“Aydın Doğan bir karar verecek, eski Türkiye’den mi yeni Türkiye’den mi o seçecek”

Medyatava’dan çok konuşulacak bir röportaj daha... Komplo teorileriyle tanınan Yeni Şafak yazarı Cem Küçük’le Neslihan Akdaş konuştu. İşte, Türkiye ve medyanın geleceği üzerine yeni ‘kehanetler’...

Google Haberlere Abone ol
“Aydın Doğan bir karar verecek, eski Türkiye’den mi yeni Türkiye’den mi o seçecek”

Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen, Aydın Doğan, Abdullah Öcalan, Turgay Ciner... Yeni Türkiye, Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa yerine geçecek isim, medyaya ve iş dünyasına yaplacak yeni operasyonlar... Ve daha ötesi. Hepsini konuştuk Yeni Şafak yazarı ve TVNet’te Komplo Teoriler’i programını yapan Cem Küçük’le. Cemaatle hükümetin yollarının ayrılacağının ilk sinyalini veren isimlerdendi. Bunun kadar pek çok “kehanet”i gerçek oldu.



Cem Küçük, çarşamba akşam saatlerinde Bayrampaşa’daki Yeni Şafak binasında ağırladı bizi. İki saate yakın konuştuk. Röportajı yayına hazırlarken Hürriyet’te yeni gelişmeler yaşandı; Enis Berberoğlu istifa etti. Küçük, röportajında yaşanacaklara işaret etmişti; “Aydın Doğan bir karar verecek, eski Türkiye’den mi yeni Türkiye’den mi o seçecek” demişti. Küçük’ün diğer öngörüleri röportajda. Okuyun, “yeni Türkiye” gelecek günlerde nelere gebe olacak, haberdar olun ya da bunlar kehanet deyin. Siz karar verin...



Son aylarda adınızı daha sık duyar olduk. Kısaca kendinizden bahseder misiniz? Medyadaki kariyeriniz ne zaman ve nasıl başladı?



Öğrencilik yıllarından bu yana hep çeviri ve editörlük yaptım. Timaş Yayınları’nda çalıştım. Karizma Dergisi’nin yayın yönetmenliğini yaptım. Birkaç arkadaşla Karizma dergisini kurdum. Medyaya hep ilgim vardı. 2011’in Ekim ayında TVNet’te Komplo Teorisi programına başladım. Yeni Şafak’ta da 2012’nin Haziran ayından bu yana yazıyorum. Yayıncılığa hala devam ediyor. Zodyak Yayıncılık’ın başındayım. Mesaimin büyük bir kısmı ise gazetede geçiyor. Yeni Şafak’ın yorum sayfalarının editörlüğünü de yapıyorum.



Yayıncılıktan medyaya nasıl geçtiniz?



İbrahim Karagül’ün isteğiyle yazarlığa başladım. Yeni Şafak’taki ikinci yazımda “Gülen cemaatinin bir kanadı iktidar ortağı mı?” diye sormuştum. Komplo Teorileri’ne başladığım zaman 17 Aralık ve 25 Aralık sürecini öngörmüştüm. Bu yazı bizim camiada olay oldu. Er ya da geç hükümetle cemaatin karşı karşıya geleceğini ama Erdoğan’ın bunları da bertaraf edeceğini söyledim. Medyayla ilgili kehanetlerimin önemli bir kısmı tuttuğu için bu süreç beni öne çıkardı.



“İDEOLOJİK OLARAK ERDOĞAN’LA AYNI YERDEYİZ”



“Aydın Doğan bir karar verecek, eski Türkiye’den mi yeni Türkiye’den mi o seçecek”Son dönemde yandaş-muhafazakar medyanın yıldızı parlayan yazarlarından birisiniz. Yeri gelmişken "yandaş medya" tanımını nasıl buluyorsunuz? Rahatsızlık veriyor mu?



Hükümete yakın medya tarifini daha doğru buluyorum. Yandaş, itici ve kötü niyetle kullanılan bir kelime. Biz Başbakan ve çevresiyle ideolojik olarak aynı yerdeyiz. Bizim patronlarımızın hükümetle sıfıra yakın işleri var. Ama ideolojik olarak Erdoğan’la aynı yerdeyiz.



O zaman şöyle diyelim hükümete yakın medyanın son dönem parlayan yıldızısınız.



Bence de.



“ASLA HÜKÜMETTEN EMİR ALMADIK”



Gazetecilerin politik duruşu olmalı mı?



Okul yıllarımda Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Sabah, Radikal hepsini okudum, didik didik ettim. Her köşe yazarı hakkında fikir sahibiyim, hepsinin de arşivi vardır. Medyaya hakimimdir. Bu arada biz asla hükümetten emir almadık. 2 yıldır burdayım, böyle bir şey görmedim. Haberleri kendimiz buluruz, bize hükümetten servis edilen haber olmaz.



Peki yanlı haber yapıyor musunuz?



 Soma’da hükümeti en sert eleştiren Yeni Şafak oldu. Usulsüzlük yapıldığını söyledik. “Aydın Doğan bir karar verecek, eski Türkiye’den mi yeni Türkiye’den mi o seçecek” - Resim : 2Zonguldaklı bir madencinin oğluyum. “Kader diyemezsiniz” diye devlet erkanını, bakanları suçladık. Dikkat edin hükümet Soma’dan çok büyük bir zararla çıkmadı. 17-25 Aralık ya da kısmen Gezi gibi olmadı. 12 yıldır bu hükümetin Gülen Cemaati’ne yer açmak dışında çok büyük bir hata yaptığını düşünmüyorum. Hele 28 Şubat döneminde haber yapanları düşününce. Onlar bir de askerden emir alıyordu. Erdoğan seçilmiş bir hükümet.



“GEZİ ANLAŞILABİLİRDİ AMA...”



Tamam, 28 Şubat dönemi öyleydi. Daha geçen sene bu ülkde Gezi süreci yaşandı. Yeni Şafak ne kadar objektifti o dönemde, asgari bir gazetecilik yapılamaz mıydı, daha uzlaşmacı bir dil kullanılamaz mıydı haberlerde, manşetlerde?



Gezi, toplumsal bir hassasiyetten yola çıkarak ağaç kesilmesine, AVM yapılmasına bir tepki olsaydı, farklı olurdu. Mesela Lube Ayar, bir dönem arkadaşımdı, şu an kendisiyle konuşmuyorum; “Beşinci günden sonra Gezi başka bir şey oldu” dedi. Ya da böyle birçok kişi. Bana göre Gezi bir darbe girişimidir. Yine 28 Şubat diyeceğim. Darbe yaptınız, insanları okullarından attınız, başörtülü diye hastaneye almadınız. Bu hükümete 2007’de darbe muhtırası verildiğini, medya eliyle linç edilmek istendiğini biliyoruz. “411 El Kaosa Kalktı” başlığını hatırlıyoruz. Gezi anlaşılabilirdi. Ama Geziciler de, özellikle beyaz Türkler, bu hükümetin seçimle gitmeyeceğini bildikleri için darbe girişiminde bulundu.  Arkadaşım Murat Aksoy, burada yazıyordu, ayrıldı. 1 Haziran’da İMÇ televizyonuna çıktı, “Erken seçim olabilir ve bu hükümet gidebilir” dedi. Ona, bu siyasi okumanın yanlış olduğunu, hükümetin seçimle gitmesi gerektiğini söyledim. Geziciler asla demokrat değiller.



Gezi’de iletişime daha çok önem verilseydi; hayatını kaybeden gencecik insanlar için "üzgünüz" denseydi şimdi bambaşka bir ülkede yaşayabilirdik.



“Aydın Doğan bir karar verecek, eski Türkiye’den mi yeni Türkiye’den mi o seçecek” - Resim : 3Toprağı bol olsun Berkin Elvan’ı solcu gazeteler tepe tepe kullanıyor, kullanacak da. Ama Burak Can’ı kimse hatırlamayacak. Çünkü Burak Can onlardan değildi.



Söz yine “onlara”, “bunlara” geldi. Niye ayırıyoruz?



Berkin Elvan’ın cenazesine binler gitti, saygı duyuyorum. Peki Burak Can’ın cenazesine kimler gitti? Onu da teröristler öldürdü.



Bu kutuplaşmayı kim yarattı?



Halil Berktay’ın deyimiyle laik, Beyaz Türk, CHP’li cenah yarattı.



“GEZİ’DE ÖLÜMLERDE PARMAĞI OLANLAR CEZALANDIRILACAK”



Hatırlatmak isterim ki Berkin Elvan’ın annesi meydanlarda yuhalandı.



“Oğlumu devlet öldürdü” dedi. Evladını kaybeden bir anne haklıdır. Hepsinin toprağı bol olsun. Keşke ölmeseydi o kardeşlerimiz. Ali İsmail’i dövenlerin ve diğerlerinin de takipçisiyiz. En ağır şekilde cezalandırılacaklar. Hükümetin bu meselede, ölümlerde parmağı olanları kollayacağını düşünmüyorum. Hükümetin ceza almalarını istediğini biliyorum.



-Sizin de söylediğiniz gibi “kehanetleriniz”in pek çoğu tuttu. Umarız yine tutar. Gelelim hükümet-medya ilişkilerine. Sansür, baskı, işten atılmalar... Bu konuda ne düşünüyorsunuz?



Nerede baskı var! Medyanın yüzde 70’i hükümet karşıtı.



-Yüzde 70 derken? Sayalım hükümete yakın medya kuruluşları ile diğerlerini.



Yeni Şafak, Sabah, Türkiye, Akşam, Vakit, Star; 6 gazete. TRT devlet kanalı. atv, a Haber, TVNet, 24, Sky360. Peki ben size muhalifleri sayayım; Hürriyet, Sözcü, Cumhuriyet, Milliyet, Vatan, Radikal.



“PATRONU KORKTUĞU İÇİN HASAN CEMAL İŞTEN ÇIKARTILDI”



-Radikal kapandı. Siz Radikal’in kapanacağını ilk söyleyenlerdensiniz. Buraya tekrar geleceğim ama işsiz kalan, mesleğini yapamayan onlarca işsiz gazeteci var. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?



Milliyet ve Hasan Cemal mesela. Başbakan, Cemal’i tutardı. Patronu korktuğu için Hasan Cemal işten çıkartıldı. Niye korkuyorsun? Aydın Doğan neden korkmuyor? Başbakan niye kişilerle uğraşsın, gazeteyi kapattırır. Burada sorun medya patronlarının korkaklığı ve cemaat faktörü. Hasan Cemal’in yazması hükümetin oyunu arttırır. Cengiz Çandar, Radikal’de yazıyor; yazsın. O da yazdıkça hükümetin oyu artar. Diyelim ki baskı var, dik dur. Neden korkuyorsun! Böyle bir baskı varsa 25 Aralık sürecinde çok gazete, kanal kapatılırdı.



“ERTUĞRUL ÖZKÖK VE TUFAN TÜRENÇ’İ CEMAAT İSTEMEDİ”



Ve gelelim kapanan Radikal’e.



Evet, Radikal’in kapanacağını söyledim. Düşünün bir gazete solcu geçiniyor ama cemaatin polislerinden emir alıyor. Bakın size anlatıyorum; Aydın Doğan’ın SPK’yla ilgili yerel bir mahkemede davası vardı. Cemaat devreye girdi, Aydın Doğan lehine bir karar çıkardı. Bunun karşılığında batmakta olan iş adamı Ali Ağaoğlu’nun rüzgar enerjisiyle ilgili bir işini Aydın Doğan’a aldırdılar. Mahkemeden karar çıktıktan sonra Cemaat, Doğan’a isteklerini sıraladı; Ertuğrul Özkök ve Tufan Türenç’i  istemiyorlardı. Özkök’ün yerine Fethullah Gülen’in yanına giden Enis Berberoğlu’nu getirdiler. Ve Hürriyet’te 2011’den sonra cemaate karşı tek bir haber çıkmadı. Radikal’e Eyüp Can geldi. Cuntacılık yaptı, gazete battı. Özgür Mumcu, Pınar Öğünç, hepsi bir tarafa gitti. Bu arada Öğünç’ün yazılarını severdim. Vicdanlı bir kızdı.



“CUMHURİYET’E MESSI’YI ALSALAR YİNE BİR ŞEY OLMAZ”



-Özgür Mumcu, Aydın Engin, Ahmet Şık, Ceyda Karan, Cumhuriyet’le anlaştı. Oradaki yeni yapılanmayı nasıl buluyorsunuz?



Yeni Cumhuriyet’ten hiçbir şey olmaz. Ceyda Karan’la, Özgü Mumcu’yla mı yenilenecekler. Zaten tiraj ortada. Mustafa Balbay tavrını koydu bile, gazete bölünür yine. Cumhuriyet’e Messi’yi alsınlar yine bir şey olmaz. Yeni gelenler kalemi zayıf isimler. Siyaseti okumayı bilmezler. Bilselerdi 17-25 Aralık’tan sonra cemaatin peşine takılmazlardı. Bu dönemde en dik duran Nedim Şener’dir. Hem hükümeti eleştirmiştir, hem de kendine komplo kuran cemaati yerin dibine sokmuştur. Karşı’nın kapanacağını da söyledim. Taraf da bu yılın sonunu zor görür. Cemaatin polisleri yönetiyor o gazeteyi. Orada yazan solcular bunun farkında değil.



“AYDIN DOĞAN BİR KARAR VERECEK”



- Bir programda “Habertürk hizaya gelmek zorunda, Hürriyet yayın değişikliğine gidecek” dediniz. Neden?



Bunu devlet yapacak değil. 30 Mart’ta hükümet ezmiş geçmiş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra uyumlu bir hükümet olacak, bütün devlet cemaatten temizlenmiş olacak. Aydın Doğan bir karar verecek. Yeni Türkiye’den mi yanasın, eskiden mi? Eski Türkiye’den yanayım dersen kaçınılmaz olarak etkilenirsin. 28 Şubat soruşturmaları yeniden açılacak. Onun hesabı henüz sorulmadı. Aydın Doğan zeki bir adam. Turgay Ciner bence hükümet tarafına mecburen geçecek. Yoksa ya gazeteyi satar ya da un ufak olur. Zaman gazetesi hayatta kalır ama marjinalleşir.



“NAZLI ILICAK YANLIŞ YERE OYNADI”



Yazılarınızda da konuşurken de "amiyane tabiri"yle sataşmayı seviyorsunuz. Bu da beraberinde popülerliği getirdi diyebilir miyiz?



Gerçekleri söylüyorum. Dolandırıcıysa “sen dolandırıcısın” diyorum. Karşındaki dolandırıcı değilse rahatsız olmaz. Örnek veriyorum, Ahmet Hakan Oda TV davasında yuları kaptırdı. Cüneyt Özdemir öyle. Yazdıklarımın hangisi yanlış çıktı. Hele Nazlı Ilıcak, cemaatci Ali Fuat Yılmazer’in oyuncağıydı. Yanlış ata oynadı. Halbuki her zaman doğru yere oynardı. Yaşının ilerlediğinden ya da Erdoğan nefretinden. 2011’de seçimlerde vekil olmak için Erdoğan’ın kapısını çok çaldı. Ama Erdoğan onunla görüşmedi.



BBC’den Selin Girit’i bu hafta bir yazınızda İsrail aleyhine tweet atmıyor diye eleştirdiniz. Girit neden Gezi’den sonra bir kez daha hedefte? Bu bir strateji mi?



Merkez Batı medyasında İsrail eleştirisi yapılır mı yapılamaz mı? Yapamazsınız. Etkin yabancı basını her gece teker teker tararım. Selin Girit, “gazeteci taraf tutmaz” diyor. Gezi’de öyle miydi? Girit, hükümet düşmanıdır. Hiç de öyle iyi bir gazeteci falan da değildir. Geçen seneye kadar adını bile duymadım.



“FEHMİ KORU ÖZENTİDİR”



Habertürk’e geçen Fehmi Koru’yu da taşıdınız köşenize. “Koru Yeni Türkiye düşmanlarının diliyle konuşuyor. Koru'nun derdi Abdullah Gül'ün ve Yeni Türkiye'nin iyiliği değil kendisinin kaybettiği itibarını Gül üzerinden yeniden devşirme çabası. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Bey'i bu konuda uyarmak istiyorum” diye yazdınız. Bir gazetecinin Cumhurbaşkanı'nı uyarması sık rastlanır bir durum değil. Ne amaçlıyorsunuz bu uyarıyla?



Yazı dilim böyle. Koru, Abdullah Gül’ün adamıdır. Eski Türkiye’de parlamış bir isimdi. “Bilderberg toplantılarına çağırsalar gitmem” demişti. Çağırdılar ve gitti. Özenti bir tiptir. Eskiden çok iyi yazıları vardı, Aydın Doğan’ı eleştirirdi. Ondan sonra tüm derdi Hürriyet’te yazmak oldu. Yeni Şafak’tan ayrılınca Hürriyet’te yazmak istedi. Aydın Doğan ona Radikal’de yaz dedi. Televizyon programı yapmak istedi Ertuğrul Özkök’le, ama Özkök kabul etmedi.



“SAVCILAR ADEM YAVUZ ARSLAN VE NAZLI ILICAK’IN DOSYALARINI İNCELİYOR”



-Sizin MİT'ten ciddi bilgi aldığınız söyleniyor. Gerçekten MİT'ten bilgi alıyor musunuz?



Hayır. Ben süreci doğru okudum; gördüm. Ben her gazeteyi okurum, gelişmeleri takip ederim. Türkiye’yi iyi tanırım. 40 yıllık gazeteciler siyaset okumayı bilmiyor. MİT böyle bilgi mi verir? Verecek olsa 25 Aralık’ı haber verirdi. Polis ayağı bitmedi operasyonların. Daha istihbaratçı polisler de var. Bir operasyon daha polislere, sonra da yargı ayağına gelir. Sonra diğer devlet kurumları, iş dünyasına olur sırasıyla.



Medya ayağı olacak mı bu operasyonların?



Şu an savcılar Adem Yavuz Arslan ve Nazlı Ilıcak’ın dosyalarını inceliyorlar. Arslan’a “Bir Ermeni Var” kitabını polisler yazdırdı. Nazlı Ilıcak’ın “Her taşın altında The Cemaat mi var?” kitabını da cemaat yazdırdı. Bekleyin iş dünyasından sürpriz isimlere operasyon olabilir.



“NEDİM ŞENER’İ ONURLU BULUYORUM”



Tırnak içerisinde 'cemaat'in gadrine uğrayan Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın gibi gazetecilerle, gazetecilik ekseninde yan yana durabilir misiniz?



Nedim Şener’i çok onurlu buluyorum. Ahmet Şık’ın sert bir dili var ama vicdanlı bulyorum. Oda TV’ciler ayrı bir grup. Onlar iyi insan değiller. İnsanların hayatlarını kararttılar, kötü haberler yaptılar. Bunları Ertuğrul Özkök yönetiyordu. Ahmet Hakan, ne yazayım diye Soner Yalçın’a soruyordu. Bunlardan bir tanesi de Amerika’da kayıp.



Hükümete yakın medya, Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK, Devrimci Karargah süreçlerinde cemaat medyasıyla hareket etti. Bugün ise tutuklanan polislerin hazırladığı fezlekeleri çarşaf çarşaf yayınladı. Bu durum öz eleştiri gerektirmez mi?



Öz eleştiri yapılıyor. Kendi adıma söyliyeyim. 7 Şubat 2012’de MİT krizi olduğunda “Gülen cemaatini temizlemezseniz bu iş er ya da geç size gelecek” dedim. Beni o dönem nifak sokmakla sorguladılar.



“IŞİD TERÖR ÖRGÜTÜDÜR”



Musul Başkonsolosluğu'nu basıp 49 kişiyi kaçıran IŞİD'e terör örgütü diyor musunuz?



IŞID terör örgütüdür. IŞİD’in benim için El Kaide’den de, İsrail hükümetinden de bir farkı yok.



Hükümet  terör örgütü demekten çekiniyor mu?



Bu yorum AK Parti’yi hiç tanımamak demek. Bu 49 kişiye bir şey olsa ne olur? Dikkat ediliyor, bunu anlamak çok mu zor? Müzakereler devam ediyor. Bence 49 kişi bırakılacak.



“AFEDERSİNİZ BANA ERMENİ DEDİLER” YANLIŞ MI ANLAŞILDI?



Başbakan Erdoğan’ın “Afedersiniz bana Ermeni dediler” sözleri talihsiz değil miydi?



Bakın yine aynı şey. Olur mu öyle şey. “Beni Ermeni diyerek aşağılamak istediler” anlamında söylüyor bunu. Yoksa açılım yapan, “acınızı anlıyoruz” diyen adam söyler mi böyle şeyler? Erdoğan, kendi bloğunu sağlam tutmak için sert bir dil kullanıyor, bunu da kasıtlı yapıyor. Karşı tarafın ağzıyla kuş tutsa da kendisine oy vermeyeceğini bildiği için bunu yapıyor. Dindar bir insan başka bir ırktan olan birini asla aşağılamaz.



Ya peki Alevilerle ilgili sözler. Kutuplaştık, daha da kutuplaştırıyor mu bu açıklamalar? Neden?



Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra Alevi meselesini de çözecek. Ben buna inanıyorum. Erdoğan, iki şeyden geri adım atmaz: Çözüm sürecinin başarıya ulaşması ve paralel yapıyla mücadele. Yeri geldiğinde sert de olur. Menderes gibi mi olsun? Karşı taraf seçilmişlere saygılı olacak.



Toparlayacak olursak Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra yeni bir Türkiye, yeni bir medya varolacak artık diyorsunuz. Nedir Yeni Türkiye, nasıl bir yer olacak?



Zaten “yeni Türkiye”nin içindeyiz. Nerede Nuray Mertler, Hasan Cemaller. Kimse yok eskiden. Gündem belirleme güçleri yok artık. Yanlış ata  oynadılar. Hani yüzde 40’ın altına düşecekti AK Parti oyları.



“BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU OLACAK”



Cumhurbaşkanı adayları yüzde kaç oy alacak? Nedir öngörünüz?



Erdoğan, yüzde 53-54 alacak. Ekmelettin İhsanoğlu, yüzde 39 civarı. Selahattin Demirtaş, yüzde 10’u geçer mi, emin değilim. 



-Cumhurbaşkanı’nı açıkladık; Başbakan kim olacak?



Ahmet Davutoğlu olacak. Ama zaten Başbakan’ın önemi yok. Sistem değişiyor. Erdoğan, AK Parti hükümette kaldığı sürece Başkan’dır. Yarı başkanlığı da getirir. Türkiye bunlara alışır. Türkiye solu, yani Marksistler, Cihangir tayfası, ÖDP’liler ve Gezi’ye destek veren bir takım enteller için söylüyorum. Bunlar artık Türkiye’de aktör değil. Dış kapının mandalları artık. Bu ülkeyi artık geniş muhafazakar halk kitleleri ve onların lideri Erdoğan şekillendiriyor Kürtlerle beraber. Bir solcu köprü yapmayı bırak, şuraya iki tane kanalizasyon borusu yapamaz. Dünyadan kopuklar. Şu an Türkiye’de üç aktör var; Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Öcalan ve Fethullah Gülen; o da saf dışı kaldı. Erdoğan, Rize’de köyünde otursun, tüm siyaseti yönetir. Bu gerçeği görmek lazım.



ABDULLAH ÖCALAN EV HAPSİNE ÇIKACAK MI?



Abdullah Öcalan’ı aktörler arasında gösterdiniz. Ev hapsine çıkacak mı? Öngörünüz nedir?



Barış istiyorum diyen birini içeride tutamazsınız.



Türkiye buna hazır mı?



Beyaz Türkler olmayabilir.



TÜRKİYE MODERNLEŞİYOR



“Türkiye yine böyle bir ülke olacak. İçki içen de olacak, muhafakar olan da, başı açık olan da olacak, türbanlı olan da. “Türkiye, İranlaşıyor” dediler. 12 yıldır olmadı. Uydurma bunlar. Bence Türkiye modernleşiyor. Benim tek kriterim var; demokrasi, seçilmiş iktidar. Meşru olan bu.”



ORHAN PAMUK BÜYÜK ROMANCIDIR



“Orhan Pamuk büyük romancıdır. Ama bir Kafka, James Joyce, Dostoyevski, Haruki Murakami değil. Elif Şafak iyi bir yazardı ama şöhreti iyi yazarlığa tercih etti. Sol aydınlar namuslu değildir. Çoğunda İslam alerjisi vardır.  O yüzden İsrail’i eleştiremezler. Orhan Pamuk çıkıp diyecek ki “Ben israil’in Gazze katliamını kınıyorum”.



NURİ BİLGE CEYLAN İYİ YÖNETMENDİR



“Nuri Bilge Ceylan iyi yönetmendir. Zeki Demirkubuz’un Kader’i, C Blok’u iyiydi ama tartışılır yine de. Nuri Bilge, aklı başında biridir. Türkiye’de sol aydınlar iyi sinemacı mıdır, tiyatrocu mudur? Tartışılır. Yazarlardan Ayfer Tunç’u, Ahmet Ümit’i beğenirim.”



MURAT MENTEŞ’E “GİTME” DENDİ



“Murat Menteş de iyi yazardır. Menteş’in, Yeni Şafak’tan ayrılmaması istendi. Ama kendi ayrıldı. İbrahim Karagül, bizzat kendisi “kal” dedi. İyi ve vicdanlı bir arkadaşımızdır. Kendi tercihi. Zülfü Livaneli kötü bir yazardır. Ama iyi diye yutturulur. Hürriyet’e bakın; Mehmet Yakup Yılmaz’ı kim okur? Sedat Ergin de öyledir. Bu insanlar 28 Şubat gibi Türkiye’nin netameli dönemlerinde sınavdan geçemedi. Bir genel yayın yönetmeni düşünün, “28 Şubat iyi ki oldu” diyor. Bunlar gazeteciliği de öldürdü. Askerden emir aldılar, TÜSİAD’tan emir aldılar, kendilerinden olmayan Anadolu insanına zulmettiler.” 



Neslihan Akdaş / twitter: @nakdas



 


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin