AHMET ALTAN´DAN GENÇ SUBAYLARA: NASIL BİR GENERAL OLMAK İSTİYORSUNUZ?

"Genç subaylar" tartışmasına bugünkü yazısıyla Ahmet Altan da katıldı. Altan, genç subaylara "Dünyanın bütün askeri okullarında stratejileri okunan bir general mi yoksa “boyalı kağıttan para yapmak” isteyen bir general mi olmak istiyorsunuz?" diye sordu.

Google Haberlere Abone ol
AHMET ALTAN´DAN GENÇ SUBAYLARA: NASIL BİR GENERAL OLMAK İSTİYORSUNUZ?

Ahmet Altan'ın gazetem.net'te yayınlanan yazısı:



Genç subaylar, nasıl bir general olmak istiyorsunuz?



Birçok güzel filmin, birçok romanın neredeyse romantik bir tını kazanmış olan o sevimli klişesi, daha jeneriğinde muhtemel bir aşkı akla getiren o iki kelimelik tamlaması, o “genç subay” sözcüğü nasıl oldu da bizim ülkemizde ürkütücü bir dehşeti, ölümlerle, idamlarla, zindanlarla dolu bir cehennemi hatırlatan tatsız bir tanımlamaya dönüştü.



Niye biz bu sözcükleri bir gazetenin manşetinde gördüğümüzde güven dolu bir sempatiyle gülümseyemiyor da uğursuz bir işarete rastlamış gibi irkiliyoruz?



En güzel yıllarını kavurucu bir güneşte ya da gökyüzünün bile buz kestiği soğukta talimler yaparak, manevralara katılarak, kanlı çatışmalar yaşayarak, ıssız dağ köylerinde nöbet tutarak geçiren genç subaylar, sizler, o yalnız saatlerinizde ruhunuzda beslediğiniz parlak hayallerinizin arasında kendi halkınızı korkutma hayalini de barındırıyor musunuz gerçekten?



Korkulan biri olmayı sevilen biri olmaya tercih ediyor musunuz?



Bu ülkeyi “herkesten” fazla sevdiğinize inanmanın, sizi o okullarda okutan, sizi giydiren, belinize, taktığınız günün heyecanını hiç unutmayacağınız, o sırma saplı meçinizi takan, bunun için büyük fedakarlıklara katlanan “herkese” karşı bir haksızlık, hatta ayıp olacağını hiç aklınızdan geçirmiyor musunuz?



Çocukluğunuzu, komşu teyzeleri, amcaları, abileri, ablaları bir düşünün, bu ülke o insanlarla dolu, siz o insanların bu ülkeyi sizin kadar sevmediklerini niye düşünüyorsunuz?



Onlar bunu hak etmek için ne yaptı?



Siz bunu hak etmek için ne yaptınız?



Hepiniz bir gün apoletleri ışıltılı bir general olmayı düşlüyorsunuz, bence de böyle düşlemelisiniz zaten ama kendinize hiç sordunuz mu nasıl bir general olmak istiyorsunuz?



Birçok general var biliyorsunuz.



Üstelik örnekleri çok yakınızda dolaşıyor.



“Bu savaş daha önceki savaşların hiçbirine benzemeyecek” diyen ve gerçekten daha önceki hiçbir savaşa benzemeyen bir savaşta, yüz bin kişiyle Irak’ı üç haftada ele geçiren, bütün kuvvetlerini koordinasyon içinde kullanan, yüzlerce kilometrelik açık alanda lojistik desteğini aksatmadan sürdüren Amerikalı Franks da bir general.



“Kağıdı boyayarak para yapmanın” ekonomiyi kurtaracağına inanan, siyasete müdahale eden, Avrupa Birliğine karşı İran’la işbirliği yapmayı öneren, toplantılarda kendi vatandaşlarıyla kavga eden Orgeneral Kılınç da bir general.



Siz nasıl bir general olmak istiyorsunuz?



Askeri açıdan hangisi daha başarılı?



Kendisine verilen emir haksız olsa da bu emri kendi mesleğinin kurallarına uygun olarak en iyi biçimde uygulayan mı yoksa “bana kimse emir veremez” tavrıyla siyasete müdahale eden biri mi?



Uluslararası askeri mahfillerde bu iki generalden hangisi daha fazla saygı görür sizce?



Yeni askeri stratejiler yaratan bir general mi yoksa bırakın o staretejiyi yaratmayı yaratılmış olanı bile algılayamayan bir general mi?



Bütün ülke sizin “tedirgin” olduğunuzu öğrendi?



Niye tedirginsiniz?



Hemen burnumuzun dibinde duran yüz bin kişilik Amerikan kuvvetleriyle bir gün kapışmamız halinde altı yüz bin kişilik ordumuzla onları hemen yenemeyeceğimiz ihtimali mi sizi tedirgin ediyor?



Yoksa ordumuzun teknolojik donanımının batılı ülkelere göre çok geri olmasından mı rahatsızsınız?



Okyanusların ötesinden gelen Amerika’nın yüz bin kişiyle üç haftada aldığı Irak’a biz üç yüz bin kişiyle girseydik sonuç ne olurdu diye kendinize sorduğunuz da mı sizi huzursuz edecek bir şeyler geçiyor aklınızdan?



Ama okuduğumuza göre tedirginliğinizin askeri olaylarla bir ilgisi yokmuş.



Siz Türkiye’yi yöneten bir siyasi partiden tedirginmişsiniz?



Siyasi partilerin silahı yoktur.



Her ordu bir siyasi partiyi yenebilir, büyükleriniz defalarca yendi.



Silahsız birilerini korkutmak, silahsız insanları yenmek askeri bir başarı sayılır mı sizce?



Sizi yetiştirenler gerçekten sizi silahsız partileri korkutmanız ya da onları yenmeniz için mi yetiştirdi yoksa Amerikanın yüz bin kişilik kuvvetinden daha sağlam bir ordu yaratabilmeniz, bunun hayalini kurmanız için mi yetiştirdi?



Sizce biz sizi niye yetiştirdik?



Siz, siyasetten tedirgin olmayın, o partileri iktidara getiren anneleriniz, babalarınız, amcalarınız, teyzeleriniz, abileriniz, ablalarınız, o siyasi partiler hata yaptığında bunun çaresini bulur.



Sizden beklenen, yüz bin Amerikan askerini gerektiğinde yenebilecek yetenekte bir ordu yaratmanızdır.



Bence tedirgin olacaksanız, kendi mesleğinizdeki eksikliklerden tedirgin olun.



Unutmayın ki siyasete bulaşan ordular düşmanı yenmekte hep zorluklarla karşılaşmıştır, kütüphanelerinizdeki kitaplardan Balkan Savaşları'nı, Birinci Dünya Savaşı'nı bence bir daha okuyun, o savaşları niye kaybettiğimizi bir daha düşünün.



Ve, nasıl bir general olmak istediğinize iyi karar verin.



Dünyanın bütün askeri okullarında stratejileri okunan bir general mi yoksa “boyalı kağıttan para yapmak” isteyen bir general mi olmak istiyorsunuz?



Unutmayın ki yanlış karar verirseniz, sonunda sizi bugünlere getiren kendi insanlarınızı tedirgin edersiniz.



Ve, sizin de bildiğiniz gibi tedirgin olmak iyi bir şey değildir.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin