AKİF BEKİ'YE TAYFUN DEVECİOĞLU'NDAN SERT CEVAP: BU ARKADAŞIN ACİLEN 'SOSYALLEŞME'YE İHTİYACI VAR

Vatan'ın manşetini sert bir dille yalanlayan Başbakanlık basın danışmanı Akif Bekî'ye, yayın yönetmeni Devecioğlu aynı sertlikle cevap verdi: Bu arkadaş Basın Meslek İlkeleri'ni "yandaş gazetelere istediği manşetleri attırmak" olarak anlıyor maalesef.

Google Haberlere Abone ol
AKİF BEKİ'YE TAYFUN DEVECİOĞLU'NDAN SERT CEVAP: BU ARKADAŞIN ACİLEN 'SOSYALLEŞME'YE İHTİYACI VAR




Çukurambar açıklaması ışığında Akif Beki analizi




AKİF BEKİ'YE TAYFUN DEVECİOĞLU'NDAN SERT CEVAP: BU ARKADAŞIN ACİLEN 'SOSYALLEŞME'YE İHTİYACI VAR

Bazı görevler, koltuklar vardır ki hakkını verebilmeniz için hem zeki hem de zarif olmanız gerekir.



Bu ikisine de sahipseniz, mutlaka iyi ve verimli ilişkiler yumağı oluşturursunuz. İşiniz kolaylaşır, hedeflerinize daha kolay ulaşırsınız, istediklerinizi daha rahat yaptırabilirsiniz.



Gazetecilerde olmazsa olmaz özelliklerdir bunlar. Habere, haber kaynağına daha rahat ulaşırsınız. Politikacıyla, diplomatla, sanatçıyla, bürokratla, ekonomik aktörlerle, sporcularla iyi iletişim kurmanızı sağlar. Karşınızdakilerin çoğu da zarafet ve zekâ sahibidir.



O koltuklarda oturan farklı tipler de vardır. Oturtuldukları yerden aldıkları gücün, kendilerine “hakaret etme” hakkı verdiğini sanırlar. Zekiden öte kurnazdırlar. Hani “tilki gibi” derler ya...



Başbakanlık Basın Danışmanı Akif Beki de önemli bir koltukta oturuyor. Görevi Başbakan’ın medyayla ilişkilerini düzenlemek. Kendisi de gazeteci kökenli. Yani meslekten iletişimci... Yurt dışında, Washington’da görev yapmış. Kitapları var.



Ertuğrul Özkök’ün yazdığına göre dil bilimi uzmanıymış. Bana hiç öyle gelmiyor. Çünkü bu arkadaşın kelime dağarcığı hakaretamiz sözlerle sınırlı. Kaleme aldığı basın açıklamalarını bu arkadaşın “faaliyet raporu” kabul edersek ortaya şu bilanço çıkıyor:



“Hayasız, mesnetsiz, ahlaksız, ahlak dışı, alçakça, yakışıksız, hezeyan dolu, maksadı belli, dezenformasyon çabası, dürüstlükle bağdaşmayan...”



Dilbilimci basın danışmanının kaleme aldığı her cümlede bunlardan birer ikişer tane var.



Masa başı haberciliği!



Anadolu Ajansı önceki akşam saat 20.25’te bu arkadaşın kaleme aldığı bir açıklamayı abonelerine geçti. Gül ve Erdoğan’ın Çukurambar buluşması üzerine çıkan haberlerle ilgili açıklamanın tam metnini dünkü VATAN’da yayınladık.



Söz konusu haberler Çukurambar’daki görüşmede ev sahibi dışında bir kişinin daha olduğu yönündeki kulislerle ilgiliydi.



Önce Hürriyet Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu 2 Ağustos’ta yayınlanan köşesinde yazdı. Aynen şu cümleyi kullandı: “Çukurambar zirvesine katıldığı ileri sürülen üçüncü bir ismi sağır sultan duydu.”



Berberoğlu’nun “sağır sultan duydu” diye nitelediği bu kulisi ertesi gün VATAN’da manşet yaptık. Bize ulaşan bilgilerde de ev sahibi dışındaki bir üçüncü kişinin varlığından söz ediliyordu. Ama kaynaklarımız isim vermedi.



Bizim manşetten sonra Cumhuriyet’te yer alan bir haberde ve Akşam’da Serdar Akinan’ın köşesinde “ev sahibi dışındaki üçüncü konuğun Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç olması halinde, bunun büyük bir skandal olduğu” mealinde cümleler yer aldı.



Dilbilimci arkadaş da, bu haberler üzerine önceki akşam yine kendisine yakışan bir açıklama kaleme aldı. Bir kez daha okuyalım:



“Dünkü VATAN gazetesinde Sayın Başbakanımızın bir milletvekilinin evinde Sayın Cumhurbaşkanı ile sosyal bir buluşma çerçevesinde biraraya gelmiş olması uydurma ve ahlak dışı bir habere konu yapılmış, maksatlı bir dezenformasyon olduğu haberin de açıkça anlaşılmasına rağmen bugün de iki gazetede bu senaryonun asılsız bir haber ve yoruma konu yapıldığı görülmüştür.



Aynı gazetelerde ve köşelerde örneklerini daha önce de gördüğümüz, tamamen masa başında üretilen bu tür gerçek dışı haber ve yorumların Basın Meslek İlkeleri açısından izahı ve hiçbir şekilde doğrulanması mümkün değildir.



Ne yazık ki bu haber ve yorumların sahiplerinin esasen ne Basın Meslek Ahlak İlkelerine riayet etmek gibi bir kaygı ne de doğruları araştırmak gibi bir çaba içinde olmadıkları kamuoyumuzca gayet iyi bilinmektedir.



Gazetecilik sorumluğuyla asla bağdaşmayan bu gerçeği teyiden deşifre etmek maksadıyla bu açıklamanın yapılmasında yarar görülmüştür.”



Üsluba dikkatiniz çekerim. Dilbilimciden çok, bir diktatörün propaganda bakanı havası kokuyor. Hiç çekinmeden bu gazetenin çalışanlarını “ahlaksızlıkla” suçluyor. “Sen kimsin ki bize ahlaksız diyorsun” diye sorsan “Basın meslek ahlak falan filanı kastetmiştim” diyecek. Kurnaz ya...



Zaten bizim Basın Meslek Ahlak İlkelerine riayet etmek gibi çabalarımızın olmadığını kamuoyu biliyormuş...



Gazeteci sorumluğuyla asla bağdaşmayan bu gerçeği teyiden deşifre ediyormuş... Lafı uzatacağına “Bu alçakları deşifre ediyorum” dese daha yakışırdı.



Bu arkadaş Basın Meslek İlkeleri’ni “yandaş gazetelere istediği manşetleri attırmak” olarak anlıyor maalesef.



“Bizim ahlaksızca gazetecilik yaptığımızı bilen kamuoyu” da “bu arkadaş tak deyince şak diye manşet yapan” gazeteciler olmalı.



Masa başı gazetecilikmiş... Evet, masa başı gazetecilik. Anayasa Mahkemesi kararının açıklandığı günkü “6-5 söylentisi” manşeti de masa başı gazetecilikti. Anayasa Mahkemesi’nde “ortam dinlemesi” yapacak halimiz yok ya. Gelen bin türlü bilgiyi süzüp doğruyu ortaya çıkartmaya, cahil ağzıyla “masa başı gazetecilik” diyorsan, evet öyle.



Bu arkadaş işini doğru dürüst yapsaydı, Çukurambar buluşmasına daha zeki bir kılıf uydururdu. Sosyalleşmeymiş... Devletin fiilen 1 ve 2 numarası programlarını iptal ederek, gecenin bir vakti, tenha bir semtte, plakaları değiştirilen araçlarla buluşup 5 saat geçiriyor, bizim dilbilimci danışmanın bulduğu kılıf “sosyalleşme”.



Asıl bu arkadaşın çok acil biçimde “sosyalleşmeye” ihtiyacı var.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin