ALİYE'NİN ÇOCUKLARI NİYE MAGAZİN PROGRAMLARINDA?

Ömer Özgüner, Pazar Vatan'da Aliye dizisinin çocuk oyuncularının magazin programlarında boy göstermelerine dikkat çekti. İşte Özgüner'in yorumu...

Google Haberlere Abone ol
ALİYE'NİN ÇOCUKLARI NİYE MAGAZİN PROGRAMLARINDA?

Aliye nasıl biterse bitsin ama...
Elimde değil artık, bir şey ne kadar büyütülürse, benim de tepkim o kadar büyüyor. Kurtlar Vadisi'nin sonu ne olacak diye aylarımız geçti
 Elimde değil artık, bir şey ne kadar büyütülürse, benim de tepkim o kadar büyüyor. Kurtlar Vadisi'nin sonu ne olacak diye aylarımız geçti. Merak edilen sonu en acı biçimiyle Metin Uca yaşadı. Yüzünde falçata iziyle. Daha önce Aşmalı Konak derdimiz vardı. O da fiyasko bir filmle bitti. Ardından İstanbul Masalı. Mutlu son mu heyecanı... Sıradan bir bitiş. Abartmayın ya, başladığı gibi bitecek işte. Bitiyorlar da. Yüz bölüm devam eden bir şeyin nasıl biteceği kimin niye bu kadar umurunda ayrıca. Aliye sayesinde salı günlerini huzur içinde geçiren çok erkek tanıdığım için, esas olarak kadınların dizisi olduğunu anlayabiliyorum. Birkaç gözatmışlığım da var. Ama hep aynı şeyler olmuyor mu o dizide? Aliye zaten küllerinden doğan külkedisi. Her felaketle büyük bir sakinlikle başediyor. O bir yana da iki çocuğun başına gelmeyen kalmadı. Kazalar, kaçırılmalar, terkedişler. Siyah beyaz Türk filmlerinin bir Ömercik'i vardı. Benim adaşım. Çocuğa öyle bilmiş cümleler söyletirlerdi ki... "Sen üzülme anneciğim ben boyacılık yapar geçimimizi sağlarım." Ama bu iddialı sözler annelerin gözyaşlarına mani olmazdı. Şimdi izleyince sinir olmakla gülmek arasında gidip geliyor insan. Aliye'de bu çocuklardan bir değil iki tane var üstelik. Komşuluğa gelseler, mıncıklayıp sevebilirsiniz. Ama Aliye nasıl bitecek adlı magazin dizisinin muhatabı bu yavrucaklar olunca yıpranıyorsunuz. İşin komik tarafı özellikle Özel Hat'ta adını hatırlamayadığım muhabirin tek işi bu. Arda ile
Ayşe'nin ağzından Aliye'nin nasıl biteceğine dair ipuçları almak. O kadarla da sınırlı değil. Bu çocukların aile, trafik kazası, üvey baba, kardeş sevgisi, aldatma konusundaki fikirlerini de bize ulaştırıyor. Arda'ya göre, "üvey baba yedek baba gibi bir şey. Pek iyi değil." Ayşe tam aksini düşünmekte, "üvey baba da iyi olabilir." Hadi bakalım, kanaat oluşturun. İşin ilginç yanı o programın da ratingi neredeyse dizi kadar yüksek. Acaba millet, akıl fikir almak için gerçekten mi bu kadar küçük yaşa düştü, yoksa "çocuktan al haberi" lafına olan inanç mı arttı? Her iki şık da korkunç. Sadece sevimli diye bu iki çocuğu izlemiyorlar anlaşılan. Ki bu durumda çocukların sevimliliği de tartışmaya açık bir hâl alıyor. Çok mu kötüyüm? Minik yavrular hakkında böyle yazdığın için. Ya onları birer dizi karakteri olmaktan çıkarıp şımarık çocuklara dönüştürenler... Az mı kötüler? Neyse. "Işık o oğlum ışık" reklam filminde izlediğimiz Çocuklar Duymasın'ın Havuç'u da, eski ilgiyi arıyormuş. Nafile tabii. Aliye nasıl bitecek diye her magazin programında karşımıza çıkan ve muhtemelen ileride Havuç abilerine benzeyecek bu çocukları yapımcılar susturmayacak belli. Ya anne babalar. Hayır hiçbiri mani olmazsa, bu çocuklardan iki tane Ömercik çıkacak ki, dayanması hakikaten zor olacak...


Eğitim de yetmiyor demek ki
Cem Yılmaz, eğitim şart lafını komediye çevirmeden önce, her şeyin çözümünü eğitimde arayanlar vardı. Hâlâ da var. Hayat çok garip oysa. Danıştay'ın bir üyesi, bir avukat tarafından öldürüldü. Türban, laiklik filan bir yana... Yaşanan gergin ortamı sakince analiz edenler o konularda doğru laflar eder umarım. Ben meslek kısmıyla ilgiliyim. Çünkü o iki kişi, aynı hukuk sıralarından geçtiler, aynı müfredatı okudular, biri adalet dağıtmak isterken, diğeri katil oldu. Cinayeti işleyenin bir avukat olduğunu duyduğumda, hukuğun üstünlüğü kavramını
dört yıl okuyan, sorunların çözümünün adalette yattığı öğretilen, insan hayatının en kutsal varlık olduğunu bilmesi gereken ve bu cümleler için yüzlerce sınavdan geçen birine, eğitim denilen kelimenin hiç değmediğini düşündüm. Elbette zihin dünyası denilen şey eğitim dışıyla da oluşuyor. Ama bir cümle, inandırıcı olan bir cümle bile yeterdi cinayeti engellemeye. Avcılık yapan veteriner, hastasına bakmayarak öldüren doktor, fikri yerine yumruğunu kullanan gazeteci, gol atacağına tekme atan futbolcu... Tuhaf sadece. Ama hukuk yerine tabanca tercihini
kullanan bir avukat trajik ötesi bir şey. Onun hukuk fakültesine hiç uğramamış olmasını
diliyorum. Yoksa eğitim şart kelimesi gerçekten komediye dönüşecek gözümde...


Sadece yürüseler
Manken infazı bizim ülkede en kolay şey. Aptal sarışın tekerlemesi aptal mankene kadar döndü. Buna itirazım var. Yine de bazı mankenlerin konuşmaları acayip eğlenceli. Biz bu aşkla göklere uçacaktık Yalın'la aşk yaşayan Tuba Unsal, zengin kocasıyla birlikteyken insanların kendisine bakmadığından şikayet etmiş. Evliler diye... Aile müessesine en enterasan bakışlardan biri. Arzu nesnesi olmayı biraz abartmış deyip geçilebilir. Ayrıca bu aşkıyla da göklere zor uçabilir. Tuğba Özay da "Militan olup dağlara çıkmayı düşündüm" demiş. Tamam o da sosyalliği abartmış, kabul edelim. Gerçi bir kamere
şakasında, yüz bin dolar karşılığında siyasi partisini değiştirmekten imtina etmemişti. Galatasaraylı Emre'yle uzun yıllar sevgili olduktan sonra, yeni aşkalara yelken açan Aysun Kayacı'nın da itirafı müthiş, "Bundan sonra daldan dala konacağım." Konuyor da. Adını koymuş sadece. Deniz Akkaya'nın, Nilay Dorsa'nın bombalarını da geçiyorum. Hepsini bir kalemde harcamama çabasına devam ediyorum ama Aliye'deki çocuklar gibi konuşmaları, bu konuşmaların da hergün pişirilmesi karşısında, konuştukları kadar podyumda yürüseler daha iyi olmaz mı demeyi de bir görev sayıyorum.


 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin