırsatını buldu. "Senden hiç memnun değilim" dedi. "Neden efendim" diye sordum. "Sen benim karşıma geçiyorsun, bacak bacak üzerine atıp sigara içiyorsun, kahkahalar atıyorsun." Şaşırdım. "Efendim zatıalinizi ilk defa görüyorum. Ben sizin karşınızda ne zaman sigara içtim" deyince de "Televizyonda içiyorsun" cevabını verdi. "Oraya çıkınca, Kenan Paşa o televizyonu seyrediyor diye düşüneceksin." Ve nitekim...

* Nitekim dedin şimdi...
Pardon Netekim. Cem Duna görevinden ayrıldıktan sonra Kenan Evren'in emriyle yayından kaldırılan ilk program benimki oldu. Son kez ekrana çıkışımda da "Efendim ben haftaya burada yokum" dedim.

Canaydın futbolu bilmiyor
* Gelelim Galatasaray'a... Mekteplilerle alaylılar arasında bir çekişme var derler hep. Aziz Üstel hangi tarafta?
Bir tarafta değilim. Ama Galatasaray Lisesi'nde okumadım.

* O zaman mektepli değilsin. Var mı gerçekten böyle bir ayrım?
Liseliler kendilerini kulübün asli üyeleri olarak görür.
* Alaylı denen kesime tepki duyarlar mı?
Dışa pek vurmasalar da alttan alta vardır böyle bir durum.

* Başkan Özhan Canaydın liseli. O niye bu kadar eleştiri alıyor?
Alaylılar çok tepki gösterdi başkanlığına. Simdi bu, liselilere de sirayet etti. Galatasaray'da bir gelenek vardır. Galatasaray'ın başkanı hiçbir zaman geçmiş dönemin eleştirisini yapmaz.
Devamı

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin