AKİF BEKİ / RADİKAL
Bizim meslek böyledir. Yan iş olarak aramıza katılanlar bile
gazetecilik üzerine racon kesme hakkını görür kendinde. Mesleğin
cilvelerinden diyelim. Biraz Molla Kasımlık mesleğidir çünkü
bizimki. Biraz da Ahmet Altanlaşma hevesi mahvetmiş.
Daha dün kenarından köşesinden tozuna bulaşan, bugün size
gazeteciliği nasıl yapacağınızı öğütlemeye, otorite edasında vaaz
vermeye kalkar.
Özgüven mesleğidir gazetecilik. Ahkâm kesme mesleğidir yani biraz
da. Üstelik, yeni içtihatlara göre gazeteciliğin haddi de yoktur ki
aşılsın.
‘Kendine gazeteci diyen herkesin’ Başbakan’a diklenmekle mükellef
olduğunu, part-time meslektaşlarımız buyurur önce.
Tayyip Erdoğan’ın gözüne siyah bant çekmenin, ‘kendini gazeteci
sanan herkese’ neden vacip olduğunu da onlardan duyarız.
Ateşli bir meslektir gazetecilik. Nasihat edip tirat atmak
şanımızdandır.
İyi gazeteciliğin gerekleri nelerdir, hangi hallerde dürüst
gazeteci olunur, kime men edilmiştir kalem, ağzına kötü kelam
yakışmayan kişilerin hükmü nedir, ne suretle meslekten tard edilir
biri? En âlâsıyla onlar bilir hepsini, yeni başlayanlar.
Ve en çok da hem müptedi hem de yarı-zamanlı meslektaşlarımız
meraklıdır bu meslek fetvalarına.
Bizim mesleğin başına, bir de kabadayılık özentisi musallat olmuş.
Kimi meslektaşları yoldan çıkarıyor. ‘Ahmet Altanlaşma sendromu’
diyorum buna.
Geçen akşam, CNNTürk’te Enver Aysever’in ‘Aykırı Sorular’ına
konuktum. Meslekteki bozulmayı izah için, ilk kez orada başvurdum
bu kavrama.
Eline kalem geçirenin yekten Başbakan’a çıkışması, âdet haline
gelmiş. Giderek yaygınlaşan kaba bir dilin gazetecilik üzerindeki
ahlak bozucu etkisine bağlıyorum.
Başbakan’a kafa tutma mesleği zannedilir olmuş gazetecilik.
Yeniyetmeler bile rüştlerini ispat için olur olmaz efelenip
dayılanmaya başlıyor.
Kabadayılık taslamaya, Başbakan’la ego tokuşturup enaniyet
yarıştırmaya gazetecilik denir olmuş. Ucuz, kolay ve kestirme bir
yol, meslekte itibar kazanmak için. Kahraman itfaiyeci dahi, günün
birinde alevlerle boğuşabilmek için düzenli idman yapıp
kondisyonunu muhafaza etmek zorunda.
Bizde ise ders çalışmaya ne hacet, dilin de kemiği yok, Başbakan’a
en ağır saldıran kahraman gazetecidir. İtibarsızlaştırma faaliyeti,
gazetecilik faaliyetlerinden sayılıyor artık bizim meslekte. Basın
hürriyeti, Başbakan’a hakaret özgürlüğüyle eş tutuluyor.
Medya-iktidar ilişkilerinin aldığı şekilden, iktidarın payına da
hata düşer elbette. Hükümetin dilinde de sorun, Başbakan’ın
üslubunda da kusur bulunur muhakkak. Yerli yerinde itirazı, aklı
başında eleştiriyi ayrı tutuyorum. Ama kabahatin en büyüğü, Ahmet
Altan üslubunundur. Ahmet Altanlaşma sendromuna yakalanmış bizim
meslek. Nasıl iflah olur?
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1110120&Yazar=AKIF-BEKI&CategoryID=98