Ahmet Şık, Nuh Köklü'yü yazdı: Kabusla kopartıp aldılar aramızdan

Cumhuriyet muhabiri, öldürülen gazeteci Nuh Köklü ile ilgili bir yazı kaleme aldı.

Google Haberlere Abone ol
Ahmet Şık, Nuh Köklü'yü yazdı: Kabusla kopartıp aldılar aramızdan

Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet Şık, Kadıköy'de kartopu oynarken bir esnaf tarafından bıçaklanarak öldürülen gazeteci Nuh Köklü ile ilgili bir yazı kaleme aldı.



Şık, arkadaşı Köklü için "Üniversite koridorlarında birlikte mücadele etmişken sonrasında düzenin pislik çukurunda yer alan çakallardan da olmadı. Bu yüzden mesleğe başladığından bu yana geçen 20 yıldan fazla sürede işsiz kaldığı vakitlerin toplamı neredeyse çalıştığına yakın durdu. Sabah-ATV grevinde direnen iki elin parmakları kadar gazeteci kaldıklarında da, hakkını arayanı açlıkla terbiye etmeye çalışan alçakların kapının önüne koydukları arasında yerini aldı. Sendikalı olduğu için işten atılanların ilki değildi, sonuncusu da olmadı. Biliyordu. Korkmadı" ifadelerini kullandı.



Köklü'nün öldürülmesinin "münferit, tekil bir cinayet" olmadığını belirten Şık, Mersin'de katledilen Özgecan Aslan'a değinerek iktidara yüklendi.



Şık, arkadaşı Köklü için şunları yazdı:



Bir çırpıda aklıma gelen bu isimlerin ve yaşanılan berbat olayların arasına birkaç gün önce Nuh'un kaybı da eklendi. BYYO'dan arkadaşımız, öğrenci derneğinden yoldaşımız, gazetecilikten meslektaşımız. Yitirmediği heyecanıyla, 46 yaşında kartopu oynama neşesine sahip Nuh Köklü. “Keşke rüya olsa” dediği bir kâbusla kopartıp aldılar aramızdan. Gazeteciydi. Solcu ve mesleğinde iyi her gazeteci gibi yine işsizdi.



Ülkenin her yerine olduğu gibi Türkiye medyasının da üzerine çöken bu karanlık dönemde “Zulmün ortağı olarak kirlenmemek gerek” diyerek işini korumak zordu elbette. Bu siyasal olarak olduğu gibi mesleki olarak da bir tercihti. Nihayetinde hayatta nerede durduğumuzu, çocuklarımıza ya da sevenlerimize nasıl bir miras bırakacağımızı da bu tercihler belirlemiyor mu zaten? Zor olan tercihi yapmak değil zorluğu göğüsleyebilmekti. O delikanlı çağımızda üzerinde çok düşünüp de verilmiş bir karar değildi elbette. Evet, “Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi” diyerek bizi uyaran Tezer Özlü'yü de okumuştuk.  Yine de bizi öldürmek isteyenlerin değil, kimsenin kimseyi öldürmediği bize, hepimize ait olmasını savunduğumuz bir dünya hayal ettik. Bir tarafta ezen diğer yanında ezilenin olduğu bir denklemde, herkes için daha adil, daha eşit bir dünya hayali kuranlar için karar vermek zor değildi.



Yazının tamamını okumak için tıklayın.


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin